Jean Seberg'e aşık olduğum filmdi "Serseri Aşıklar- A Bout De Souffle". Filmi izledikten sonra bulabildiğim resimlerini ilk gençlik yıllarımdaki diğer sevgililerimin yanına asmıştım. Marilyn Monroe, Rita Hayword, Ava Gardner, Brigitte Bardot, Mylene Demongeot, Gina Lollobrigida, Virna Lisi, Carroll Baker ve Elizabeth Taylor'un yanına. Bir de Anne Haywood vardı favorilerim arasında. Hayatımda mektupla resim istediğim tek aktris. Hala saklarım imzalı fotoğrafını...
"Nereden çıktı şimdi bu Jean Seberg konusu" diyeceksiniz. Anlatayım:
Kızımız İlkyaz sinema filmlerinin DVD kayıtlarını topluyor ve kolleksiyon yapıyor. Aklıma hep rahmetli Ercan Arıklı'nın 1980'li yıllarda hayran kaldığım sinema kolleksiyonu gelir, nasıl da kıskanırdım. O, yurtdışından getirirdi, ben de satın aldığım Betamax videoya TRT'de yayınlanan filmleri kaydeder saklardım. Belki beş yüz film kaydetmişimdir. Bantlar hala durur. Hiç bir işime yaramaz. Teknoloji değişti. Ne Betamax kaldı VHS...
Geçenlerde baktım "Serseri Aşıklar"ın DVD'sini almış İlkyaz. 1960'larda izlediğimde çok etkilenmiştim ya. Onları da heveslendirdim. Gece oturduk ailecek izledik. Film nasıl da fırtınalar koparmıştı. Hatta 1960'da çekildikten sonra dört yıl kadar yasaklanmış, ülkemize de 60'ların ortalarında gelmişti. Fransız Yeni Dalgası'nın ve modern sinemanın başyapıtlarından birisi olmuştu. O günlerde çekimi, anlatımı ve Jean Paul Belmondo, Jean Seberg gibi oyuncularıyla fırtınalar yaratan film bu kez seyrettiğimde bende düş kırıklığı yarattı. Zaman, şartları ve insanı öylesine değiştiriyor ki. Film boyunca ardı ardına yakılıp içilen sigaralar, duman arasında kaybolan oyuncular beni öylesine rahatsız etti ki anlatamam...
Sinema tarihine geçen bu film 1960'da 90 bin dolara bir ayda çekilmişti. François Truffaut'nun senaryosunu Jean-Luc Godard film yapmıştı. Yıllar sonra 1983'de Hollywood büyük bir prodüksiyon olarak yeniden çekti filmi (Breathless - Nefes Nefese). Biz Erkekçe'yi çıkarıyorduk ve Valeri Kapriski ile Richard Gere'in filmden fotoğraflarını sayfa sayfa yayınlamıştık. Ne var ki o versiyonu hayal kırıklığı yarattı ve tutmadı.
1960'lı yıllarda Milliyet gazetesinde sinema eleştirileri yazan ve yazılarını kesip defterlere yapıştırdığım, hala sakladığım Tuncan Okan fikirleri ve bakış açısıyla beni çok etkilerdi. Dört yıldızla tam not verdiği filmler arasında beni de o yıllarda etkileyen "400 Darbe", "Rokko ve Kardeşleri" gibi filmleri şimdi İlkyaz'ın arşivinden alıp tekrar seyretmeyi düşünüyorum. Tek korkum o yıllarda büyülendiğimiz filmlerin etkilerini kaybettiğini görmek.
Oysa, "Yedi Kardeşe Yedi Gelin", "Arka Pencere", "Rapsodi" yıllar sonra da seyrettiğimde beni aynı derecede etkilemişti. O günlerde favorim olan şarkıları da aynı keyifle dinlemeye devam ediyorum. Ama bazı filmler nedense "Ben bu filmi niye beğenmiştim?" sorusunu da sorduruyor. İşte o güzeller güzeli Jean Seberg bile (1979 da intihar edip aramızdan ayrılmıştı) beni bu soruyu sormaktan alıkoymadı...
Zaman mı değişiyor, biz mi değişiyoruz, bir bilebilsem...