Çocukluğum ilk gençlik yıllarıma kadar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor. O filmin baş aktörü Metin abim. Kuzenim. Büyük teyzemin oğlu. Karşıyakalı. Avukat, ressam. Geçen Cumartesi çarşıda yığılıp kalıvermiş. Tam istediği ölüm şekli. Çekmeden, çektirmeden.
***
Aile büyüklerinin tümü göç ettiler zaman içinde. Şimdi bakıyorum da sıra kuzenlere gelmiş. Metin (Orhun) abim en büyük kuzenimdi. İlk veda ondan geldi. Yahya Kemal Beyatlı'nın şiirini hatırladım:
Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer
Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber.
Kalbim zaman zaman bu haberlerle burkulu;
Zihnim düşünceden dağınık, gözlerim dolu.
Kaybetti asrımızda ölüm eski hüznünü,
Lakayd olan muhimsemiyor gamlı bir günü.
Çok şey bilen diyor:'Gidecek her gelen nesil
Ey sade-dil bu bahsi hayatında böyle bil
Hiç durmadan, hayat öğütür devreden bu çark,
Ölmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark.
İlmin derin görüşleri, aklın hükümleri
Doldurmuyor boşalmış olan hisli bir yeri.
***
Çocukluğumun cumartesi gecelerinde Metin abimin bize gelmesini beklerdim dört gözle... Evimizde sofra kurulur, annem zeytinyağlıları ve Girit mezelerini hazırlar, ben de incecik ve yuvarlak kesilmiş patatesleri kızartırdım.
Sofra başı muhabbetleri Kulüp Rakısı eşliğinde gecenin geç saatlerine kadar sürerdi. Babam savaş anılarını, Ziya eniştem balık avı maceralarını, arada bir gelen dayım, Bektaşi felsefesini anlatır, biz nefesimizi tutup dinlerdik... O zamanlar televizyonsuz bir hayat vardı.
Sonra kuzenim Hasan mandolin çalar, ben darbukayla eşlik ederdim. Metin abinin önderliğinde ailecek Napolitenlerden türkülere, alaturkanın en güzellerine şarkılar söylenirdi. Ben müziği o gecelerde sevmeye başlamıştım.
***
Futbola ilgi duymadığı halde beni hatırım için zaman zaman Alsancak stadında maçlara götüren de odur... 47 yaşında futbol oynayan İngiliz Stanley Matthews'u onun sayesinde seyretmiştim.
***
Evlendiğinde artık cumartesi muhabbetlerimiz azalacak diye çok üzülmüştüm... Muzaffer abladan üç oğlu oldu... Cem Paris'te yaşıyor. Can ve Emre İstanbul'dalar...
Metin abi, eşi Muzaffer ablayı uzun yıllar önce kaybettikten sonra kendini resim yapmaya verdi. Zamanının bir kısmını Eski Foça'daki evinde geçiriyordu. Sonra kendisine yeni bir hayat arkadaşı buldu. Aysel ablayla evlenmediler ama yılları, seyahatleri, hayatın güzelliklerini paylaştılar. Birbirlerine destek oldular. Yalnızlık hissetmediler. Çok güzel bir arkadaşlıktı yaşadıkları...
Geçen yıl İzmir'de Sevgililer Günü'nde Adnan Saygun'da verdiğimiz konseri izlemeye gelmişlerdi.
***
Victor Hugo, "Arslan ölünce derisini, insan ölünce eserini bırakır" demiş. Metin abim empresyonist (izlenimci) resimler yapıyordu. 80 yaşını geçmişti, Yıllar önce İstanbul'daki bir sergisinden aldığım resim evimizin duvarında bize huzur veriyor.
Nur içinde yatsın...