Ben hiçbir tatilde, sabahları bir saatçik bile geç uyanmayı ya da günü ayaklarımı uzatarak geçirmeyi beceremedim ki... Herhalde bu yüzden izin dönüşlerinde, "Oooh bir güzel dinlenmişsindir" diyenlerin yüzüne uzaylı görmüş gibi bakakalıyorum. Nitekim köşemi boş bıraktığım bir haftayı da koşuşturma içinde yiyip bitirdim. Ama memnunum. Üçü yağışa teslim olan 7 günlük iznim boyunca, birkaç hoş sürpriz keyfimi yerine getirmeye yetti...
***
Bunlardan ilkini, 9 Haziran'daki 'Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Mezunları Buluşması'nda yaşadım. Kordon'daki Equador Restoran'ın açık alanında ayırttığımız masaları yağmura aldırmaksızın dolduran isimler arasında 15 yıldır görmediğim dönem arkadaşlarıma rastladım. İnsan aynı sınıfları paylaştığı dostlarıyla o günlere dönünce, şimdiki kimliğinden sıyrılarak adeta çocuklaşıyor.
Zaten bölümümüzün kurucusu, hepimizin hocası Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun kanatları altında toplanan tüm öğrencilerinin yaşı, mezuniyet yılı, mevkisi, kariyeri ya da ünü bir anda sıfırlanıverir. Herkes çocuksu bir sevinç ve heyecanla eski anıların peşine takılır gider. Tıpkı o geceki mezuniyet buluşmasında, bizleri kırmayan hocamızın yaydığı enerjiyle içimizin içimize sığmadığı gibi...
***
Elbette her grupta, haşarılıkta sınır tanımayan biri çıkar ve espri oklarını üzerine çekme pahasına ortamın neşe kaynağı haline gelir. Bizim gecenin haşarısı ise, yazdığı ve sahnelediği çocuk oyunlarıyla İzmir'de markalaşan Erçin Sıcakkan'dı...
Özdemir ve Hülya Nutku hocamızın aracı göründüğü anda, "Ben karşılayacağım" diyerek kendini yolun ortasına atan Erçin uzun süre imalı sözlerin hışmına uğradı. Ama keskin zekasıyla, sokaktan geçen çiçekçiden ekipteki tüm hanımlara birer gül alarak gündemi değiştirmeyi başardı.
Tüm öğrencilerin, kendilerinden biri kadar yakınlık hissettiği Abdullah Uyan hocam ile ilerleyen saatlerde aramıza katılan Prof. Dr. Murat Tuncay hocamız da geceye renk kattılar. Gerçekten eski dostlarla, geçmiş günleri ve okul hatıralarını canlandırmanın tadına doyum olmuyor. Ne mutlu bize...
***
Bu arada köşe yazmadık diye sanattan uzak kalmadık. Mezunlar buluşmasından bir sonraki gün, İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin organizasyonuyla Bergama Kermesi'ne katılan Türkiye Renkleri'nin konserinde bulduk kendimizi.
Asklepion Antik Tiyatro'daki açık hava konserinde, piyanist Demet Eytemiz'in 4 yıl önce hayata geçirdiği ve ülkemizin değişik yörelerine ait halk türkülerini çok sesli olarak seslendiren Türkiye Renkleri'ne bu kez iki sürpriz isim de katıldı. Soprano Aytül Büyüksaraç ile bariton Gökhan Koç'un yanında ünlü tenorumuz Hakan Aysev yer alırken, Bergamalı klarnet ustası Hüsnü Şenlendirici de solist olarak sahnedeki yerini aldı.
Sanatına yıllar öncesinden hayranlık duyduğum Hakan Aysev ile eşi Esen hanımı yakından tanıma fırsatı bulmak, kendi adıma tatilimin ikinci sürpriziydi. Hakan Aysev'in mükemmel bir insan olduğunu Demet hocamdan ve buradaki kimi meslektaşlarından çok dinlemiştim. Hiç abartmamışlar, az bile anlatmışlar... Kendisi zerre kadar kompleksi olmayan, son derece alçakgönüllü ve güler yüzlü bir sanatçı.
Başkan'a tebrik
Kentin başka bölgelerindeki popüler etkinliklere rağmen Asklepion'u dolduran izleyiciler konserden büyük zevk aldılar. Kırık ayağıyla etkinliğe katılan Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, yüzyıllar öncesinde düzenlenen tregedya gösterilerine, opera ve operetlere ev sahipliği eden Bergama'da kültürün en üst seviyede yaşatılması için çalıştıklarını söyledi.
Büyük bir incelikte bulunan Başkan Gönenç, konser sonrasında birçok meslektaşı gibi makam aracına atlayarak kaçar adım mekanı terk etmek yerine, koltuk değnekleriyle tüm sanatçıların kostümlerini değiştirmesini bekledi. Ve hepsini bir kez daha tek tek kutlayarak İzmir'e yolcu etti.
Toprağın altında-üstünde, dünyanın en büyük tarih ve kültür mirasını barındıran Bergama'nın genç başkanı, hayata bakışıyla o makama cuk oturmuş. Kendisini yürekten kutluyorum.