• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Cumhuriyet’in 90’ıncı yılında İzmir’de sanat BÜLENT GÜRLÜK

Cumhuriyet'in 90'ıncı yılında İzmir'de sanat

bulent.gurluk@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 29 Ekim 2013, 18:05
Devlet Tiyatrosu'nun sezon açılışını yaptığı 'Arab Abdo' için, "21'inci yüzyıl İzmir'inde bu oyun vitrine koyulmaya değer mi?" diye sormuştum?
Bugün bir de madalyonun tersine bakarak yine sordum kendi kendime... Büyük Atatürk'ün toplumsal ve kültürel modernizasyonun temeline oturttuğu 'sanatımıza' verilen değer, gururla kutladığımız Cumhuriyetimizin 90'ıncı yılına yakışıyor mu? Onun kültür devrimini dışlamaya kalkışanlar ve bu ülkeye tiyatroyu, klasik müziği, operayı, baleyi çok görenler, acaba İzmir gibi bir kentte hangi şartlarda sanat üretildiğine dönüp bakıyor mu?
***
'Bir milletin yaşam damarı' olarak gördüğü Türk sanatının çerçevesini evrensel normlara oturtmak için neler yapmadı ki Atatürk... Yokluk dönemlerinde bütçeden pay ayırarak yurtdışında sanatçılar yetişmesini sağladı.
Konservatuvar açmak ve tiyatro kurmak için destek isteyen Muhsin Ertuğrul'a gülen vekillerine dönerek, "Hepiniz mebus, hatta baş mebus olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız" dedi. Ve Cumhuriyetimizin 'muasır medeniyete' doğru yol alması için kazandırıldı kurulan o konservatuvarlar, tiyatrolar, orkestralar, opera ve bale kurumları...
***
O'nun ışığının kırıntısına sahip olamayan iktidarlar gele gide, Türkiye'de yatırım yapmanın hor görüldüğü bir alan olup çıktı sanat.
Kanalizasyon açmak kadar bütçe ayrılmasa da yılmadı sanatçılar. Serde Ata'ya vefa yatıyordu... Aydınlık yarınların teminatı olmanın sorumluluğunu devraldıkları Cumhuriyet kuşaklarına yaraşır biçimde, her türlü haksızlığa göğüs gerdiler, en güç şartlarda bile sanatlarını yaşatma ruhuyla çalıştılar.
Gün geldi, bugün geldi, sanki Türkiye'nin kaymağını yiyen onlarmış gibi, kendilerine bırakılan o daracık alan bile birilerinin gözüne battı.
***
Kırpmak, küçültmek istedikleri, tasarruf bekledikleri tiyatronun, operanın ve orkestralarımızın daha da minyatürleştirilecek hali kalmış gibi... Düne kadar İzmir'de bale, insan sağlığına zarar tütün depolarında prova yapıyordu. Bugün hala bir opera binamız yok. Ya tiyatromuz, başka amaçlar için inşa edilmiş 200 küsur kişilik bir Konak Sahnesi'ne mahkum edilmiş durumda...
Cumhuriyet bilincinin yaşam tarzına en yüksek oranda yansıdığı, 7 üniversiteli, 4 milyon nüfuslu İzmir'de, üstelik de başında 'Devlet' yazan sanat kurumlarının fiziksel kapasitesine bakın! Cumhuriyetimizin 90'ıncı yılında bundan daha utanç verici ne olabilir acaba?
***
Bizim yeri geldiğinde beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz eserler, gözlerinize inanamayacağınız mekanlarda mucize gerçekleştirilerek çıkarılıyor!
Şu anda bir tek Konak Sahnesi'yle idare etmek zorunda kalan İzmir Devlet Tiyatrosu'nun oyunları, okuma odasında reji çalışarak, bahçesinde koreografi yaparak, dönüşümlü kullanılan sahnenin önünde sabahlara dek kuyrukta bekleyerek hazırlanıyor.
Ama onlar yine de hırslarından bir şey yitirmeden çabalıyor, oyunlarını yetiştiriyor ve izleyicinin karşısında yorgun, uykusuz ama dimdik sınav veriyorlar.
***
Bu yüzden, Cumhuriyet'e bağlılığını ve Atatürk'ü ağzından düşürmeyen belediye başkanları ile üniversite yönetimleri, Mustafa Kemal'in çağdaşlığın temelini attığı sanat kurumlarına kapılarını sonuna dek açmalı.
Belediyelerin ve üniversitelerin, gerektiğinde tiyatromuzun, operamızın, çok sesli müziğimizin ihtiyacını görecek nitelikte salonları olduğunu biliyorum. 29 Ekim'den 29 Ekim'e tören alanında dikilmekle Cumhuriyetçi olunmaz. İzmirliliğin ve Cumhuriyetçiliğin gereğini yapmanızı, Ata'nın 'can damarımız' dediği sanat kurumlarını sahiplenmenizi, salonlarınızda yer vermenizi, hararetle bekliyoruz.
Yaşasın Cumhuriyet!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.