• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Hormon bozukluğu 3 işaret veriyor FİLİZ İÇKE ÖNAL

Hormon bozukluğu 3 işaret veriyor

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 05 Ekim 2009, 16:41
Şişmanlığın altında yatan neden hormonal bir dengesizlikse, genellikle bu durum üç önemli belirti ile kendini gösteriyor Şişmanlık her zaman kişinin fazla yemek yemesinden kaynaklanmıyor. Bazen de fazla kiloların sorumlusu, tamamen vücudun salgıladığı hormonlardaki bir bozukluk olabiliyor. Bu durumdaki kişilerin pek çoğu ne yazık ki, aylarca uğraşıp diyet ve spora rağmen kilo veremeyince son çare olarak bir doktora başvuruyor. Özel Dereli Sağlık Polikliniği'nden İç Hastalıkları, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Didem Dereli ile şişmanlıkla hormonal dengesizlik arasındaki ilişki ve hormon tedavisi hakkında konuştuk.
-Kişi, şişmanlığının hormonal bir bozukluktan kaynaklandığını hangi ipuçlarından anlayabilir?
Birdenbire alınan kilolar uyarıcı olabilir. Hayat tarzında hiçbir değişiklik olmadan kilo almaya başlamışsanız kafanızda "Bir terslik mi var?" sorusu oluşmalı. İnsan vücudunda hormonlar yavaş yavaş bozuluyor ve bu sırada bir şey hissetmiyorsunuz. Bu yüzden dış görünüşünüzdeki minik değişiklikler, size büyük ipuçları verebilmeli. Tüylenme artışı ve buna eşlik eden bir kilo artışı, yine bir hormonal dengesizliği düşündürmeli. Vücutta oluşan çatlaklar da hormonlara bağlı bir bozukluğun işareti olabilir. Önemli bir başka belirti de iştah artışıdır. Bir insan durmadan acıkıyorsa, kontrol edemediği bir iştahı varsa ve eskiden böyle değilse, "Ne yesem doymuyorum, hatta yemek yedikten yarım saat sonra acıkmaya başlıyorum" demeye başladıysa bu da hormonlarla ilgili bir ipucu olarak değerlendirilmeli.
-Bu tür bir iştah artışı hanımlarda regl dönemlerinde de görülür...
Her kadının adet dönemi öncesi 3-5 gün süren ve çılgınlar gibi acıktığı bir dönem vardır. Bunun dışındaki zamanlarda yemek yediği halde doyamayan insanlarda çok ciddi hormonal dengesizlikler görebiliyoruz.
-Kişi uzun yıllardır fazla kiloludur ama bir türlü kilo da veremiyordur. Bu durumda "Bende hormonal dengesizlik olabilir mi?" diye düşünmeli mi?
Düşünmesi gerekir. Zaten bir insan kilolu ise "Yalnızca diyet yapıp zayıflayacağım" diye düşünmemeli. Şişmanlık bir hastalıktır ve bu hastalığa neden olan olaylar ve sonuçları mutlaka araştırılmadır.
Çünkü bu iki soruya yanıt bulunup tedavi edildiğinde, birçok insanda işe yarayan şeyler, bu kişide de çok daha kolay işe yarar hale geliyor. İşkence çekerek 10 ayda 3 kilo vereceğine çok daha kolay bir şekilde 3-5 ayda istediği kiloları verebiliyor.
-Hormon tedavisi ile birlikte diyet uygulaması da gerekir mi?
Beslenme düzenlemesi olmazsa olmaz bir şart. Sihirli değnek dokundurarak insanları zayıflatamıyoruz ne yazık ki. Ama en azından aç kalmadan zayıflamalarını sağlıyoruz. Bu da hayatlarını büyük ölçüde kolaylaştırıyor.
-Hormonlarında bir bozukluk olduğunu düşünen kişi hangi uzmana başvurmalı?
Bizim ihtisasımız endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları. Biz aslında dahiliye uzmanıyız. Dahiliye ihtisası bittikten sonra üzerine 3 senelik bir ihtisas daha yapıp endoktrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı oluyoruz. Vücudumuzdaki tüm hormonların, metabolizmamızda oluşabilecek tüm bozuklukların tetkik ve tedavilerini uyguluyoruz. Ama ne yazık ki ülkemizde endokrinoloji uzmanı sayısı oldukça az. Eğer hastalar ulaşabiliyorlarsa bir endokrinoloji uzmanına ulaşmaya çalışsınlar.
Ama ulaşamıyorlarsa da hormonal bir dengesizlik var mı yok mu sorusuna yanıt bulmak için bir dahiliye uzmanına görünebilirler. Dahiliye uzmanları, hastada hormonal bir bozukluk varsa zaten mutlaka bizlere yönlendiriyorlar.
-Hormonal dengesizlikler nasıl saptanır?
Bu kısım biraz zor. İnsanların sabırlı olması gerekiyor çünkü tetkikler bir günde tamamlanmıyor hiçbir zaman. İnsülin direnci sabah aç karnına ölçülüyor. Kadınlarda adet döneminin belirli günlerinde bazı tetkikler istiyoruz. Bir adet döneminde bir bozukluk saptadıysak, öbür adet döneminde de tetkik istiyoruz. Bu da ne yazık ki insanların sabrını taşıran bir şey ama bu işi çok düzgün bir şekilde yapmamız gerekiyor ki gerçek sorunu bulup sonuç alabilelim. Hormonlar birer domino taşı gibidir. Biri devrildiği zaman hepsi birden yıkılır. Bu yıkımın ilk başladığı yeri bulmadığınız zaman arada bir yerleri kaldırmaya çalışsanız bile yeniden yıkılacaktır. Bu nedenle ilk bozulan parçayı bulup düzeltmek şart. Bu da hakikaten hem hastanın hem de doktorun sabırlı olmasını gerektiriyor.
-Kişinin kilo almasına neden olan domino taşı hormon, genellikle hangi hormon oluyor?
Hiç belli olmuyor. Bunun bir yüzdesi yok. Ayrıca önemi de yok çünkü istatistikleri bir tarafa bırakıp kişideki bulgulara göre çözüm üretmemiz gerekiyor. Kişiye özel tedavi, hormon hastalıklarının olmazsa olmaz şartıdır ve şişmanlık da bir hormon hastalığıdır. Kilo artışı, hiçbir zaman yalnızca bir beslenme dengesizliği olarak düşünülmemeli. Ayrıca beslenme dengesizliğinin başlattığı bir durum da sonradan bizim hormonlarımızı bozabilir.

YAĞ DOKUSU ORGANDIR!
Eskiden vücudumuzdaki yağ dokusunu yalnızca enerji depolayan bir organ olarak düşünürdük. Oysa pek çok hormon salgılıyor. Yağ dokusuna organ diyoruz çünkü, iştahımızı, karbonhidrat metabolizmamızı, yağ metabolizmamızı kontrol ediyor. Yağ dokusunu miktarı arttıkça şeker hastalığına yatkın hale geliyoruz. Yumutalıklarımızın fonksiyonları bozuluyor, adet düzenimiz bozuluyor, erkeklerde kısırlık oluyor. En başında siz sadece fazla yiyerek kilo aldıysanız bile şişmanlıktan dolayı bir doktorun karşısına geldiğinizde çözülmesi gereken birçok sorununuz olabiliyor ve siz artık fazla yemeyi bırakıp spor yapsanız bile verileriniz düzelmeyebiliyor.
-O halde şişmanlık ve hormonal bozukluklar arasında hep bir sebep sonuç ilişkisi var...
Aynen öyle. Tıpkı "Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?" klişesi gibi bir soru çıkıyor karşımıza. Bu durumda da bir yandan kişinin günlük alışkanlıklarını düzenlerken bir yandan da bozulan hormonal dengesini ayağa kaldırmamız gerekiyor.
-Hormon tedavisi nasıl olur?
Bazen kişinin ihtiyacı olan hormon, bir ilaç veya iğne ile verilir, bazen de istenmeyen hormonları azaltıcı tedaviler uygulanır. Burada tedaviyi zorlaştıran en önemli şeylerden biri de hormonlarla ilgili önyargılarımız. Komşularımızdan tedavi öğrenmek toplumumuzda çok yaygın ve ne yazık ki "Hormonlarını elletme, bozulur" şeklinde yanlış bir inanış hakim. Oysa biz zaten hastada bozuk olan bir şeyi düzeltmeye çalışıyoruz. Hiçbir doktorun hastasına karşı art niyeti yoktur. Doktorunuz size iyileşmeniz için ilaç verir. Bazen hastalarımıza ömür boyu kullanacakları iğneler vermek zorunda kalıyoruz ama o iğneleri kullanmazlarsa ömürlerinden 10 yıl gitmiş oluyor ve geri kalan ömrünü de sürünerek yaşıyor. Oysa iğne tedavisi hastada ciddi bir gençleşme, hayat kalitesinde artış ve ömürde uzama sağlıyor.
-Hormon ilaçlarının yan etkisi var mıdır?
Her ilacın yan etkisi vardır. Bir şeyin ilaç olabilmesi için etkisi olduğu kadar yan etkisi de olmalıdır. Bitkisel ilaçlarda da eczanelerden aldığımız kimyasal ilaçlarda da yan etki vardır. Doğru kullanıldığı zaman, biz o yan etkiyi görmemeyi umuyoruz. Örneğin tedavide dışarıdan verdiğimiz tiroid hormonu, vücudumuzun ürettiğinin birebir aynısıdır. Doğru dozda kullanıldığında hiçbir yan etki görülmez. Ama normalden fazla verilirse zehirlenme yapar. "Zehirli guatr" dediğimiz hastalık da vücudumuzun tiroid hormonunu fazla üretmesidir. Aynen bu hastalıkta olduğu gibi hormonu dışarıdan fazla verdiğimizde de zehirli guatr bulguları ortaya çıkar. Kaslar, kemikler, erir, yüz sarkar.. Kişi perişan olur ama gördüğünüz gibi bu vücudun kendisinin ürettiği bir şey. Dolayısıyla hiçbir ilacın yan etkisi olmadığı söylenemez, önemli olan gereken dozda kullanmaktır.
-Hormon ilaçlarının tümü hayat boyu kullanılır mı yoksa kişi tedaviden sonuç aldığında, örneğin hedef kilolarını verdiğinde tedavi de sona erer mi?
Ben hastalarıma hep şu örneği veriyorum: Benim gözlerim bozuk ve lens takıyorum. Hormon ilaçları buna çok benzeyen şeyler. Sabah kalkıyorum, yüzümü yıkıyorum ve gözüme lenslerimi takıyorum. Tiroidim çalışmadığı için tiroid ilacımı içiyorum. Benim için lensimi takmakla tiroid ilacımı içmek arasında hiçbir fark yok. Çünkü ikisi de ömrümü kısaltmıyor, günlük konforumu bozmuyor. Demek ki ben hasta değilim. Yalnızca bir şeyin takviyesini alıyorum, tıpkı görmek için lensimi taktığım gibi. O zaman bunu ömür boyu kullanmak zorundayım diye üzülmemek gerekiyor. Bazı ilaçlar ömür boyu kullanılıyor ama hayat konforumuzu artırıyor.

YARIN: DİYETİSYENLER AÇ MI BIRAKIR?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.