Başbakan geçen hafta ESİAD'ın YİK toplatısına katıldı. ESİAD Başkanı Sıtkı Şükürer'in konuşması basın da tam yer alamadı. Bunu mutlaka okumanızı istedim. Bir manifesto..
İşte o konuşmadan satırbaşları:
* Bu ülke parçalanmış bir imparatorluğun bakiyesinden kuruldu.
Kurucularımızın çok büyük bir iş başardığını görmemek, takdir etmemek mümkün değil. Cumhuriyeti kuranlar, biraz da zamanın ruhunun etkisiyle yepyeni bir ülke planladılar. Ülke planlama bir sosyal mühendislik projesidir aslında.
* Dolayısıyla, öngörülen amaç için oldukça sert biçimleme çabalarına girişildi. Biçimlenen malzemenin "insan" olması, sonuçları bugünlere yansıyan bir takım hareketler doğurdu. Cumhuriyet gayri müslim nüfusu tercih etmedi.
* Cumhuriyet, 36 ayrı etnik kimliğin kendini ifadesine sınırlar koydu. Cumhuriyet, dünyevi iddiaları da olan Müslümanlığın sadece ührevi alanda kontrol altında yaşamasını istedi. Cumhuriyet, toplumu "Türk kimliği" çatısında projelendirdi.
* Demokrasi noksanlığı refahın oluşumunu engelledi. Vesayetçi tutum, kendi oligarşisini yarattı. Kendi tarihsel değerlerine mesafelenen halk, bir kimlik boşluğu içerisine düştü. Laik demokratik devlet yerine, laik ceberrüt bir aygıt oluştu.
* Kitlelerde laik olmanın çağdaş olmaya yeteceği kanaati oluşturulmaya çalışıldı. Neticede, 1980'li yıllara kadar gelindi. Derken, sovyetik yapı çöktü, küreselleşme olgusu ortaya çıktı. Ancak bu defa paradigmalar değişti.
* 2000'li yıllar evrensel demokratik değerlerle biçimlenmiş bir toplum gerektiriyordu. Evrensel demokrasi "insan" odaklıydı. Bireyi yüceltiyordu. Ancak birey, hazmedilmiş alt kimliklerin üstüne inşa edilen, yeşeren bir kaliteydi. Örselenmiş kimlikler, bu denli büyük bir değişime hazırlıksız yakalandı.
* Türkiye'nin hal-i pürmelali budur. Bu toplum 74 milyon insanıyla birlikte aynı 780.576 kilometrekareye mahkumdur. Öyle, kolayından 'üçe bölünmüştür, kutuplaşmıştır' yakıştırmalarını kabul edebilecek bir lükse sahip değildir."
hayattan
İşte bu roman okunur
Yelda Sorguç 1971 senesinde, Burdur Yeşilova'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Halen İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi'nde uzman doktor olarak görev yapmakta.
"İçimdeki Rüzgar" romanını 2006 yılında yazdı.
Aşk temasını işlerken yönünü belirleyen şey, tasavvuf oldu. Çocukluğundan beri görünenle yetinmeyen, hep görünmeyeni merak eden, hakikati arayan bir yapısı var. Ona romanlar yazdıran içgüdü de bu oldu.
***
"Küçük Dünyalar" adlı ikinci romanı yakında yayınlanmak üzere bekliyor. Bu eserde farklı bir üslupla tamamen değişik bir konuyu ele aldı. Anlatıcının ağzından yazılmış olaylar, bir akıl hastanesinde geçiyor. Zaman zaman çocukluğuna dönen bir erkek kahraman var.
Yazar, insan ruhunun inceliklerini ve şu anı geçmişle harmanlamayı seviyor.
Halen, yepyeni bir roman üzerine çalışmalarını sürdürüyor.
geçmişten
Dalkavuk
Sadrazam Ali Paşa Boğaz'daki yalısına hergün kayıkla gidip gelirdi. Paşa gidip gelirken içi dalkavuklarla dolu bir kayık da kendisini takip ederdi.
Birgün Sadrazam Ali Paşa Boğaz'da giderken kayığı karaya oturdu. Kayığın hareketsiz kaldığını gören dalkavuklar merakla seslendi:
"Ne oldu, efendim, ne oldu?"
"Ne olacak, oturduk..."
Dalkavuklar hep bir ağızdan seslendi:
"Güle güle oturun paşam. Güle güle oturun..."
hayattan
Müzayede ile oto satışları geliyor
Otokent Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Akın'dan bir mesaj var: "Otomobilde müzayede yöntemi ile satış projesi geliştiriyoruz. Çok yakın zamanda tamamlanacak olan proje, genel hatları ile tamamlandı. Haftanın bir günü Otokent'te sergilenen bütün araçlar marka model ayrımı olmadan bin TL'den müzayedeye çıkartılacak ve açık artırma yöntemiyle satılacak."
Yılmaz Akın bu projeyi, 8 yıl sürdürdüğü Gaziemir CHP İlçe Başkanlığı görevinden milletvekilliği adaylığı için istifa edene, ardından da teşekkür turlarına çıkan Yüksel Demirsoy'un Otokent'i ziyareti sırasında açıkladı.
küpe
Yalnız orta kıratta bir insan daima keyiflidir.
S. Maugham
fıkra
Pasaport
Genç kız adama sordu:
"Pasaportun yanında mı?"
Adam yanıt verdi: "Gecenin bu vaktinde böyle bir soru neden aklına geldi?"
"Şekerim, sınırı aşmaya başladın da..."