Alsancak'ın can damarı Kıbrıs Şehitleri Caddesi günlerdir tıkalı.
Yürümeyi, gezmeyi bırakın, iş makinaları ve malzemelerden insanlara yürüme hakkı yok.
İnsanlarımız sakatlanmıyorsa bu onların maharetidir.
* * *
Bir zevksiz el Kıbrıs Şehitleri'nde, güzelim kare kare ayakları kaydırmayan, tamir için de açılıp kapatılabilen taşları parçaladı.
Bunun yerine en berbat ve bir yağmurda insanların geçit vermeyecek betonla düzenleme yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar.
Avrupa'nın her kentinde, burnumuzun dibindeki Yunanistan'da, hatta Suriye'de bile aynı kaldırımlar 40-50 yıl kullanılıyor.
Bizdeki de aynı taş ama altında da kaldırım var.
* * *
Şu İzmir çukurunda onlarca cadde bakım beklerken ve herkesin üzerinde rahatlıkla yürüdüğü kare taşlarla döşeli Kıbrıs Şehitleri Caddesi'ndeki bu merak insanı şaşırtıyor.
İşte bu aşamada vatandaş soruyor:
"Kimin parasını, kime veriyorsunuz?"
* * *
Sadece Kıbrıs Şehitleri değil, Alsancak'ın hemen hemen her sokağında kazma vuruluyor.
Buralara özellikle araçla girip çıkmak büyük maharet ister.
Şimdi merak ettiğim bir nokta var.
Her köşesine kazma vurulan bu yolları kazdıkça alttan "kaldırım" çıkıyor mu?
çimenden
Bir olmak gerekti
Şehitlerin acısı çökmüşken kalbimizin derinlerine, depremle sarsıldık geçen hafta. Deprem sadece Van'ı değil, tüm Türkiye'yi sarstı. Üstelik sanki 7.2 değildi şeddeti, kalplerimizdeki etkisi büyüktü. Kayıplarımız için ağıtlar yaktık, kalanlar için yardımlar topladık.
İçimizin acısı, vicdanımızla yoğruldu. Oturamadık, yiyemedik, sıcacık yatağımızda çekip battaniyeyi uyuyamadık. Doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi ile bir oldu Anadolu. Kalktı, Van'a sahip çıktı. Kimi cebindekini yolladı, kimi üstündekini. Yardım paketleri sardı her bir köşeyi.
Kalpler bir attı geçen hafta. Nefesler bir alındı. Gözyaşları bir olup sevgi denizi oluşturdu. Dualar dört bir yandan sardı. En derin, en içten ve en iyi niyetle birleşti eller. Gidenler de oldu bölgeye. Her bir gönül, bütün olana aktı.
Kağnı arabası TIR oldu, çarıklar çizme, keçeler polar battaniye. Bezden yapılan kanatlar, çeliktendi bu defa. Uçaklar akın etti ihtiyacı olana. Silah yerine, giysi, yiyecek, çocuk bezi, su taşındı. Sevgiyle yoğrulanlar, ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı.
Analar, hep aynıydı. 88 yıl önce de önde onlar vardı, kocalarını, babalarını, oğullarını gönderirken gözyaşlarını saklayıp Vatan'a emanet, yolladılar canlarını. Bu kez de üstündekini çıkarttı, bebeğinin mamasını paylaştı, satın aldı yolladı.
Cumhuriyet kolay kazanılmadı. Bir olmak gerekti. 88. yılda hatırladı gönüller, birlik ne demekti.
Çimen Erengezgin
Ev sahibi-kiracı ve çözüm
Spor yazarımız Yalçın Küçükdamar, geçenlerde kızının Londra'daki evinin taşınmasına yardım için gitti. İngilizlerin öylesine ideal ev sahibi-kiracı ilişkileri var ki, bizde de uygulanması dileğiyle bu sütunlara alıyorum.
Küçükdamar anlatıyor:
"İngiltere'de bizimki gibi ev sahibi-kiracı kavgası yok. İki taraf, evin korunması konusunda alınan depozito için hiç kavga etmiyor. Kiracı evi terk edecek mi, hemen devreye emlakçı ve devletin görev verdiği müfettişler giriyor. Evi geziyorlar, noksanları, badana, boya ve diğer beyaz eşya dahil çiziklerine varıncaya dek bir rapor haline getirerek emlakçıya veriyorlar. Eğer kiracı evi tahrip etmişse depozitodan düşülüyor, depozitoyu aşan miktarlarda ise kiracıdan ek para talep ediliyor. Vermezse mahkemelik oluyor. Bizim kiralayacağımız evde, buzdolabının kapısı ezikti. Anında devreye giren müfettişler, bırakın o ezik kolu tamir ettirmeyi, yeni buzdolabını getirttiler ve koydular..."
Ne kadar ideal bir uygulama değil mi?
Bizde yapsak da, adliyedeki binlerce dosyayı tutan ev sahibi-kiracı anlaşmazlığı ve bu konuda cinrayetlere kadar giden kavgalar, anlaşmazlıklar sona erse...
küpe
Zamanın azaltamadığı, yumuşutamadığı üzüntü yoktur.
Cicero