İzmir, ulaşım yönüyle her geçen gün yaşanılır kent olmaktan çıkıyor. Araç yoğunluğuna kaldırım işgalleri, iki üç sıralı park etmeler, kuralsızlık eklenince insan saçını başını yoluyor, bir yerden bir yere gitmek büyük sorun oluşturuyor.
İzmir trafiğinde olumsuz olarak etkilenen bir ulaşım ağı da kenti Çanakkale'ye bağlayan Anadolu Caddesi. Cadde üzerinde TIR, tanker, dolmuş, at arabası, el arabası, bisiklet, kamyon, kentlerarası otobüs, belediye otobüsü ne ararsanız var.
UKOME, geçtiğimiz aylar içersinde Anadolu Caddesi'ndeki araç yoğunluğunu azaltma yönünde, geç de olsa olumlu bir karar aldı ve ağır tonajlı araçları Kuzey Çevre Yolu'na kaydırdı. Kural uygulanıyor mu? Hayır! Denetim var mı? Hiç yok! Binek araçları, belediye otobüsleri yine demir yüklü TIR'larla, hurdası kasasından taşan kamyonlarla yan yana gidiyor. Oysa Anadolu Caddesi'nden Harmandalı'ya giden, dönen çöp araçları ile çöp transfer TIR'ları bile geçmemeli, değil mi?
***
UKOME'nin aldığı kararlardan birisini ise anlamak olası değil. Yakıt yüklü tankerlerin Kuzey Çevre Yolu'ndaki iki tünelden geçmeleri güvenlik gerekçesiyle yasakmış. Çiğlililer şimdi haklı olarak şu soruyu soruyorlar: "Anadolu Caddesi'nde, Çiğli sınırları içersindeki alt geçişler de aynı zamanda birer tünel değil mi? Bu tünellerin güvenlik sorunları yok mu?"
UKOME'nin, Trafik Denetleme Müdürlüğü'nün bir facia yaşanmadan ivedi önlem alması kaçınılmaz. Yine Çiğlililer, "Anadolu Caddesi üzerinde belli saatlerde radar denetimi çözüm değil. Trafik polislerinin özellikle mesai başlama ve bitişinde etkin görev yapmaları gerekiyor ama hiçbir trafik polisini, saat 17.00'den sonra Anadolu Caddesi'nde göremiyoruz!" diyorlar
çimenden
Doğaya dönüş için...
Ne öğrenmek istersek doğaya bakmamız yeter. Hiç birimiz dünkü biz değiliz, yarınki bize de henüz ulaşmadık. Değişiyoruz. Dönem değişiyor, teknoloji, bize öğretilenler, apartmanların şekilleri, televizyonda gazetede bize gösterilenler, moda, araba modelleri, miyop numaramız, marketlerin içeriği, arkadaşlarımız, işlerimiz, komşularımız, her şey değişiyor.
Mevsimler gibi. Doğa yeşile döndüğünde, tazelenir içimiz. Umuda yolculuk başlar. Sonra kızarır yapraklar, olgunluk dönemine girilir. Ardından sakinlik, dinginlikle, sarılar hakim olur. Bir sonraki aşama kuruyup, gitmesidir elimizdekinin. Ağacın tepesindekinin, ayağımızın altında çıtır çıtır ezilmesidir.
Sanırız ki bitti her şey. Döngü tamamlandı. Tam olduk, her şeyi gördük geçirdik. Oysa biraz sabırla, yeniden filizlenme dönemine girilir. Yeşerme, çiçek açma zamanına erilir. Devinimin devamı dile gelir. Açılma, yenilenme, doğum dönemi kendini gösterir.
Ardı ardına gelenle, doğum, yaşam ve ölüm tekrar tekrar gerçekleşir. Hiç birşey bitmez, hiç birşey yok olmaz. Sadece değişir. Yaşam devam eder. Bitti zannettiklerimiz, nadasa çekilir, kendini yeniler ve daha coşkuyla tekrar dünyaya gelir.
Doğa bize, en umutsuz anların, yeni bir başlangıca hazırlık aşaması olduğunu anlatır. Doğumun ve ölümün birbiri ardına geldiğini ve ölmeden önce doğulmayacağını canlı canlı gösterir. Bitmeden başlanmayacağını, vermeden alınmayacağını, kapanmadan açılmayacağını öğretir.
Doğanın renkleri bize, ihtiyacımız olan tüm cevapları verir.
Çimen Erengezgin
egeden
Edremit Kanaryası Dünyaya açılıyor!
Edremit'in "Kanarya ve Güvercin Sevenler Derneği" yetkilileri ve üyeleri geçtiğimiz hafta sonu İstanbul Feshane'deydi.
Bu ilginç heyet İstanbul'a Türkiye ırk, renk ve ötüm yarışmasına katılmak için gitmişlerdi.
Türkiye Kafes Kuuşları Federasyonu'nun bu yarışmasına Edremit Kanaryaları damgasını vurdu.
Bu yıl 12.si düzenlenen Türkiye Irk, Renk ve Ötüm Güzellik Yarışması'na Türkiye'nin birçok ilinden 52 dernek, yaklaşık 1.500 kanarya üreticisi ve 2 binden fazla kanarya katıldı.
4 kulüp, 36 ırk, 15 renk, 9 melez ve 1 ötüm kategorilerinde yarışan kanaryalar iki gün boyunca sergilendi. 2 binden fazla kanaryanın yer aldığı yarışmanın jüri üyeliğini, Türkiye'den 24 hakem ile birlikte Belçika ve Almanya'daki kanarya federasyonlarından gelen 4 hakem yaptı. Satışa çıkarılan kanaryaların fiyatı ise 20 TL ile 2 bin TL arasında değişti.
küpe
Ürkek biri, tehlikeden önce çekingen, tehlike sırasında korkak, tehlike bittikten sonra da cesurdur.
Paul Richter