Doğrusu, bugünlerde leyleği havada gördük. Esasen seyahat, öyle insanların imreneceği kadar keyifli bir iş değil. Bana sorarsanız ülkelerarası seyahatler bir noktadan sonra eziyete dönüşüyor. Havaalanlarında yaşanan aşırı güvenlik uygulamaları, pasaport kontrolünde memurların muameleleri insanı zıvanadan çıkarıyor. Onun için her yurtdışı seyahati öncesinde ayaklarım geri geri gider ve kaytarmanın yollarını ararım. Tabii bu seyahatlerin bir tatsız yanı da, ana masraf kalemlerini bir kurum karşılasa bile, aile bütçesinde yaptığı tahribat. Çünkü alışveriş yerlerini geziyorsunuz ve oralarda eş dost çevresini hatırlıyorsunuz. Çam sakızı çoban armağanı derken, kredi kartınıza zulmetmeye başlıyorsunuz. Ama bir de seyahat denen mekan değiştirme eyleminin insana kazandırdıkları var. İyi programlanmış ve iyi bir rehber eşliğinde yapılan bir seyahatin de günün sonunda tadına doyum olmuyor. Sayfalar dolusu notlar, tanıştığınız yeni insanlar ve memleketiniz için yerine getirdiğiniz misyon, size seyahat eziyetlerinin tamamını unutturuyor. En azından, yeniden havaalanına gelinceye kadar.
***
İspanya seyahatinden hemen sonra kuzeyde çok ilginç bir ülkeye uçtuk. Belarus Gazeteciler Cemiyeti bir grup Türk gazeteci, medya yöneticisi ve köşe yazarını ülkelerine davet ediyorlardı. İki saat on beş dakika süren bir yolculuktan sonra varılan bir yer olmasına rağmen insana uzayda yeni keşfedilmiş bir gezegene inmiş hissi veren bu ülke, adından da anlaşılacağı gibi Slav kökenli bir ülke. Bir yönüyle Rusya'nın arka bahçesi, bir başka yönüyle bas baya kendine özgü milliyetçiliği olan onurlu bir halkın yaşadığı bir diyar. Dibindeki Baltık devletleri AB üyesi olmuşken, Belarus bütünüyle Batı'ya kapılarını kapatmış. Kendilerine stratejik ortak olarak Rusya'yı ve Çin'i görüyorlar. Kulaklarımıza inanamadık, Belaruslular Avrupalılardan nefret ediyorlar. Stratejik ortak olarak görmek istedikleri bir ülkenin de Türkiye olduğunu açıkça söylüyorlar ama ardından hemen ekliyorlar: "ABD izin vermez!"
***
Kış mevsiminde sabah saat 10'da hala havanın karanlık olduğu, yine ikindi vakitlerinde aynı karanlığın çöktüğü 10 milyonluk bir ülke Belarus. İnsanları çok iyi karakterli. Kadınları inanılmaz güzel ve mütevazı. Üstelik de nüfusunun üçte ikisi kadın. Şehircilik müthiş. Ben ömrümde bunca yer gezdim, yolları bu kadar geniş, bu kadar bakımlı, kaldırımları devasa bir başka ülke görmedim. Caddelerin genişliğini dikkate alırsanız, Belarus'da binlerce meydan var denebilir. Şehirciliğe ait her şey insana saygıyı esas almış. Belarus'la ilgili en önemli tespitim şu: Bu ülkenin yöneticileri ve halkı Türkiye'yi çok önemsiyorlar. Üstelik bu ülke başka milletlerin girişimcilerinin henüz istila etmedikleri bir ülke. Müthiş bir sanayi altyapısı var ama eski. Türk girişimcilerin Belarus'a gelmesini çok istiyorlar. İzmirli işadamları ve ilgili kuruluşlar Belarus'u ne kadar tanıyorlar bilmiyorum, ancak bu bakir ülkede inanılmaz iş imkanları olduğunu oraya ayak basan herkes anlar. Bence Egeli girişimcilerin hiç vakit kaybetmeden bir Belarus seferi yapmalarında azami faydalar var.