• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

Paris cinayetleri

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 12 Ocak 2013, 19:47
Bu yazıyı dün sıcağı sıcağına yazabilirdim; ancak özellikle bekledim, istedim ki yerli yabancı bütün değerlendirmeleri bir göreyim. Şu ana kadar okuduklarımdan, tarafların ortaya koyduğu reflekslerden hareketle zihnimde Paris cinayetlerine dair bir kanaatin oluştuğunu söyleyebilirim.
Soruyu tersten sorayım: Paris'teki PKK'lıları kim öldürmedi?
1- Türk devletine bağlı güçler öldürmedi. Bu tür eylemlerde PKK'lıların örgütsel refleksi hemen MİT'i işaret eder ama bu kez PKK'lı çevreler bile böyle manasız bir iddiayı dile getirmekte zorlanıyorlar. Zira MİT, yeni başlayan sürecin en başta gelen mimarı olduğuna göre, aslında bir bakıma Paris cinayetini işleyenlerin hedefi ve mağduru. Zaten Fransız yetkililer daha soruşturmanın başında bu ihtimali devre dışı bırakan açıklamalar yaptılar.
2- PKK'lılar öldürmedi. En azından yerüstü bildiğimiz ve Abdullah Öcalan-Kandil-Avrupa çizgilerine bağlı PKK'nın bu cinayetleri işlemesi hiç gerçekçi görünmüyor. Neden gerçekçi görünmüyor? Çünkü söz konusu bu üç çizgi de yeni başlayan barışma sürecine destek veren bir pozisyonda bulunuyorlar.
***
Nereden bakılırsa bakılsın bir devlet istihbarat servisinin kokusu hissediliyor.
Peki, şimdi soruyu düz soralım: Paris cinayetlerini kim gerçekleştirdi?
Benim sezgi ve mantık merkezimde oluşan ve dünden beri ağırlık kazanan fail, bir devlet istihbaratı olarak şekilleniyor.
Hedeflerin tespitinde gözetilen incelik, ki Sakine Cansız gibi Abdullah Öcalan çizgisine bağlı birinin hedef seçilmesi bu inceliğin gösterildiğini ortaya koyuyor, eylemde kullanılan silahların cinsi ve öldürme biçimleri, bize yorum kolaylıkları veriyor. Adamlar 7,65 silah kullanıyorlar, çünkü en iyi susturucu bu silahlara takılırmış. Ve tabii, cinayet işlenirken sergilenen profesyonellik dikkat çekici. Yani nereden bakılırsa bakılsın bir devlet istihbarat servisinin kokusu hissediliyor. Ve üstelik bazılarının söylediği gibi, kimse bu işi İran'a, Suriye'ye veya herhangi bir Ortadoğulu devlete yamamaya filan kalkmasın; şayet bu cinayetleri sezgilerimin bana söylediği gibi, bir devletin istihbaratı işlemişse, bu devlet batılı bir devlettir.
***
Kanaatimizi böyle beyan edince bir başka soru daha sormak gerekiyor elbette: Bir batılı yabancı ülke gizli servisi böyle bir cinayeti niçin işler?
Kısaca mantığını ortaya koymaya çalışayım: Ortada PKK-Türkiye ilişkisini tanımlayan verili bir durum var: Türkiye 30 yıldır bölücü terörle uğraşıyor, 300 milyar dolarlık bir kaynağı bu mücadelede heba etti. Bunların yanı sıra, toplumsal birliği bu sorun üzerinden sürekli enfekte oldu. Bugün bu haliyle dahi dünyanın en hızlı gelişen ülkelerinden biriyken, terörle mücadelede heder ettiği kaynakları kalkınmasına aktardığını düşünün bir an, Türkiye hangi güç dairesinin içerisinde yer alır?
Dünya ve bölge sorunlarına nasıl müdahale eder?
Tarihi birikimini ve insan kaynaklarını nasıl ve nerelere seferber eder?
Daha iki gün önce başlayan Afrika açılımını gözünün önüne getirsin herkes, Türkiye Afrika'da dahi bir güce dönüşüyor.
Ben batının derin devletinin, uzaya yerkürenin her alanını izleyen uydular gönderen, dünyanın tüm mazlum coğrafyalarına yardım kuruluşlarını sevk eden, batının emperyalist tabanlı uluslararası ilişkiler sistemine karşı "değer ve adalet" tabanlı bir ilişkiler sistemini alternatif olarak öneren bir Türkiye'den çok rahatsız olduğunu düşünüyorum.
Alman mahkemelerinin Deniz Feneri davası üzerinden Türkiye siyasetine nasıl müdahale etmek istediklerini görmedik mi?
Kısaca, batılı dostlarımız ve müttefiklerimiz, daha uzunca bir süre Türkiye'nin hızlı büyümesini, bir dünya gücüne dönüşmesini istemiyorlar ve bunu kendi varlık alanları için tehdit edici buluyorlar.
Diğer bir ifadeyle, onlara göre Türkiye'nin başına çok kötü şeyler gelmemeli, Türkiye ayakta kalmalı ama başında da onu meşgul edecek, manevra alanını daraltacak ve ekonomik kaynaklarının kullanımını sınırlayacak dertler var olmaya devam etmelidir.
Ellerinde bulunan ve Türkiye'yi kontrol edebildikleri bir enstrümanı kaybetmek istemiyorlar.
Bu cinayetler işlenmiştir, çünkü ilk kez Türkiye terör sorununa dair, hiçbir yabancı eli bulaştırmadan kendi iradesiyle çözüm perspektifi geliştirmiştir.
Bu cinayeti işleyenler dağda kafası karışık bekleyen adama bir mesaj vermek istemiş olabilirler.
Nasıl bir mesaj: "Sakın silah bırakma, Türkiye sizi oyuna getiriyor, bırakırsan sonun böyle olur!"
Yazımın spekülatif bir değerlendirme içerdiğini biliyorum; olay aydınlığa kavuşana kadar ben de akıl yürütme hakkımı kullanmış oldum.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.