"Silahlar sussun, sınır dışına çıkın."
Bu mesajı bir Nevruz günü milyonların şahitliğinde veren kişi bu ülkeye onlarca yıldır büyük acılar çektiren Abdullah Öcalan'dı.
Bu temel mesaj Türkiye'de dünden itibaren kan ve gözyaşının olmadığı yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor.
Birçok insan kanın ve şiddetin durmasının bu kadar kolay olmasına şaşırıyor olabilir. Ama dün Diyarbakır meydanında PKK'yı kuran, onu örgütleyen, o örgütü bir terör makinesi haline getiren kişi talimat niteliğindeki kararını net bir biçimde açıkladı: "Yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkacak."
Öcalan'ın Türk ve Kürt kamuoyuna hitap eden mektubu birçok bakımdan yepyeni unsurlar içeriyor.
Bir kere "tarihsel" olmasına özen gösterilmiş bir metin okundu dün. Metindeki dil, yapılan atıflar, çizilen vizyon adına barış süreci denilen projenin çok esaslı bir hazırlıktan sonra hayata geçirildiğini gösteriyor bize.
Diğer yandan, kürsüden yapılan bazı konuşmalar, Diyarbakır meydanında tek bir Türk bayrağının olmaması, buna bölücü bayrakların yer almasını da dahil edebiliriz, Başbakan Erdoğan'ın da dediği gibi mektubun mesajıyla uyumlu değildi. Ancak, şimdi bu ayrıntıların hiç önemi yok, önemli olan terör örgütü lideri örgütüne "silahları susturun" mesajını vermiştir.
Abdullah Öcalan'ın mektubu yeni bir dil içeriyor dedik. Mektubun önemli başlıklarına bir bütün olarak bakmak gerekiyor.
YENİ TERMİNOLOJİ
Hepimiz biliyoruz ki Abdullah Öcalan'ın dilini oluşturan kavram ve kelimelerin kaynağı Marksist terminolojidir. Ancak dün okunan mektubunda Öcalan, Türkiye'nin ortak dilini yakalamaya dönük bir çaba içerisindeydi.
Mesela kardeşlik hukukuna defalarca vurgu yaptı.
Bu hukuku korumanın tarihe karşı bir görev olduğunu belirtti.
Ancak mektubun en şaşırtıcı bölümü hiç şüphe yok ki "İslam" vurgusuydu. İslam'ı bir ortak değer dile getirmesi önemli bir açılımdır.
Diğer yandan, yine bir İslami kavrama özel bir vurgu yaptı, bu kavram "helalleşmek" kavramıydı.
"Biz" kavramını güçlü bir biçimde dile getiren Öcalan, "birleşme ve bütünleşme" kavramlarına sürekli vurgu yaptı.
TARİHE ATIF
Tarihe yaptığı atıflar Türkiye'nin tamamına hitap etme imkanı vermiş Öcalan'a.
Çanakkale Savaşı'nı Türklerin ve Kürtlerin birlikte savaştığı bir tarihi gerçek olarak hatırlattı.
Kurtuluş Savaşı'nın aynı zamanda birlikte kazanılmış bir savaş olarak nitelendirdi.
Yani "kardeşlik hukuku"nun içi boş bir söz olmadığını anlatmaya çalıştığını görüyoruz.
KÜRDİSTAN'A HAYIR!
Öcalan'ın en çarpıcı açıklaması, PKK'nın kuruluş nedeni olan bağımsız devlet amacından vazgeçmesidir. Mektupta ulus devletler için çok olumsuz ifadeler kullanırken kafasındaki Ortadoğu hayaline dair üstü kapalı mesajlar verdi.
Ancak, kendi taraftarlarına kesin olarak "Bağımsız Kürdistan hayali bitti" dedi.
DEMOKRATİK MODERNLEŞME
Bilindiği gibi Öcalan kavram meraklısı birisi. Dünkü mektubunda "demokratik modernleşme" diye yeni bir kavramdan söz ediyor. Bundan önce geçirdiğimiz modernleşme evrelerini açıkça eleştiriyor. Tabii bu arada yeni bir modernleşme modeli önerirken "modernite" ile "modernleşme" arasındaki farkı bilmediği anlaşılıyor.
MEŞRULAŞTIRMA
Abdullah Öcalan'ın gerek kendi tabanını sürece entegre etmek için gerekse yeni sürecin içinde kendi liderlik meşruiyetini en geniş boyutlara taşımak için mektubuna yansıttığı siyaset hem tarihte hem de gelecekte bir Türk- Kürt ortaklığının olduğu ve olmasına gerektiğiydi.
"Türkler ve Kürtler bölgenin iki stratejik gücü" ifadeleri ona ait.
"İttifak"tan söz etti.
"Geleceği birlikte kurmalıyız" dedi.
Yani Öcalan açıkça Kürtlerin Türkiye'ye ortak olduğunu söyledi dün.
Önümüzdeki günlerde bu meşrulaşma çabası epeyce bir tartışılacak gibi görünüyor.
DEMOKRASİ
Tüm hayatı boyunca Stalinist yöntemlere inanan Abdullah Öcalan dün Diyarbakır meydanında milyonlarca taraftarına demokrasiyi ve demokrasi yolunu gösterdi.
Sorunun Türkiye'nin demokratikleşme perspektifinde çözüleceğini söyledi.
Bu görüşünü en somut şekilde şöyle ifade etti: "Yeni bir dönüm başlıyor, silah değil siyaset öne çıkıyor."
Yine aynı şekilde "Silahlar sussun, fikirler konuşsun" dedi.
SONUÇ
2013 yılının Nevruz'u tarihimizin önemli bir günü olarak zihnimize kazınacaktır, buna hiç şüphe yok. Ancak, sürece dair iyimserlik duygularını besleyen dünkü tablo sürecin karakterine bağlı olarak her an değişme potansiyeli taşıyacaktır. Çünkü karşımızda yabancı ülkelerin istihbarat örgütleriyle oynaşa oynaşa profesyonelleşmiş bir muhatap var, bunu unutmayalım.
Önümüzdeki günlerde PKK yöneticilerinin daha çok atraksiyonlar yapacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Bunu bugünden anlamak olumlu bulduğumuz dünkü mektuptan dahi anlamak mümkündür: "Silahlar sussun, sınır dışına çekilin" diyen Abdullah Öcalan silahların bırakılmasına dair herhangi bir takvim vermiyor.
Onu pazarlık alanı olarak belirlediğini belli ediyor.
Bu gelişmelere bir bütün olarak baktığımız vakit dün tarihi bir gelişmeye tanık olduğumuz çok açık.
Anaların ağlamadığı, gencecik Mehmetçiklerin ve bu memleketin diğer çocuklarının ölmediği bir Türkiye herkesin özlemidir.
Vatan bütünlüğü içerisinde bunu sağlayacak her süreç desteklenmelidir.
Gerisi teferruattır.