Bu köşe ülkemizle ilgili hep iyimser olmuştur. Aslında benim iyimserliğim son derece rasyonel bir iyimserlik. Mukayese yapıyorum; basit mukayeseler. Dünle bugünü mukayese ediyorum; komşularımızla kendimizi mukayese ediyorum. Özellikle kendi dışımızdan yapılan analizlere göz atıyorum; kendimi iyimser olmaya mecbur hissediyorum.
Mesela daha geçenlerde gittiğim İspanya'da, İspanyolların bizim Ulaştırma Bakanlığı heyetine, "İspanya Hava Yolları'nı ne olur siz alın" diye adeta yalvarışlarına şahit olmasam belki bu kadar iyimser olmazdım. O koca İspanya ki işsizlik şu an da yüzde 25 civarında. Gençlerin yüzde 55'i işsiz. On sene önce Türkiye'nin başında boza pişiren İMF bugün Türkiye'den borç alabilmek için, biraz ağır olacak ama, yalakalık yapıyor. Benim çalıştığım başbakan, "İMF'ye sözüm var" diye işçi taleplerini geri çevirmiş ve bu nedenle Ecevit'in desteği alınamadığı için de hükümet yıkılmıştı. İşte bu günleri hatırladığım için ve tabii bugünkü şu tabloyu gördüğüm için iyimserim.
***
Beni en fazla iyimser kılanlar daha düne kadar burnundan kıl aldırmayan Avrupalılar. Özellikle de Avrupa'nın medyası. Bunlardan birisi ünlü The Economist Dergisi... Daha iki sene önce Türkiye'yle ilgili ne feci kehanetlerde bulunuyordu, bu yayınları izleyenler bilirler. Türkiye ekonomisi duvara toslayacaktı, rejim otoriterleşiyordu, Ortadoğu batağına saplanmamıza az kalmıştı. Bu dünyaya nizam vermeye alışmış Avrupalılar son dönemlerde Türkiye'yle ilgili tüm tahminlerinde duvara tosladıkları için iyimserim elbette... Yunanistan'ın, Rumların, Ortadoğu'nun içler acısını gördükten sonra ülkemizin içinde bulunduğu duruma şükretmek ve iyimser olmak normal değil mi?
***
Benim yazılarımı Hükümet yanlısı bulanlar, "Geç bunları, bunlar iyimser olmak için yeterli değil" diyebilirler, haklı da olabilirler.
O zaman iyimserliğe neden olan dosyaların biraz daha kalın olanlarını açmak gerekecek. Mesela şu çözüm süreci meselesi. Terör örgütü lideri mektup yayınladı, "Silahlar sussun, sınır dışına çıkılsın" diye.
Tamam Diyarbakır meydanında Türk bayrağı yoktu, canımız sıkıldı. İyi de bir de başka yerden bakmayı deneyelim. Nerede o PKK'nın idealleri? Nerede bağımsız devlet hayali? Nerde kaldı demokratik özerklik dayatmaları? Bölücü örgüt bütün iddialarından vazgeçmiş gele gele Türkiye Cumhuriyeti'nin rejimi olan demokrasiye sığınmış. Üstelik de kimsenin onlara hakları olanın dışında verdiği zırnık yok. Hiçbir dış gücün parmağı olmadan böyle bir sorunu kendimizin çözüyor olması umutlu ve iyimser olmak için yeterli değil mi?
Daha dün yaşadığımız büyük dış politika başarısı. İsrail gibi herkesin adı geçince feleğini şaşırtan bir devlet tüm dünyanın gözü önünde Türkiye'den özür diledi. Öldürdüğü Türkler için tazminat ödemeyi kabul etti. Gazze'ye ambargoyu kaldırma sözü verdiler. Neredeler şimdi o meşhur, "One munite"ten sonra, "Eyvah, İsrail bunun bedelini bize ödetir" diye kabuslar gören kılkuyruklar?
Ülkemizin başarıları artık bizim için bile sıradanlaşıyor, ne güzel ama yine de iyimserliğe devam!
Yaşasın Türkiye!..