Bayrak indirme eyleminin provokasyon olduğu yönünde görüş birliği var. Doğrudur, bu pis bir provokasyondur. Ama söz konusu olan bayrak olunca, eylemin bir provokasyon olması, doğrusu beni çok fazla ilgilendirmiyor. O bölgede yaşananlar dikkate alındığında provokasyon her zaman olan ve beklenen bir şeydir. Önemli olan şudur: Bayrağa bir el uzanmışsa, onu gönderden indirmişse, bu durumda ne olduğudur.
Bayrağı indiren düşmandır; düşmanın bayrağa uzanan eli kırılmış mıdır, kırılmamış mıdır?
Bayrak provokasyon için indirilmiş dahi olsa, dokunulmazlığı gösterilmiş midir, gösterilmemiş midir?
Tartıştığımız konu budur ve burada canımızı sıkan bir durum vardır.
Diğer taraftan, bayrağımıza karşı işlenen ve karşılıksız kalan suça karşı toplumun isyanını "provokasyonun amaçlarının gerçekleşmesi" olarak sunan çevreleri de hiç anlamadığımı belirtmeliyim.
İnsanların ve toplumların dokunulmaz kutsalları olur. Onlara dokunulduğu zaman bunun bir bedeli olduğu görülür ve gösterilir.
Bu olayda Türk milleti yakmadan yıkmadan tepkisini göstermiştir.
En başta Ülkücü gençliği kutlamak istiyorum. Söz konusu provokasyonu yapanlara mesajı en açık bir biçimde vermişlerdir. Verdikleri mesaj, "Bu provokasyonların bedelini ödersiniz"den başka bir şey değildir.
Devlet Bahçeli ve Ülkücü gençlik hiçbir zaman 'Barış Süreci'nin ortaya çıkardığı olumsuzlukları istismar etmeye, sokağı devreye sokmaya tevessül etmemişlerdir. Onların sessizliği bile Çözüm Süreci'ne destektir. O nedenle ülkücülerin bayrak tepkisini çeşitli biçimlerde eleştirmek büyük haksızlıktır.
Onlar o tepkileriyle neyin yanlış ve tehlikeli olduğunu göstermişlerdir.
Ülkücüleri binlerce kere sınanmış vatanseverliklerinden dolayı bir kez daha tebrik ediyorum.
"VATAN ELDEN GİDİYOR" SAHTEKARLARI
Ülkücülerin tepkisine kimsenin bir şey demeye hakkı yok, onların yaptığı haklı ve gerekli bir tepkinin ifadesidir. Ancak ruh hastalarının okuduğu bazı gazeteler var ki, iğrençliklerini bir kez daha sergiliyorlar. "Vatan elden gidiyor" diye manşet atmış biri mesela. "Din elden gidiyor" diyen Derviş Vahdeti'den farkları yok, sahtekar, istismarcı ve yıkıcı. Bayrak sevgileri sahte, vatanseverlikleri sahte bir güruh bu.
Vatanın elden gitmesi manşetini kazıyın altından çıkarlarının elden gitmesinden duydukları korkular çıkar. Bu sözde gazetelerde yazan fersude yazarlar bayrak indirme olayı üzerinden nasıl da kışkırtıcılık yapıyorlar. Nasıl da darbe zemini hazırlamaya çalışıyorlar çirkin kalemleriyle.
Hükümetin Ülkücülerle bu namussuzları, bu etki ajanlarını birbirinden ayırması gerekir.
Herkesin gerçekleri görecek kadar zekaya sahip olduğunu sanıyorum. Olay şudur: PKK panik halindedir, ilk kez devlet aklı terörist aklından daha etkin hale gelmiştir.
Kürt annelerin isyanı, Kandil'deki PKK'ların huzursuzluğu size bazı şeylerin değiştiğini göstermiyor mu?
Bizim bayrak olayındaki itirazımız, bir daha tekrarlayalım ki şudur: O bayrağa uzanan elin sahibi, bayrak direğinin dibine bir et ve kemik yığını olarak düşmeliydi.
Türk bayrağı dokunulmazdır çünkü, hepsi bu!
CEMAAT MEDYASI
Mümkün olduğu kadar gündemdeki kavgalara karışmak istemiyordum ama artık yeter! Cemaat medyası denen yapı artık "illallah" dedirtti. Bunlar ne biçim insanlarmış böyle, hepsi birer kurt adama dönüştü. Bir akşam bakıyorsun, o anlı şanlı cemaat yazarları açıkça CHP muhibbi kesilmiş CHP'ye oy istiyorlar. Bir başka gün Almanya ve ABD politikalarını övüyor, Başbakan Erdoğan'a ağız dolusu küfür ediyorlar. Dün Samanyolu Televizyonu'nu izliyorum, dakikalarca HDP mitingini veriyor, fondaki Öcalan resimlerini milletin gözüne sokarcasına. Akşam bakıyorsun, tüm medya organlarında saatlerce PKK saldırganlığı gösteriliyor. Bütün amaç, ahalide "vatan elden gidiyor" duygusunu uyandırmak.
Bu cemaatin içine şeytan girmiş, artık buna inanmak için yeterli veri var.
TÜRK ORDUSU'NDAN BİR TOKAT GELEBİLİR!
IŞİT adlı örgüt tehlikeli işler yapmayı sürdürüyor. Önce Suriye'de tuhaf şeyler yaptılar, dünyada Suriye muhalefetinin haklılığını kirletici duygular uyandırdılar, sonra Irak'ı karıştırdılar; şimdi de Kuzey Irak'a sarktılar.
En son gelen haberler can sıkıcı, Musul konsolosluğumuzu basmışlar.
Bu durumda neler olabilir?
1- Hem uluslararası ilişkiler bakımından hem de Suriye sorunu bakımından IŞİT olayı Türkiye için büyük fırsata dönüştürülebilir.
2- Hemen bu gece Musul'a bir özel kuvvet harekatı düzenlenebilir ve konsolosluk binası ve çevresi enterne edilebilir.
3- Türk ordusu ve Peşmerge ortak harekat düzenleyebilir.
Bunlar yapılır veya yapılmaz, orasını bilemem ama bir şeyi biliyorum: Bir yandan, "bu bölgede biz varız, bizden habersiz bir şey olmaz" diyor, diğer yandan da dibinizdeki ülkede konsolosluğunuza, yani size ait topraklara bir manyak örgüt gelip çöküyorsa, bunun birisi yalan!
Ben de Başbakan Erdoğan'a ve Ahmet Davutoğlu'na soruyorum:
Bize söyledikleriniz mi doğru, şu IŞİT'in gözümüze soktuğu zillet tablosu mu?
Büyük devlet böyle anlarda verdiği reflekslerle tecessüm eder!