Tarihi ve kültürel bir ortak geçmişe sahip toplulukların ve halkların bir birinden ayrılmaları kolay olmuyor. Dün İskoçya'da yapılan bağımsızlık referandumu buna çok çarpıcı bir örnek. İskoçlar içlerinde yanan bağımsızlık ateşine rağmen "cesur yürek" olmayı göze alamadılar. Göze alamamalarının sebebi sadece ekonomik ve siyasi sebepler değildi elbette. Aynı zamanda 307 yıllık birlikteliğin oluşturduğu bir yığın sosyo-kültürel ortaklıklar vardı ve İskoç halkı bağımsızlığa karşılık maliyeti çok yüksek olabilecek bir travmayı göze alamadı.
Buna karşılık silah yoluyla veya büyük alt-üst oluşların sonucu olarak bir araya gelmiş kavimler ve halklar kolayca ayrılabilmekte, kendi yollarına gidebilmektedir.
Çekler'le Slovakların ayrılıkları buna örnek gösterilebilir.
Aslında bir arada yaşamaya mahkum etnik toplulukların milliyetçilik rüzgarları karşısında bağımsızlık talebinde bulunmaları ve hedeflerine varmaları onlara hiç huzur ve mutluluk getirmiyor.
İşte Hindistan örneği: İngiliz sömürgesi olmaktan kurtulduktan sonra eğer bölünmeseydi, ki bölünme talebi maalesef Müslümanlar'dan gelmiştir, bugün dünyanın en büyük süper gücü olabilirdi Hindistan. Ama daha önemlisi, büyük Hint kıtasında Pakistan ve Bangladeş adında iki Müslüman ülke çıkmamış olsaydı bugün Hindistan dünyanın en güçlü ve büyük Müslüman ülkesi de olacaktı aynı zamanda.
Bu doğal bütünlükten ayrılmış olan Müslüman Pakistan'ın ve Müslüman Bangladeş'in içler acısı haline bakın, bir de bir dünya gücüne dönüşen Hindistan'a bakın.
BİZİM BÖLÜCÜLER BİRAZ AKILLANIR MI?
İskoçlar yüzde 45 evet, yüzde 55 hayır oyu verdiler ve İngiltere'yle birlikte yola devam dediler.
Elbette yüzde 45'lik bağımsızlık taraftarlığı da önemli bir arzunun varlığını ifade ediyor. Ancak şu da ayrı bir gerçek olarak belirmiştir ki, İskoç halkı ortaya kesin bir ortak akıl eylemi koymuştur. Kendi varlığını bir belirsizlik tuzağının içine atmayı uygun bulmamıştır. Bu feraseti yanında ayrıca akıllı davranmış, bağımsızlık referandumu süresince İngiliz yönetiminden yeni hakların sözünü almıştır. Dolayısıyla İskoç halkı iki kere kazanmıştır: hem kendini belirsizliğin kollarına atmamış hem de daha çok hakları şimdiden garanti altına almıştır.
Bu arada bizim bölücü ve ayrılıkçı takımı neredeyse ağızlarının suyu akarak izlediler İskoç bağımsızlık referandumunu. Buradan bağımsızlık lehine bir sonuç çıksaydı, muhtemelen, self-determinasyon gibi kavramları siyasetin gündemine boca edeceklerdi. Diğer taraftan şimdilerde sergiledikleri etnik şımarıklıkları iyice can sıkıcı boyutlara taşıyacaklar ve Türkiye'nin moralini bir kez daha bozacaklardı.
İnşallah İskoçya dersi barışçı bir biçimde demokratik hakları elde etmenin ne kadar kıymetli bir kazanım olduğunu bizim bölücülere öğretmiştir.
Aslında bölücüler için İskoçya'dan alınacak ilhamın altı dolu değildi. Çünkü Kürtlerle Türkler tam bin senedir beraber yaşıyorlar.
Tarihin herhangi bir döneminde iki halk hiçbir vakit birbirine düşmanlık hissi beslememiştir.
Aralarında kitlesel savaşlar olmamıştır.
İngilizler'le İskoçlar hem onlarca yıl süren savaşlar yaşamışlar hem de birbirlerine karşı düşmanca duygular besledikleri dönemler olmuştur.
Türkiye'de bölgesel kümelenmeler yerine ülkenin her yerine dağılmış bir Kürt nüfus vardır.
Yaklaşık 6 milyon Kürt-Türk evliliği vardır ve bu ailelerin çocuklarının herhangi bir kimlik problemi de yoktur.
Ekonomi ve demokratikleşme geliştikçe entegrasyon daha güçlü gerçekleşmektedir.
Velhasıl İskoçya tecrübesi bize, Türkiye'nin bölünmesinin imkansızlığını bir kez daha göstermiştir.