İzmir ve çevresindeki tasavvuf kurumlarından söz edeceğiz. Tasavvuf dinin bir yaşanış ve algılanış biçimidir. Amacı daha sevecen, şefkatli, alçak gönüllü, kısaca iyi ahlaklı insan tipi yetiştirmektir. Türkler İslamiyet'i tasavvuf üslubu içinde benimsediler. Anadolu ve Rumeli'nin fethinde çeşitli tasavvuf gruplarının hizmeti büyüktür.
Tasavvufun kurumlaşmış şekline "Tarikat" denir. Tarikat, insanların manevi kabiliyetlerini geliştirmek için kurulmuş dini-manevi yol demektir. Özü aynı olmakla birlikte farklı isimlerde tarikatler vardır. Eskiden toplumumuzda, ihtiyaç duyan herkes bir tarikata girebilirdi. Tarikat mensupları arasında her kesimden ve her sınıftan insana rastlanır. Bugün FB'li veya GS'lı olmak ne kadar doğal ise, bir tarikata mensup olmak da o kadar tabii idi.
İLK MECLİSTE ŞEYHLER
Bunlardan bir kısmında musiki ve sanat faaliyetleri önemle yer alır. Mevlevihaneler birer Türk musiki konservatuvarıdır. 1920'de ilk TBMM'deki başkan vekilleri tarikat şeyhleridir: Hacı Bektaş Dergahı şeyhi Cemaleddin Efendi ve Konya Mevlevi şeyhi Abdülhalim Çelebi.
Tarikat mekanlarına tekke veya dergah denir. Osmanlı'nın gerileme sütrecindeki bozulmadan bu kurumlar da payını aldı. 1925'te tekkeler ve türbeler kapatıldı. Bunun geçici bir uygulama olduğunu söyleyebiliriz. Hamdullah Suphi Tanrıöver o günlerde Milli Eğitim Bakanlığı yapmış biridir. Atatürk'ten hiç olmazsa türbelerin açık kalmasını ister. Ata'nın cevabı: "On sene sonra bütün türbeleri sana vereceğim." Nitekim 1 Mart 1950'de kanun değiştirilir ve Türk büyüklerinin türbeleri açılır. Zaman içinde türbelerimizin pek çoğu restore edildi ve ziyarete açıldı.
İzmir'deki tarikatlere gelince, tarih sırasıyla gidersek ilk üzerinde duracağımız Rifailik'tir. Kurucu şeyhi Seyyid Ahmed Rifai'dir (ö. 1182). İslam dünyasının hemen her tarafına yayıldı. Halk ağzında "Rufai" söyleyişi yaygındır. Bilim çevrelerinde "Rifai" benimsenir. Doğduğu beldenin adı Riffa'dır. Rifaalı anlamında "Rifai" söyleyişi daha uygun olur.
İZMİR'DE İLK TARİKAT
İzmir'deki ilk Rifailere ait hatırayı İbn Batuta'dan (ö. 1368) nakletmiştik. Hatırlatalım, şöyle diyordu: "Sonra İzmir'e hareket ettik (...) Kale şehrin üst kesiminde bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Orada Ahmediye (Rifai) tarikatı şeyhlerinden dindar ve olgun bir kimse olan Şeyh Yakub'un zaviyesine indik. Zaviyenin dışında Şeyh İzzeddin Rifai ile karşılaştık. Bu zatın yanında büyük şeyhlerden Ahlatlızade ve yüz kadar derviş vardı. Şehrin hakimi bunlar için çadırlar kurdurmuş, şeyh Yakup da ziyafet çekmişti. Ben de bu ziyafette hazır bulunarak onlarla görüştüm."
Buradan anlıyoruz ki İzmir'deki ilk tarikatlerden biri Rifailiktir. Ne yazık ki Rifaiyye'nin müteakip asırlardaki macerasına ait şimdilik elimizde fazla bilgi yoktur. Ama 19. asrın sonları ve 20 yüzyılın başlarına ait bilgilerimiz var. Bunlar o devir İzmir basını ve anı kitaplarındaki malumattır. Önümüzdeki günlerde bunlardan örnekler sunacağız.