Türkiye'de şarap üreten en eski firmalardan biri Doluca. 1926'da Almanya'da şarapçılık konusunda eğitim gören Nihat Kutman tarafından kurulan Doluca, bugün Türkiye'nin ve Avrupa'nın sayılı tesislerinden biri. Bu haftaki konuğumuz Avrupa'da birçok ülkeye ihraç edilen Doluca'nın yönetimine üçüncü kuşak olarak katılan ve pazarlamadan sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan Sibel Kutman Oral.
ÖZEL ÖDÜL
Doluca'nın, İstanbul'un seçkin restoranlarında, şarapseverlere en özel şarapları kadehte sipariş edebilme imkanını sunduğu 'İstanbul Kadeh Kaldırıyor' etkinliğinin beşincisi geçtiğimiz hafta yapıldı. Mikro bağcılık yöntemiyle her üzüm tanesine özen gösterilerek üretilen Alçıtepe ve her yıl özel bir kupaj ile sınırlı sayıda üretilen Signium'un ilk defa tadılacak olan yeni 2008 rekoltesi ve kökleri Anadolu'dan gelen, en seçkin üzümlere dayanan Kav Tuğra serisini tadarken Doluca'nın üçüncü kuşak patronlarından Sibel Kutman Oral ile sohbet ettik. Alçıtepe'nin tüketicisiyle tanışmadan sektörün en önemli uluslararası yarışmaları olan Challenge Du Vin'de 'altın madalya', Syrah du Monde'da ise 'gümüş madalya'ya değer görüldüğünü öğrendik. Sibel Kutman Oral 1975 doğumlu. Ortaokul ve liseyi Robert Kolej'de bitirdikten sonra üniversite eğitimi için Amerika'ya gitti. New York'ta Wesleyan Üniversitesi'nde işletme-pazarlama ve modern dans eğitimi aldı. Öğrenimini tamamladıktan sonra 2-3 yıl kadar New York'ta yaşamaya devam eden Sibel Kutman, 1997'de Türkiye'ye dönerek aile şirketinde çalışmaya başladı.
DANS VE PAZARLAMA
"Farklı yollardan gitmek istedim ama yolum dedem ve babamın yoluyla kesişti. Eninde sonunda şarap işinde olacağımı biliyordum ama dans da erkenden hayatıma girdi. İlkokuldan evvel okumayı öğrenmiştim. Bir gün gazetede Sait Sökmen'in Bale Sanat Merkezi açtığı haberini gördüm ve anneme, 'Buraya gitmek istiyorum' dedim. Üniversite seçerken dans okuyacağımı aileme söylediğimde babam, "Lütfen işletme de oku, ilerde gerek olur' dedi. İyi ki, öyle söylemiş" diye anlatıyor bu süreci. Nitekim, dansın yanı sıra pazarlama eğitimi alıyor. Okul bittikten sonra New York'ta sahneye çıkıyor. Ama dans ederken New School'da "şarap tadım" kurslarına gidiyor. Kaliforniya'ya da şarapçılık okuyan ağabeyinin yanına gittiğinde kurslara katılıyor. Derken, "Dans nereye kadar? Diyelim ki 35 yaşına kadar dans ettim, sonra ne yapacağım?" diyerek vicdan muhasebesi yaparak İstanbul'a geliyor. "Henüz 22 yaşındaydım. Yeni ürünümüz Sarafin, piyasaya çıkacaktı o dönem. Ben de pazarlama ağırlıklı okumuşum. Benim için harika bir fırsattı. Farkında olmadan aylar geçti ve dönmüş oldum. Hızlı yaşandı çok iyi oldu, soru işareti olarak kalmadı."
TADIM UZMANI
Yaptığı işi çok seviyor. "Doğduğumdan beri bu işin içindeyim. Soframızda her zaman şarap olmuştur; bağbozumu çocukluğumun en keyifli ve hareketli dönemleriydi. Bir de şarabı çok seviyorum. Şarap benim karşısında saygıyla eğildim bir ürün. Canlı bir varlık. Doğadan alıp, küçük müdahalelerde bulunarak yine doğal bir ürün yaratıyorsunuz. Bu işle ilgileneceğimi zaten biliyordum" diyor. Degüstatör, yani şarap tadım uzmanı olması da artılarından biri. "Bunun eğitimini aldım ama en büyük eğitim deneyim. Birisi benim karşıma gelip 'şaraptan çok iyi anlarım' derse şöyle bir bakarım. Çünkü o kadar engin bir konu ve her gün o kadar çeşitlenme oluyor ki, mütevazılığınızı korumak zorundasınız. Çünkü bu konunun hakikaten sonu yok. Her tadımda yen bir şey öğreniyorsunuz. Hafızanıza o kokuyu, o tadı yerleştirmeniz lazım. Aynı tadı ve kokuyu altı ay sonra da hatırlamanız gerekli. Dolayısıyla yolun başındayım. Ama çok keyifli. Şarap seviyorsanız tabii. Sizi daima şaşırtır şarap. Sizi zorlar, siz de onu zorlarsınız. İkili bir ilişki söz konusu." Oral, kadınların damak ve koku hassasiyetinin daha çok geliştiğini ve bu nedenle tüm dünyada kadınların bu sektöre olan ilgisinin arttığını söylüyor.
Evli ve bir çocuk annesi olan Sibel Kutman Oral, "Ben evlenmeliyim fikriyle yola çıkmadım ama kocam ile tanışınca kendiliğinden oldu. Aşk evliliği yaptım. Sonra oğlumuz Baran doğdu." Sibel Kutman'ın annesi Porto Rikolu, kayınvalidesi Alman. Dansa olan tutkusunu da Latin genlerinden aldığımı düşünüyor. "Annem, anneannem, müzik çaldığında yerlerinde duramazlar otomatik bir hareket başlar. Hayatın zorluklarına rağmen güzel yemek yiyelim, içelim, dans edelim. Farklı bir kültür." diyor ve ailesinde din farkının hiç sorun olmadığını söylüyor. "Her dinin bayramlarını, özel günlerini kutlardık. Çifte bayram ne güzel." Çalışmak onun için bir yaşam biçimi. Sorumluluklarının artması onu ürkütmüyor. Evi, eşi, çocuğu, işi ve kendine zaman ayırmayı biliyor. Üçüncü kuşağı temsil ediyor. "Sağlam bir eğitiminiz varsa pazarlama, teknoloji, yönetim biçimleri konusunda çağa ayak uydurabiliyorsunuz. Genç yöneticilerin Türkiye'yi daha ileriye götürecek vizyon ve birikime sahip olduklarına inanıyorum. Tabii ki enerjimiz daha fazla ve deneyim kazandıkça da yenilikler katabiliyoruz." diyor.
HAYAT FELSEFESİ
- İnsanlar ikiye ayrılıyor. Direksiyonu elinde olmayanlar ve direksiyonu mümkün olduğu kadar istediği yere doğru çevirebilenler.
- Ben hayatıma sahip olmak ve günün tadını çıkarmak isterim. Kendime en sık sorduğum sorulardan biridir; en son neyi ilk kez yaptın.
- Hayatta yapılması gerekenler listem var. 2005'ten önce hızlıydım. Sonra duraksadım, hamile kaldım, anne oldum. Şimdi yeniden hızlanacağım. Hayatta keyfine varılabilecek, görülebilecek şeyleri yapmak istiyorum.