Milyoner yarışmasında 125 bin lira kazanan lise son sınıf öğrencisi Ece'yi seyrettiniz mi? Ben bayıldım. 18 yaşına yeni girmiş bir genç kız. Nasıl pırıl pırıl. Gözlerinin içi gülüyor ve cin gibi. Her konuda bir fikri var hem de öyle içi boş bilgiler değil, yeni günümüz gençliğinin çoğunun yaptığı gibi kendi düşüncesini anlatarak konuşmuyor, okuyor, dinliyor, araştırıyor, düşünüyor ve okuduğunu, bildiğini anlıyor. Analitik düşünüyor, sorular soruyor.
Öğrendikleriyle yetinmeyip, kendini geliştirmeye çalışan genç bir kız. Kısacası her anne-babanın sahip olmak istediği bir genç. Özlediğimiz, istediğimiz gibi biri. Üniversiteyi bitirdiğinde ne kadar bilgili olacağını söylemeye gerek yok. Kariyer basamaklarını da başarıyla çıkacak.
Ece'yi kutlarken anne ve babasını da kutlamak gerekir tabii. Bir çocuğun gelişiminde anne-babanın rolü büyük. Genetik faktörler var, çevresel faktörler ve yetiştirme faktörü. Belli ki anne-babası iyi yetiştirmiş, korumuş, kollamış ama bireysel gelişimine önem vermiş.
CEZALANDIRMADAN
Bir anne-babanın en önemli görevi, çocuğuna doğruyu ve iyiyi anlatmak, göstermek, onun kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak. Çocuğunun aileye bağlı ama bağımlı olmamasına özen göstermeli.
Biz öyle yapmıyoruz ne yazık ki. Hep altını çizdiğim gibi çocuk yetiştirmeyi bilmiyoruz. Disiplin nedir, kendimiz de bilmediğimiz için uygulayamıyoruz. Disiplini yasak koymak, cezalandırmak, dövmek olarak algılıyoruz. Oysa disiplin, neyi, ne zaman yapacağını göstermek, anlatmak. Bir çocuk istediği saatte uyuyamaz, bir rutini olmak zorunda. 45 günlük, hadi iki aylık olduktan sonra, her akşam güneş battıktan sonra, ideali banyosunu yapıp yatması. Bu, gece ve gündüz farkını öğrenmesi için şart. Bir iki gün, belki bir hafta uyumamakta direnir ama sonra alışır. Alışınca da akşam olunca kendiliğinden yatağına gider, gece de deliksiz uyku uyur. Yabancılar, özellikle İngilizler çocuklarını bu şekilde yetiştiriyorlar.
ZARARLI LİSE MÜDÜRÜ
Bizim çocuklarımız ise gece yarılarına kadar ayakta. Anne-babayla birlikte yatak odasının yolunu tutuyorlar. Son derece yanlış bir uygulama. Veya yemek yedirme... Anneler tabak ellerinde arkalarından koştururlar, televizyonu açarlar yemek yesin diye, kuş geliyor diye oyunlar oynarlar, nafile yemez. Onun da saati var, kuralı var. Masa başında yenir yemek, televizyon seyrederken değil. Büyüyünce de, 'bu çocuk sözümü dinlemiyor' diyoruz. Dinlemez, bir eğitim, disiplin almamış ki. Tek bildiği, yemezsen döverim, uyumazsan patlatırım, geç kalırsan öldürürüm vs... Yani zararlı olan çocuklar değil, eğitim. Önce anne-babanın, sonra öğretmenlerin, müdürlerin.
Kimden söz ettiğimi anladınız. "Vatana millete zararlı çocuğu hemen yok edin" diyen Dumlupınar İlköğretim Okulu müdürü Mustafa Aydın görevinden alındı ama yalnız değil ki. O konuşurken alkışlayanlar oldu zira. Ona destek verenler. Eğitimi, cezalandırmak, öldürmek, yok etmek olarak anlayanların olduğu bir toplumda gençler nasıl kişiliklerini geliştirecek?