Survivor'ı izleyip mesaj atarak kimin adada kalıp kalmayacağına karar veren halkımız kendi gölgesiyle bile kavga eden Duygu'nun gerçekten adada kalmasından mı yana? Yoksa yarışma daha çok izlensin diye programcıların yönlendirmesi mi söz konusu? Bana göre çoktan gitmesi gereken bir isim Duygu. Ama stratejisini iyi yapmış. Oyunun kurallarını çözmüş. Sivrilik yaparsa, başkalarıyla kavga ederse, haksızken demagoji yaparak haklı çıkmaya çalışırsa, kavgacı bir tipten mazlum hatta kurban durumuna düşme çabası gösterirse yarışmada kalacağını hesaplamış ve oyunu buna göre oynuyor. İyi bir oyuncu olduğu da söylenebilir. Çünkü herkesin tepkisini çekmesine rağmen kalmayı başardı. Çünkü halk acaba bu sefer ne yapacağını, kiminle kavga edeceğini, kimi kurban edeceğini merak ediyor.
KÖTÜ İYİDİR!
Türk seyircisi de bu dünyada iyi insanların kaybedip kötü insanların kazandığını iyi biliyor. Türk filmlerinde iyi karakterler başına olmadık felaketler gelir. İyi olmak, kandırılmak, aptal yerine konmaktır bir bakıma. Siz ne kadar doğrudan, dürüstlükten yana olur, yasalara, kurallara uyarsanız, haksızlıklara karşı gelirseniz, o kadar çok kaybedersiniz.
Olumlu eleştirinin bizde bir değeri yoktur. Kim bir oyunu ya filmi ya da birini yerden yere vurur, hakaret eder, yerin dibine sokarsa o kadar çok okunur, izlenir, takip edilir, sevilir. Başkalarının kötü duruma düşmesinden zevk alırız. Bizim yapamadığımızı bir başkası yaptığında mutlu oluruz. Bir yandan da korkarız ama o kişiden. Ya bir gün bize de bulaşırsa diye, ondan yana tavır alırız, güya iyinin, doğrunun yanındaymış gibi davransak da. O yüzden bu seneki Survivor'ı Duygu kazanırsa şaşırmayalım.
Pİ'NİN YAŞAMI
Survivor demişken, Pi ile Bengal Kaplanı'nın hayatta kalma mücadelesini anlatan bu yıl Oscar da kazanan "Pi'nin Yaşamı" adlı filmi anmamak olmaz. İzlemediyseniz mutlaka izleyin derim. Ang Lee'nin bütün filmlerinde olduğu gibi müthiş bir görsel şölen izleyeceksiniz. Hele o Kaplan ile Pi'nin okyanusa bakıp balıkları seyrettikleri, uçan balıkların, yunusların, yakamozların dolaştığı sahneler hafızanıza kazınacak.
Onlar da açlıkla mücadele ediyor, üstelik biri vahşi bir hayvan. Acıkınca ne yapacağı belli. Ehlileştirilmez ama terbiye edilebilir. Aralarında bir iletişim dili oluşturuyorlar. Kendilerine bir alan belirleyip, birbirlerine katlanmayı öğreniyorlar. Pi, dayanma gücünü Kaplan'ın varlığına borçlu. Onun korkusuyla hayatta kalıyor, onun karnını doyurmak için bir çaba içine giriyor ve hayatına anlam katıyor. Bu mücadele, onun Tanrı'yla olan sınavı bir bakıma. Küçük bir çocukken bütün dinlere merak saran, hem Hindu hem Katolik hem Müslüman olan biri Pi. Filmin sonunda Kaplan'ın varlığı tartışmalı bir hale geliyor ve film herkesin inandığı bir sonla bitiyor.