Bu senenin ilgiyle izlenen dizilerinden biri 'Karagül'. Hikaye bir yana oldukça çarpıcı ve gerçekçi karakterler var dizide. Özellikle kadınlar. Erkek dünyasında kadınların yerini gayet güzel anlatıyor. Her bölümde bir-iki karakter daha öne çıkıyor ve onların hikayelerine yoğunlaşıyoruz.
Ebru (Ece uslu) dizinin başrolünde. En güçlü kadın o. Hayat günlük güneşlik devam ederken bir anda kocasının ortadan kaybolmasına mı yansın, bir anda bütün malını mülkünü kaybetmesine mi, kocasının ona yalan söylemesine mi? Başına gelenlere rağmen yıkılmadı. Dik durmaya çalışarak, kendi doğrularından asla taviz vermeden, inandığı değerlerin peşinden giderek ve asla çaresizliğe boyun eğmeyerek mücadeleye devam ediyor.
Başta kocasını öldüren kayınbiraderi olmak üzere ailenin diğer kadınları tarafından hiç sevilmemesine ve konakta istenmemesine rağmen çocukları için ayakta kalmaya çalışıyor. Hem de kimseye boyun eğmeden. İlkeli dik duruşu diğer kadınları birer birer kendi tarafına çekmeye başladı.
Ebru karakteri sayesinde diziyi izleyen kadınlar, boyun eğmeden de ayakta kalabileceklerini öğrenebilirlerse ne mutlu bize.
ÇARESİZLİK DUVARI
Çünkü çaresizlik kadınların çok sık karşılaştığı bir durum. Ve sığındıkları bir durum. Başlarına gelenleri kolaya kaçarak kabullenme durumu. Evet, bazen insanın gerçekten yapabileceği hiç bir şeyin kalmadığı durumlar olabiliyor. Dizideki kadınların çoğu da bu durumda. Örneğin Hülya Duyar'ın başarıyla canlandırdığı 'Emine' karakteri. O kadar sahici ki. Eminim pek çok kadın onu izlerken kendisini görüyordur.
Aşık olmanın bedelini ödüyor Emine. Ailesinin istememesine rağmen sevdiğiyle evlenince ve engelli bir çocuk dünyaya getirip kocasının ilgisini kaybedince bütün sevgisini çocuğuna vermiş. Geri dönemeyeceğini bildiği için kocasının kuma getirmesine bile sessiz kalmış. Allahtan kaynanası onun yanında ama yine de kadınlık gururunun kırıldığı anlara şahit olduk. Çocuğu için sesini çıkaramamış yıllarca. Baba evine geri döndüğünde başına neler geleceğini biliyor zira. Nitekim canına tak ettiğinde evi terk edip oğluyla birlikte baba evine gittiğinde koca evinde görmediği eziyeti orada gördü. Direndi dönmemek için ama döndü yine de. Keşke dönmeseydi. Keşke Ebru'nun yaptığı gibi bulaşıkçılık, garsonluk, temizlik işi ne buluyorsa yapsa ve Ebru'nun evinde yaşasaydı.
SİBEL VE DİĞERLERİ
Dizinin takipçilerindenseniz, Sibel (Ebru Oen Şahin) çalışarak ayakta kalmaya çalıştı da ne oldu, diyebilirsiniz. Bir yanda herkese kardeşi olarak tanıttığı kızı bir yanda şiddetinden kaçtığı kızının babası olan adam ve kaçak-göçek yaşamak zorunda kalmak. Ekmeğini çalışarak kazanmanın peşinde ama erkek dünyasında güzel bir kadın olarak işi zor. Sibel'in başına gelenler de aşk yüzünden. Değmeyecek bir adama aşık olup evini terk etmesinden. Kucağında bir çocukla çok çabalamış. Çabalıyor da ama işte patronunun ahlaksız tekliflerine de boyun eğiyor. Genç ve güzel bir kadın olunca, kadının çaresizliğinden yararlanmak isteyen erkekler de o kadar çoğalıyor. Sibel aslında güçlü bir kadın ama erkeklerin değil de hep kadınların sorumlu ve suçlu olduğu ve bedel ödediği bir dünyada yaşıyor. Dolayısıyla taviz vermek zorunda kalıyor istemese de. Hep söylerim bu ülkenin sorunu erkeklerini terbiye edememesinden kaynaklanıyor. Ahlak ve namusu ağızlarından düşürmeyen erkekler her türlü ahlaksızlığı yapmayı marifet sanıyorlar. Suçlu kadınlar mı erkekler mi iyi düşünmek lazım.