Her ne kadar günümüzde erkekler vücut geliştirmekle, saç ektirmekle meşgullerse de dış görünüşlerine göre değerlendirilmezler. Erkeğin parasına ve statüsüne bakılır. İyi bir şey mi bu, yani her erkek zengin ve mevki sahibi olmalı mı, tartışılmalı bence. Ama bizim konumuz kadınlar ve güzellik bağlamı. Kadınların önemsenmesi ve değerli olması için tek kıstas var, o da güzel ve çekici olmak. Böyle değilse devreden çıkarılır. Yok sayılır. Ne kadar yetenekli olursa olsun -iyi bir anne-eş-aşçı vs.- kadınlığın temel özüne sahip olmadığı düşünülür. Masallarda bile güzel kadın iyi kalpli bir melek ve prensesken, çirkin kadın kötü kalpli bir cadıdır.
ÇELİŞKİLİ MESAJLAR
Toplum kadınlara sürekli olarak mesajlar verir. Geleneksel ve muhafazakar anlayış şöyle der:
1- Güzel olmak, kilolu olmamak, modaya uygun giyinmek ve her zaman bakımlı olmak zorundasın!
2- Mutlaka iyi bir erkek bulmalı ve evlenmelisin!
3- Çalışıyor ve kariyer hedefliyorsan tıpkı erkekler gibi rekabet etmelisin.
4- Aslında çalışmamalısın. Oku, iyi bir eğitim al ama iyi bir evlilik yapmak, iyi bir ev kadını ve anne olmak bir kadın için en büyük başarıdır.
Çağdaş ve feminist bakış açısı da şunları söyler:
1- Güzel olmak iyidir hoştur ama önemli olan iç güzelliğidir. Dış görünüşe çok fazla kafayı takmayın.
2- Evlenmek iyidir hoştur elbette ama var olmak için bir erkeğe ihtiyaç yok. Erkeklerin parasına da ihtiyaç yok!
3- İş hayatında ilerlemek için rekabet gerekli elbette ama bunu erkekler gibi yapmaya gerek yok. Paylaşmak ve işbirliği yapmak dayanışmak önemli.
4- Çalışmak istemiyorsan da bir mesleğin olmalı. Ve bir şekilde para kazanmalısın.
KAFA KARIŞIKLIĞI
Bu çelişkili mesajlar kafa karıştırır elbette. Bu durum sadece bize özgü değil, dünyanın her yerinde kadınlar için yaşam böyle çelişkiler içinde geçiyor. Amerikalı yazar Leora Tanenbaum, hayatımızı "doğru" bir şekilde yaşamak için sürekli içsel bir mücadele vermek dorumunda kaldığımızı söylüyor. Üstelik hangi yolu seçersek seçelim, hep bir şeylere, birilerine ters düşeriz. İçimize derinlemesine sızmış olan öğretilere ters düşeriz, tanıdığımız birçok kadının seçtiği yola ter düşeriz, annelerimizin izlediği yola ters düşeriz, kendimize bile ters düşeriz. Sonuç olarak kendimizi savunmaya geçeriz. Yani fikirlerimizi haklı çıkarmak, kendimizi onaylatmak, kendimize ve diğerlerine seçtiğimiz yolun doğru olduğunu kanıtlamak için uğraşırız. Çok zordur böyle bir baskı altında yaşamak. O yüzden kafamız karışık işte. O yüzden bazen biz bile anlamayız kendimizi. Ne istediğimizi bilemeyiz. Ve hayat karşısında yorgun düşeriz.