Kuşaktan kuşağa aktarılan mutluluk

Kültürün kodlarından biri olan geleneklerin en önemli göstergesi bayramlar yaşadıkça kültür de yaşar bu yüzden bayramları bir tatil gibi değil bayram gibi yaşamak çok önemli... İşte Osmanlı’dan günümüze bayram gelenekleri.

Osmanlı döneminde bayram şenlikleri ve hazırlıklarına yaklaşık 3 gün önceden başlanırmış. Bayramda saray ahalisine, devlet büyüklerine ve misafirlere birbirinden özel yemekler hazırlanırmış. Bunların bazıları 'kavun dolması', 'badem çorbası', 'badem helvası', 'yufka bohçasında beğendili kuzu incik' gibi yemeklermiş. Halk için ise bol miktarda etli pilavlar ve hoşaflar hazırlanırmış. Yine bayramın en gözde tatlısı ise her zaman ki gibi o denemde de baklava olurmuş. Hala daha ülkemizin birçok yerinde bayramlar bu şekilde özenle karşılanıyor. Ancak büyük şehirlerde ne yazık ki durum pek de öyle değil...

BAYRAM NAMAZI VE DAVULCU
Hatta çocuklarımız bayram heyecanını ve önemini anlayamadan büyüyüp gidiyorlar. Artık bayramlar eş, dost ve aile büyükleri ile geçirilmiyor, geçirilemiyor. Çoğumuz, zamanın ruhu gereği belki de fırsat bu fırsat diye tatile çıkmayı uygun görüyor...Biz, biz olalım 'Şeker' tadında geçireceğimiz daha nice bayramlar için geleneklerimizi unutmayalım, unutturmayalım
Osmanlı döneminden başlayarak, birbirinden güzel ve anlamlı 'Ramazan Bayramı' geleneklerimizi Yeni Asır okuyucuları için derledik... İşte o geleneklerimizden bazıları... Çok değil bundan 40-50 yıl önce bayramlar nasıl yaşanırdı? Bayram sabahı çoluk çocuk erkenden kalkılır ve erkek aile büyükleri ile erkek çocuklar evlerinin en yakınındaki camiye 'Bayram Namazı' için giderlerdi. Bu gün bu gelenek büyük oranda hala sürdürülüyor. Camiden çıkıldıktan sonra ev halkının bayramı kutlanır ardından da hep birlikte özenle hazırlanan kahvaltı sofrasına oturulurdu. Bayram sabahı neşe demek ti, coşku demekti... Televizyonda, ünlü klarnetçi rahmetli Mustafa Kandıralı ve saz arkadaşları çaldıkları birbirinden güzel oyun havalarıyla bayram neşesine neşe katılırdı. 1 ay boyunca sahura kaldıran mahallenin davulcusu en geç öğlene kadar gelir en güzel manilerini söyledikten sonra bahşişini ya evin reisinden ya da evin en küçük çocuğundan alırdı... Çocuklar, komşuları dolaşır, eller öpülür, cepler ise bayram bahşişleri ve bayram şekerleri ile doldurulurdu. Ardından da soluğu en yakın bayram yerlerinde (bugünün lunaparkları) alırlardı. Her şey çok ama çok
güzeldi... Bir araya gelmenin en güzel hali şüphesiz aile büyükleri ziyaretten geçer...

BÜYÜKLERİ ZİYARET ETMEK
Her ne kadar empati yapsa da gençler yaşlıları anlayamazlar. Onlar, bayram sabahından başlayarak her an gözleri kapıda evlatlarını, torunlarını beklerler. Telefonla aranmak asla ziyaretin yerini tutmaz. Zaten, en az üç yıl süreyle Covid-19 salgını onları evlere hapsetti. Bunaldılar, çok istedikleri halde torunlarını bile yaşadıkları sağlık endişeleri nedeniyle doyasıya sevip, okşayamadılar... O halde bu bayram ilk işimiz büyüklerimizi evlerinde ziyaret etmek olmalı... Gözlerindeki ışıltıyı ve sevgiyi eminiz fark edeceksiniz.
AYRILMAZ İKİLİ KOLONYA VE ŞEKER
Bayramın ayrılmaz ikilisidir kolonya ve şeker... 17. yüzyıl Almanyası'nda ilaç olarak kullanılan kolonya, Osmanlı'ya geldiği tarihten itibaren Türk ikram kültürünün vazgeçilmez öğelerinden biri oldu. Misafirliklerde ikram edilmesinin ise çok ilginç bir hikayesi var. Kolonya Osmanlı'ya ilk geldiğinde oldukça pahalı bir ürün olduğu için insanlar evine gelen misafirlere kolonya ikram ederek onlara ne kadar değer verdiklerini gösterirmiş. Bu gün ise gerek bayramlarda gerek misafirlikler de ilk
ikram edilen kolonyadır. Arkasında da ağızlar yine ikram edilen şekerle tatlanır. Sözün özü, kolonya ve şeker bayram ziyaretlerinin olmazsa olmazı.
ÇOCUKLARA HARÇLIK VERMEK
Ah o çocukluğumuzun bayramları... Bayramlar, yetişkinler açısından bir araya gelmek için en güzel bahane. Çocuklar için ise bol bol şeker yiyebilecekleri ve ceplerinin harçlıkla dolacağı harika zamanlar. Çocuklara verilen harçlıklar bu gün bile yaşatılan en güzel bayram geleneklerinizden biri. Bu geleneği hala sürdüren büyüklerimiz şüphesiz vardır ancak bilmeyenler için eskiden harçlıklar çocuklara mendilin içine sarılıp verilirmiş. Yani, anneannenizin elini öpmek için eğildiğinizde elinin içindeki mendili bir anda kendi elinizin içinde bulabilir ve hemen cebinizdeki harçlıkların yanına koyabilirmişsiniz.

BAKLAVA OLMAZSA OLMAZ
Anneannenizin cevizli baklavası, teyzenizin şöbiyeti, halanızın kalburabastısı derken aman ha kendinizi şeker komasına girmiş vaziyette bulmayın... Baklava ve çeşit çeşit enfes tatlılar bu bayram da fazla kaçırmadığımız sürece tatlı tabaklarımızın baş tacı olmaya aday. Büyüklerimizin ellerlinden, küçüklerin gözlerinden öpüyoruz. Hepinize 'musmutlu' bayramlar...
NADİR UYSAL

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.