50 yaşından sonra içindeki ustayla tanıştı
Öğretmenlikten emekli olduktan sonra Kemeraltı’ndaki bir dükkanda Sedef Telkari sanatıyla tanışan Tuncay Öcalan, Tire’deki tek usta oldu. Osmanlı’dan miras bu sanatı geleceğe aktarmak isteyen Tuncay usta, eserlerini para karşılığı satmaktan kaçınıyor. Onun tek hedefi gerçek meraklılara bu sanatı öğretmek
- Cumartesi
- Nadir Uysal
- Giriş Tarihi: 22 Haziran 2024
59 yaşındaki öğretmen emeklisi Tuncay Öcalan, 50 yaşından sonra, Osmanlı'dan günümüze uzanan 'Sedef Telkari' sanatını öğrenmeyi başardı.
Öcalan, Tire'de emekli olduktan sonra açtığı mütevazı atölyesinde sadece hobi amaçlı olarak sürdürdüğü 'Sedef Telkari' işlemeciliğini yaşatıp, geleceğe taşımak istiyor. Sedef Telkari'yi, "Sedef ve gümüş telin özgün motiflerle bezenerek ahşap üzerinde hayat bulmuş şeklidir" diye tanımlayan Öcalan, hiç aklında yokken ustalığa kadar uzanan ilginç hikayesini Yeni Asır'a anlattı.
TUNCAY ÖCALAN'I TANIYALIM...
1964 yılında Tire'de doğdum.
Çocukluğum ve gençliğim babamın işlettiği fırında geçti diyebilirim. Lisenin ardından yüksek okulu bitirip sınıf öğretmeni oldum. Uzun yıllar, Anadolu'nun çeşitli kentlerinde görev yaptıktan sonra memleketim Tire'de çok sevdiğim öğretmenlik hayatımı noktaladım.
Emekli olduktan sonra hiç sıkılmadım.
Aslında, 'Sedef Telkari' sanatı hayatımda yeni bir sayfa açtı.
- BU SANATLA NASIL TANIŞTINIZ?
Yıllar yıllar önceydi, İzmir'in meşhur Kemeraltı çarşısında gezerken bir dükkanın vitrininde sedef el işlemeleri gördüm. O kadar hoşuma gitti ki anlatamam. Vitrinin başında dakikalarca büyülenmiş gibi kalakaldım. 'Acaba bunu nasıl yapıyorlar?' diye düşündüm. Sedef Telkari işlemeciliğini bulduğum her kaynaktan araştırmaya başladım. Her edindiğim yeni bilgi bende daha da merak uyandırdı. Sonra, günlerden bir gün Kemeraltı'nda Kültür Bakanlığı'nın Sedef Telkari ustalarından Mehmet Ağca ile tanıştım. Bu aşamadan sonra Mehmet usta adeta benim hayat felsefemi değiştirdi.
- ÖĞRENMEK ZOR OLMADI MI?
Onunda çok ilginç bir hikayesi var. Mehmet usta, İzmir'de bu işi yapan yegane usta. O zamanlar işyeri Kemeraltı'ndaydı. Şimdi ise Menderes ilçesine taşındı. Cesaretimi topladıktan sonra ustanın kapısına dayandım.
Selamlaştıktan sonra, 'Ben bu sanatı öğrenmek için sizden kurs almak istiyorum' dedim. Sonradan çok sıkı bir dostluk kurduğum Mehmet usta benimle aslında çok ilgilenmiyormuş gibi yaparak, "Olur ama haftada 500 liranı alırım, kurs da yaklaşık 3 ay sürer" dedi. Ben ise ailemle birlikte Tire'de yaşadığımı ve İzmir'de o kadar uzun süreyle kalamayacağını belirttim. Sonunda kendisiyle el sıkışıp, kurs günlerinde anlaştık.
- KURSİYERLİK SÜRECİNDE NELER YAŞADINIZ?
Artık, Mehmet ustanın öğrencisiydim.
İlk gün o kadar heyecanlıydım ki sabah erkenden dükkanın kapısına dayandım. Ancak dükkanı kapalıydı, kendi kendime 'olsun beklerim' dedim. Ama ne beklemek, saatler geçti... Mehmet usta dükkanı ancak akşam saatlerinde açtı. Beni kapını önünde görünce de 'Çok mu bekledin?' diye sordu.
'Evet ustam' diye sakin bir ses tonuyla yanıt verdim. 'Gel bakalım içeriye' dedi. Cebinden anahtarları çıkararak masanın üstüne koydu.
'Bir daha beklemek istemiyorsan al anahtarları sabah sen aç' dedi.
Oysa daha yeni tanışmıştık, bana gösterdiği güven karşısında o kadar şaşırmıştım ki, 'Ustacım, dükkanda maddi açıdan çok pahalı el işleri var, yeni tanıdığımız birine nasıl güveniyorsunuz?' diye sorduğumda yanıt bile verme gereği duymadı.
- DEVAMINDA NELER YAŞADINIZ?
Tire'de ikamet ettiğim için aslında düzenli kurs alamadım. Neyse, ertesi gün dükkanı açtım o ise yine akşam saatlerinde işyerine geldi. Kendisine, anahtarı uzatarak Tire'ye döneceğimi ve yarın dükkanı açamayacağımı söyledim. Cebimden ilk hafta kurs ücreti olan 500 TL'yi çıkararak masanın üstüne koydum. Mehmet usta, masanın üzerine bıraktığım paraya bile bakmadı. Sadece, 'Al o parayı cebine koy' dedi. Israr ettim yine almadı. Ben senin azmini sınamak istedim. Bu işe gerçekten meraklı mısın anlamak istedim. Benim parayla pulla işim yok' dedikten sonra bana yarım metre tel ile bir de meşe ağacından bir tahta parçası verdi.
'Bu teli haftaya kadar buraya çak gel' dedi. Belli ki kabiliyetimi merak ediyordu.
Sonrasında kendisiyle çok sıkı bir dostluk kurduk. Aslında toplamda beş gün kadar kurs aldım. Gerisi hep sora sora, danışa danışa oldu.
- TİRE'DE BU İŞİ YAPAN BAŞKA BİR USTA VAR MI?
Tire'de, benden başka usta daha yok. Atölyemi, 5-6 yıl önce açtım.
'Sedef Telkari' işini sadece hobi amaçlı yapıyorum. Bu meslekten hiç gelir elde etmedim. Yaptığım işleri ise arkadaşlarıma ve yakın akrabalarıma hediye ediyorum. Mesleği hevesli birilerine öğreterek, gelecekte yaşatmak istiyorum.
'SEDEF TELKARİ' İŞLEMECİLİĞİ HANGİ ÜRÜNLERDE KULLANILIYOR?
SON zamanlarda takılar ön plana çıktı. Aynı zamanda, bıçak sapı, tespih, ayna, silah kabzası, sandalye, sehpa, el aynaları, baston, dolap ve mücevher kutusu gibi günlük hayatta kullanılan eşyaları sayabilirim. Bana yıllar önce biri 'sen ilerde 'Sedef Telkari' ustası olacaksın' deseydi güler geçerdim.
Ancak, mesleği öğrendiğim için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum.
Son söz olarak da, ustaların ustası Mehmet Ağca'ya sizin kanalınızla buradan selam gönderiyorum.