Tire’nin gururu Tabip Binbaşı Mustafa Sakarya
Soyadını “Sakarya Savaşı’nda” gösterdiği kahramanlıklar nedeniyle bizzat Atatürk’ten alan Tireli milli mücadele kahramanı Tabip Binbaşı Mustafa Sakarya’nın, subaylıktan, beyin cerrahlığına, dönemin Afgan kralı Amanullah’ın özel doktorluğuna ve II. Dünya savaşı yıllarında gözü kara bir istihbaratçılığa kadar uzanan başarılarla dolu hayat hikayesini Tarihçi Ali Özçelik Yeni Asır okuyucuları için derledi.
- Cumartesi
- Nadir Uysal
- Giriş Tarihi: 02 Kasım 2024
Cumhuriyetimizin 101. yaşını büyük bir gurur ve inançla kutladığımız bu günlerde size Tire'de doğan ve adını tarihe altın harflerle kazıyan Tabip Binbaşı Mustafa Sakarya'dan bahsetmek istiyoruz. Tire'de yaşayanların dahi adını çok da duyup, bilmediği Mustafa Sakarya aslında kim? Kısaca özetleyelim... Kahraman bir subay, başarılı bir beyin cerrahı ve gözü kara bir istihbaratçı. Soyadını 'Sakarya savaşında' gösterdiği kahramanlıklar nedeniyle bizzat Atatürk'ten alan Tireli milli mücadele kahramanı Tabip Binbaşı Mustafa Sakarya'nın, subaylıktan, beyin cerrahlığına, dönemin Afgan kralı Amanullah'ın özel doktorluğuna ve II. Dünya savaşını yıllarında gözü kara bir istihbaratçılığa kadar uzanan başarılarla dolu hayat hikayesini Tarihçi Ali Özçelik Yeni Asır okuyucuları için derledi...
Tarihçi Ali Özçelik
BEYİN CERRAHI OLDU
Türklerin yedi düvele karşı verdiği Kurtuluş Savaşı devam ediyordu. Bu aslında var veya yok olma mücadelesiydi. Mustafa Sakarya, 'Sakarya Meydan Muharebesi' sırasında düzenli orduya katıldı. Büyük zaferin kazanılmasının ardından ise bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla, İstanbul'da tıp eğitimi alacak olan kadroya dahil edildi. Başarılarla dolu okul yaşamının ardından da beyin cerrahı oldu. "Binbaşı" rütbesiyle ordudan ayrıldı. 1934 yılında, bizzat Atatürk'ün izniyle "Sakarya" soyadını aldı. Artık ileriye umutla bakan genç cumhuriyette başarılı bir beyin cerrahıydı. Ülkesinde uyguladığı politikalarla Türkiye Cumhuriyeti'ni örnek alan Atatürk'ün yakın dostu Afgan Kralı Amanullah'ın özel doktorluğuna getirildi. Bir süre Kral Amanullah'ın hekimliğini yaptı. Zaman hızla akıyordu. II. Dünya savaşı başlamış ve tüm cephelerde savaş kızışmıştı. Yoktan var olan genç Türkiye Cumhuriyeti savaşa dahil olmamak için olağan üstü politikalar izledi. Vatan aşkıyla yanıp tutuşan Mustafa Sakarya ise bu yıllarda Türkiye Cumhuriyeti adına istihbarat faaliyetleriyle görevlendirildi. Bu görevini de başarıyla tamamladı. Film senaryosunu aratmayacak kadar maceralarla dolu hayatı 16 Eylül 1988'de tam 87 yaşındayken son buldu. Kahramanlar ve kahramanlık öyküleriyle yoğrulmuş bu kutsal topraklardan bir Mustafa Sakarya geldi, geçti... Ruhu şad, mekanı cennet olsun...
TİRE'NİN KİRELİ KÖYÜ'NDE DOĞDU
Gelin hikayenin geri kalanını tarihçi Ali Özçelik'ten dinleyelim. Mustafa Sakarya, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında kayıtlara göre 1901 yılında, İzmir'in Tire ilçesine bağlı Kireli köyünde dünyaya geldi. Çocukluğu ve gençliği burada geçti. Ardından çile dolu karanlık işgal yılları başladı. Yunanlıların İzmir'i işgal etmesinin ardından düşman askerleri kısa sürede Tire'ye de ulaştı. Mustafa Sakarya, (henüz soyadı yok) Yunan işgalini asla içine sindiremedi. 18 yaşında, içi vatan ve bayrak sevgisiyle yanan civan bir delikanlıydı. Vatan elden giderken asla yerinde oturamazdı, bir şeyler yapması gerekiyordu.
EFELERLE BİRLİKTE DÜŞMANA KÖK SÖKTÜRDÜ
Ve kararını verdi... Ailesi ve sevdikleriyle helalleştikten sonra yollara koyuldu. Onun için asla sonunu kestiremediği bir macera yeni başlıyordu. Sonuçta, gidip de dönmemek, sevdiklerini ve ailesini bir daha görememek vardı. Kafasındaki plan netleşmişti. Evet, düşmana karşı filizlenen milli mücadele hareketinde yer almalıydı. Hiç zaman kaybetmedi. Önce Ödemiş'e, sonra Köşk Cephesi'ne, ardından da Salihli'ye geçerek Yüzbaşı Sarı Efe Edip'in müfrezesine katıldı. Öylesine gözü kara ve zeki biriydi ki kısa sürede keskin zekası, cesareti ve üstün yetenekleri sayesinde "Makineli Tüfek Birliği Kumandanı" oldu.
Yeni oluşturulan, 'Kuvayı Milliye müfrezelerinde, Mursallılı İsmail Efe, Dokuzun Mehmet Efe ve Kara Erkek Mehmet Efe gibi büyük zeybek reisleriyle omuz omuza mücadele etti. Düşmana büyük kayıplar verdirdi. En önemlisi de milli direniş ruhu ile özgürlük ateşinin Anadolu'da yakılmasında önemli roller üstlendi. Ayrıca, iç düşmanlara karşı da asla taviz vermedi. Milli Mücadele karşıtı iç isyanların bastırılmasında önemli görevler üstlendi. Balıkesir'de, Bolu'da, Düzce'de, Adapazarı'nda, Mudurnu'da ve Hendek'te, gerek Yunan gerekse iç isyancı kuvvetlerle pek çok çatışmaya girdi. Hepsinden başarıyla çıktı. Bunun yanı sıra, düşmanı kalbinden vuracak çeşitli sabotaj görevlerini de ustalıkla yerine getirdi.