Enerjide Türkiye’nin kaderi Yeşil Kitap ile değişti

Berat Albayrak’ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olmasıyla birlikte enerji konusunda Türkiye’nin kaderi yeniden yazıldı. O dönem Milli Enerji ve Maden Politikası Strateji Belgesi yani Yeşil Kitap hazırlandı. İşte o kitap, enerji alanında Türkiye’nin prangalarını kırdı ve sektörde adeta bir devrim gerçekleşti... Türkiye'de saklanan petrolün öyküsünü Erhan Çalışkan yazdı.

24 Kasım 2015 tarihinde Berat Albayrak'ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olması ile petrol ve doğalgaz konusunda Türkiye'nin kaderi değişti. Milli Enerji ve Maden Politikası Strateji Belgesi yani Yeşil Kitap hazırlandı. Yeşil Kitap enerjide Türkiye'nin elini kolunu bağlayan prangaları kırmak üzere oluşturuldu.
Bu plan doğrultusunda çok hızlı uygulama adımları atıldı ve kesintisiz devam ettirildi. Bu planı hazırlayan ekip içerisinde yer alan 2015-2018 yılları arasında Bakanlığın Müsteşarı olan Fatih Dönmez 2018-2023 yılları arasında Bakan oldu. 2016-2018 yılları arasında Bakanlığın müsteşar yardımcısı olan ve 2018-2023 yılları arasında bakan yardımcılığı yapan Alpaslan Bayraktar 2023 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı oldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında Yeşil Kitabı hazırlayan ekibin içerisinden Bakanların çıkması bu kararların 2015 yılından günümüze kadar hiç kesintiye uğramadan uygulanması sonucunu doğurdu.

BAĞIMLILIK AZALDI
Arz güvenliğini sağlamanın ilk yolu kaynak çeşitlendirmesidir.
Türkiye doğalgaz kaynağı olarak Rusya ve İran'a tam olarak bağımlı idi. Azerbaycan gazının devreye girmesi ile bu bağımlılık azaldı.
Türkiye yıllık doğalgaz tüketiminin yarıya yakınını artık Azerbaycan'dan tedarik etmektedir.
Yeşil Kitap ile belirlenen hedeflerden kısa vadede ulaşılması için çalışmaların devam ettiği ilk konu, TANAP Hattının kapasitesinin arttırılarak daha çok Azerbaycan doğalgazının getirilmesidir.
Dünyanın en büyük 4. rezervine sahip Türkmen gazının Türkiye'ye getirilmesi de bir diğer kısa vadeli hedeftir. Türkmenistan sahip olduğu gazı Rusya, Çin ve İran dışında hiçbir ülkeye satamamaktadır. Bu durumda fiyatı belirleyenler alıcılar olmaktadır. Türkmen gazının Türkiye'ye getirilmesine Rusya ve İran, Hazar Denizi konusunda kıyıdaş ülkeler arasında kullanım anlaşması olmadığı için deniz altından boru hattının geçirilemeyeceğini gerekçe göstererek itiraz etmektedirler. Kuzey Irak'ta petrol üretimi esnasında ortaya çıkan 20 milyar metreküp doğalgazın Türkiye'ye getirilmesi orta vadeli planlar arasında yer almaktadır.
Bu doğalgaz ilgili yatırımlar yapılmadığı için yakılarak yok edilmektedir. Irak yılda 20 milyar metreküp doğalgaz tüketmektedir.
Yıllık üretimi ise 10 milyar metreküp olup İran'dan 10 milyar metreküp doğalgaz ithal etmektedir.
Irak mevcut gazını yakarken trajikomik bir şekilde gaz ithal etmektedir. Kuzey Irak'ta Kürt yönetiminin geçtiğimiz yıllarda bağımsızlık için sözde referanduma gitmek istemesi üzerine Türkiye bu hattın kendi topraklarında kalan kısmının yapım işini askıya almıştır. Irak merkezi hükümetinin tüm ülkede kontrolü sağlamadan bu hattın yapılması mümkün görülmüyor.
İsrail gazının Türkiye'ye getirilmesi İsrail açısından maliyet ve etkinlik için en uygun seçenek olmasına rağmen İsrail'in yürüttüğü saldırgan politikalar nedeniyle şimdilik uzak ihtimal olarak kağıt üzerinde kalmaktadır.

LNG VE FSRU TESİSLERİ
Marmara Ereğlisi ve Aliağa'da kurulu Ege Gaz LNG (Sıvılaştırılmış Doğalgaz) Terminallerinin kapasitesinin arttırılması ve FSRU (Yüzer depolama ve yeniden gazlaştırma ünitesi) Tesisleri yapılması planlanmıştır. LNG tesislerinin kapasitesi arttırılmış ve FSRU gemileri sırası ile 2017 yılında İzmir Aliağa Etki Limanı, 2018 yılında Hatay Dörtyol ve nihayetinde 2023 yılında Trakya Saros olmak üzere hizmete alınmıştır.
Bu tesisler ile sıvılaştırılmış doğalgaz yeniden gaz haline dönüştürülerek boru hatlarına günlük 150 milyon metreküp gaz girişi sağlayacak kapasiteye ulaşmıştır. Bu kapasite yıllık 20- 25 milyar metreküp doğalgazın sisteme rahatlıkla verilebileceği anlamına gelir. Bu durum Türkiye'nin Rusya veya İran ile yaşayacağı bir kriz, teknik arıza ya da fiyat pazarlığı konusunda kendisini koruyacak tedarikçiler yaratması anlamına gelir. Bu tesisler sayesinde Türkiye; Nijerya, Cezayir, Katar ve ABD gibi pek çok ülkeden gaz temin etme imkanına sahip olmuştur. Ukrayna savaşı ile Avrupa ülkelerinin kış aylarında yaşadığı doğalgaz kesintilerini hepimiz gördük.

DEPOLAMA TESİSLERİ
Bu olasılığı öngeren Berat Albayrak ve ekibi 50 milyar metreküp olan ülke tüketiminin en az %20'si olan 10 milyar metreküp doğalgazı depolamak için tesis yatırımı yapılmasını planlamış ve bunu 'Yeşil Kitap'a yazmışlardır. Silivri Yer Altı Depolama Tesislerinin kapasitesini 2,7 milyar metreküpten 4,6 milyar metreküpe, Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Tesisinin kapasitesini 0,7 milyar metreküpten 5,4 milyar metreküpe çıkartılmasını projelendirdiler.
Bugün geldiğimiz noktada Silivri Yer Altı Depolama tesisinin kapasitesi 2022 yılında 4,6 milyar metreküpe ulaştı önümüzdeki 3 yıl içerisinde 5,6 milyar metreküpe çıkartılması için yeni proje başlatıldı.
Tuz Gölü Doğalgaz Depolama sahasında 1. Etap sonunda kapasite 1,2 milyar metreküpe ulaştı. 2028 yılı sonunda bitirilmesi planlanan 2. Etap ve diğer kapasite artış çalışmaları sonunda Türkiye'nin Doğalgaz Depolama Kapasitesinin 12 Milyar metreküpe çıkarılması için çalışmalar devam etmektedir.

MİLLİLEŞME ÇALIŞMALARI
Cumhuriyet tarihi boyunca petrol ve doğalgaz aramaları türlü türlü nedenler ile engellendi; petrol yasası ile 25 yıl boyunca ülkemizin kuzeydoğusunda petrol aramaları yasaklandı, TPAO dahil tüm petrol arama şirketlerine yıllık en fazla 10 sondaj yapabilme sınırlaması getirildi. Petrol aramalarının başına yabancı petrol şirketlerinin çıkarlarını önceleyen şahıslar getirildi. 'Türkiye'de petrol yok' algısı yaratmak için bürokrat-siyasetçi-gazeteci üçlüsünden oluşan ekipler canla başla çalıştı. Türkiye'nin aramalar için ayrılan kısıtlı bütçesi yurt dışı petrol aramalarına kaydırıldı.
Yabancı petrol şirketleri karada açtıkları kuyuları yeterli petrol yok diye kapattılar. Sismik araştırma ve sondaj gemimiz olmadığı için yabancılara teslim ettiğimiz denizlerimizde açılan kuyular boş çıkıyordu.
Yeşil Kitap ile tanımlanan Milli Enerji politikası gereğince artık arama faaliyetlerinde yabancılarla yol alınmayacak her türlü faaliyet kendi öz kaynaklarımız ve kendi kuruluşlarımız tarafından yapılacaktı.
Karada petrol ve doğalgaz aramaları için TPAO'ya kaynak aktarıldı, yeni sondaj kuleleri alındı, personel sayısı arttırıldı.
Üniversiteler ile iş birliği başlatıldı.
Petrol mühendisliği bölümü öğrencilerine burs ve staj imkanı sağlandı. Yerli sondaj kulesi üretimi için Tübitak-Atılım Üniversitesi- TPAO-Petrotek firması bir araya gelerek Arge çalışmaları başlatıldı.
Çalışmalar sonucunda TP1500 Koca Yusuf yerli sondaj makinası üretildi ve bugün Gabar dağında sondaj yapıyor. 2024 sonuna kadar 2 adet daha yerli sondaj makinası TPAO'ya teslim edilecek. Daha önce kiraladığımız gemilerle denizde yaptığımız sismik araştırmalar yerine, 2012 yılında 130 milyon dolara, 8.000 metre denizin altında 3 boyutlu sismik araştırma yapabilen Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemisi ve 15.000 metre denizin altında 3 boyutlu sismik araştırma yapabilen, tamamıyla Türk mühendislerince kendi tersanemizde inşa edilerek 2017 yılında hizmete giren, dünyanın en modern sismik araştırma gemilerinden biri olan Oruç Reis gemisi satın alındı. Artık kendi araştırmamızı kendimiz yapar hale geldik.

SON TEKNOLOJİK CİHAZLAR
KARADA sondaj faaliyetlerinde kısıtlı da olsa bilgi birikimimiz ve insan kaynağımız mevcuttu. Ancak denizlerde sondaj yapacak ne bilgi birikimimiz nede sondaj gemilerimiz vardı. Yeşil Kitap uyarınca sondaj gemileri alımı için ilk adım atıldığında görünmez bir el alımları engellemek için türlü türlü engeller çıkardı. Sismik araştırma ve sondaj gemilerimizde çalışan AB üyesi ülkelerin vatandaşı olan 2 kilit personel ülkelerince geri çağrıldı ve yabancı petrol şirketlerince tehdit edildi. Bir daha başka petrol şirketlerinde iş bulamayacakları hatta kendi ülkeleri tarafından vatandaşlıktan çıkarılacakları tehditleri yapıldı. Bu personelin aileleri baskıya maruz kaldı. Bu personel ve aileleri Türk vatandaşlığına geçtiler. 2011 yılı imalatı olan ve 6. nesil olarak tabir edilen modern 2 sondaj gemisi ikinci el olarak satın alındı. Fatih ismi verilen ilk gemi 2017 yılında hizmete girdi. İkinci gemi 2018 yılında hizmete girdi ve Yavuz ismini aldı. Yine 6. Nesil olan 2012 yılı yapımı üçüncü gemimizde ikinci el olarak satın alındı ve 2020 Kanuni ismi ile hizmete girdi. 6. Nesil olarak adlandırılan gemiler aktif konumlandırıcı sistemleri ile 6 metre boyunda dalgalardan etkilenmeden su üstünde sabit kalarak sondaj faaliyetine devam edebilen son teknolojiye sahiptirler. Dünyada var olan en gelişmiş teknoloji ile donatılmış 5 adet 7. Nesil sondaj gemisinden 1 tanesi satın alındı. 2022 yılında Abdülhamid Han ismiyle hizmete girdi. Bugün dünyada 16 adet bulunan derin deniz sondaj gemilerinden 4 tanesine Türkiye Cumhuriyeti devleti sahiptir. Petrol ve Doğalgaz araştırma, sondaj ve üretimi her türlü imkana sahip olsanız bile zaman alan çalışmalardır. İşte bu nedenle 2015 yılında Berat Albayrak ile başlatılan millileşme politikalarının sonuçları yeni yeni alınmaya başlamıştır.

DOĞALGAZ TİCARET MERKEZİ
TÜRKİYE'YE doğal gaz taşıyan hatların toplam başlangıç kapasitesi 93,5 milyar m3'tür. TANAP hattından gelen gaz miktarı her yıl artmakta olup 2023 yılında hattan gelen gaz 22 milyar m3'ü aşmıştır. Bu hattın kapasitesi 2026 yılında 32 milyar m3'e çıktığında Türkiye'ye boru hatları ile gelen Doğal Gaz miktarı 110 milyar m3'e yaklaşacaktır. Buna ilaveten Türkiye LNG ve FSRU tesisleri ile getireceği gaz miktarının da 15 milyar m3 olacağı göz önüne alındığında Türkiye'ye gelen Doğal Gaz miktarı 125 milyar m3'e yaklaşacaktır. Türkiye'nin Karadeniz'de keşfettiği doğal gaz yataklarından ve Türkiye'nin çeşitli yerlerinde özel firmaların bulduğu küçük doğal gaz yataklarından 2028 yılında üretilecek doğal gaz miktarı 15 milyar m3'ü aşacaktır. 10 yıllık bir süreç içerisinde Türkmenistan ve Irak boru hatları ile gelecek 20 milyar m3'lük ilave bir gaz ile Türkiye'ye ulaşan gaz miktarı 160 milyar m3'ü aşacaktır. Türkiye'nin yıllık Gaz tüketiminin 50-55 milyar m3 olduğu ve yaklaşık 40 milyar m3 gazın da ikili anlaşmalar gereği ülkemizden transit olarak başka ülkelere gideceği de göz önüne alındığında 60-70 milyar m3 doğal gaz Türkiye'de kurulacak Doğal Gaz Piyasasında fiyatlanabilecek serbest olarak alıp satılabilecek hale gelecektir. İstanbul'u Dünyanın en önemli finans merkezlerinden biri haline getirmek için kurulan İFM (İstanbul Finans Merkezi)'de Doğalgaz Piyasasının kurulabilmesi için çalışmalar son sürat devam ediyor. Doğal Gaz Ticaret Merkezinin faaliyete geçmesi için 2028 yılı hedefleniyor. 2028 yılından sonra da Yeşil Kitap'ta belirlenen yol haritasından sapma olmadığı takdirde 2035 yılında Avrupa için Doğal Gaz fiyatlarının belirlendiği en önemli merkez İstanbul Doğal Gaz Piyasası olacaktır.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.