5 yaşında attığım fırça
Gülsüm annem her ayın ikinci çarşambası misafir gününde konuklarını ağırlardı. Ben de ayak altında dolaşır, beş yaşın afacanlığı ile bacağı güzel komşuları çimdik atarak taciz ederdim. Ne odam vardı oyuncak dolu, ne de televizyon diye oyalayıcı bir alet. Dadım da yoktu benimle oynayacak. Dolayısıyla annemin misafir günlerinde işim gücüm ayak altında dolaşmaktı. Kimilerinin iltifatlarına ve okşayışlarına gülümseyip, annemin azarlarına kulak tıkayıp eğlenmekti tek yaptığım...
Annemle babam evde sık sık komşumuz Dr. Hasan beyle, eşi Saime hanımdan bahsederlerdi. Onların, güzel kızları Ertan ablaya talip olan yakışıklı Ümit abiye kızlarını neden vermek istemediklerinin dedikodusunu yaparlardı. Birkaç kez Ümit abinin bize geldiğini ve babama "Recep amca, Ertan'la evlenebilmem için lütfen elinizden geleni yapın, ben onsuz yaşayamam" gibi sözler ettiğini, üstelik gözyaşı bile döktüğünü hatırlıyordum...
Anamın misafir gününde tüm konuklarının önünde Saime hanım teyzenin karşısına dikilip "Ertan ablayı niye Ümit abiye vermiyorsunuz?" sorusunu fırça atar gibi söyleyince esen buz gibi havadan kendimi nasıl kurtardığımı hatırlamıyorum. Hatırladığım, o fırça sonrasında Ümit abi ile Ertan ablanın evlendiği ve çok mutlu olup çoluk çocuğa karıştıklarıydı...
KULİSTE BİR ZİYARETÇİ
Geçenlerde İzmir konserimizin öncesi kuliste bir ziyaretçim vardı. Kırk yaşlarında güzel bir kadın. "Ben Ferda" diye söze başladı. "Annem Ertan hanım Alsancak'tan komşunuzdu." Gerisini ben getirdim. "Saime hanımla Hasan beyin kızı, Ümit abinin eşi." Der demez boynuma sarıldı. Ben 50 kusur yıl geriye gidip gözümün önünden film şeridi geçen olayları, anıları Ferda'ya anlattım. Ümit abinin çok erken hayata veda ettiğini duymuştum ama aile ile tüm irtibatım kesildiği için diğerleriyle ilgili hiç bir bilgim yoktu. Ferda ile o yıllarıma döndüm ve müthiş bir nostalji yaşadım. Daha sonra Ferda'dan aldığım mail beni daha da duygulandırdı.
Ferda Durmaz, annesi Ertan abla ile konser gecemizi konuşmuş ve onlar da yoğun bir nostalji yaşamışlar. İlk İzmir'e gidişimde Ertan ablayı ziyaret edeceğim. Söz...
İzmir konserleri sırasında bir duygusal olay daha yaşadım. Atatürk Lisesi'nden Gürel Uz arkadaşımla ilgili. O gece salonda kaç kişi duygulanıp gözyaşı döktü. Gürel'i, hatıra defterini ve konser gecesi yaşadıklarımızı haftaya anlatacağım...
SINGING IN THE RAIN
Hayatımın en keyifli gecelerinden birini bu hafta Tim'de "Singing In The Rain" müzikalini izlerken yaşadım. 1952'de Gene Kelly ve Debbie Reynolds'ın başrollerinde oynadığı müzikal film, aynı yönetmenin çevirdiği "Yedi Kardeşe Yedi Gelin" ile birlikte kişisel beğeni listemin ilk sıralarında yer alır. Filmi defalarca seyrettim. Ama müzikalini İstanbul sahnelerinde izleyeceğim hiç aklıma gelmemişti. İngiliz yapımı müzikal, başarılı oyuncuları, müziği ve sade dekoru ile bizim ve önceki kuşağın ilgisini çekti. Gençlerin pek rağbet göstermemesine üzüldüm. Ancak, New York ya da Londra sahnelerinde görme şansı bulabileceğimiz müzikalin ayağımıza kadar gelmesi büyük şanstı ama beklenen seyirciyi toplayamadı. Oysa geçen yıl "Mamma Mia"da kıyametler kopmuştu. Teşekkürler BKM. Yeni müzikaller bekliyoruz...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.