• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
ALİ KOCATEPE

Altın Orfe Müzik Festivali

ali.kocatepe@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 10 Temmuz 2010, 16:09
Bir zamanlar Haziran ayı gelince müzik dünyamızı bir "Altın Orfe" heyecanı sarardı. Popüler sanatçılarımızın yurtdışında sınav verdikleri bir yarışmaydı bu. Bulgaristan'ın Slançev Briag şehrinde ilk kez 1965 yılında Balkan ülkelerinin yarıştığı bir festival olarak başlamış, kısa bir süre içinde tüm uluslara açılmıştı...
Efsaneye göre Mitoloji'nin şarkı ilahı Orfhetüm günlerini kaval çalarak Balkanların Slançev Briag kıyılarında geçirmiş ve orada saltanat sürmüştü. Festival bu nedenle Orfe adına düzenleniyordu. Altın sahil anlamına gelen Slançev Briag, 7 kilometre uzunluğunda, 100- 150 metre genişliğinde ve 70 metre derinliğindeki kumsalıyla harika bir tatil yeriydi.

İLK KEZ 1969'DA
Türkiye bu yarışmaya ilk kez 1969 yılında katıldı. Yarışmacımız Zümrüt'tü. 1970'de Esin Afşar, 1971'de Fikret Kızılok, 1972'de Selda, 1973'de Ayla Algan, 1975'de Şenay, 1976'da Aydın Tansel, 1977'de Semiha Yankı, 1978'de Neco, 1979'da Yeliz, 1980'de Barış Manço Türkiye'yi temsil ettiler. 1974'de katılmadık. Festival aslında şarkıcı yarışmasıydı ve şarkıcılar bir kendi seçtikleri, bir de Bulgarlar'ın Bulgar şarkıları arasından seçip verdikleri iki şarkıyı yorumlayarak yarışıyorlardı. Altın Orfe'de ilk üçte genellikle eşit puanlı ikişer sanatçıya ödül veriliyor, ödül yağmurundan her yıl 12 şarkıcı payını alıyordu.

1981'DE ORADAYDIM

1981'de uluslararası jüride yer almam için teklif geldi. Ülkemizi Suna Yıldızoğlu temsil edecekti. Yorumlamak için "Ben Sana Vurgunum" adlı şarkımı tercih etti. Düzenlemeler Garo Mafyan tarafından yapıldı ve 29 yıl önce bizler arabayla Slançev Briag'ın yolunu tuttuk...
Ben o yıl Gelişim Yayınları'nda Erkekçe Dergisi'nin sorumlu yazı işleri müdürü olarak göreve başlamıştım. Genel yayın yönetmenim Hıncal Uluç'tu ve biz Haziran dergisini çıkarıp kendimize dört günlük bir tatil verdik. Müessese müdürümüz Cumhur Çinpolat'ın arabasıyla Bulgaristan'a gittik. Yol boyunca Nur Yoldaş'ın "Sultaniyegah" şarkısını dinlemiştik... Gittiğimiz akşam bir sürpriz bizi şok etti. Garo'nun yazdığı orkestrasyonların İstanbul'da unutulduğu söylendi. O gece Garo partisyonları yeniden yazmaya başladı ve uykusu gelmesin diye Hıncal'la birlikte sabaha kadar kendisine kahve servisi yaptık. Ne geceydi ama... Garo saatlerce çalıştı, sabaha karşı uyuduk. Ertesi gün unutuldu sanılan partisyonlar bulunmaz mı!

SUNA'NIN BAŞARISI
Suna şarkıcı olarak yüksek bir performans gösteremedi ama sempatisi, güzelliği, cana yakınlığı, alçak gönüllülüğü ile herkesin kalbini fethetti. İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca konuşabiliyordu. Yolda giderken Bulgarların Krilik alfabesini söküp, resimlerini Bulgarlara kendi alfabeleri ile yazıp imzaladı. Burgaz Valisi Suna'yı eyaletinin fahri vatandaşı ilan ederken kendisine "Burgaz Kenti Özel Ödülü'nü verdi. Konsolosumuz da, Suna'nın yarattığı sempati ve sinerjinin her yerde konuşulduğunu vurguladı...
Dönüşte Bulgaristan'dan hepimiz birer kocaman tekerlek kaşar peyniri getirdik. Eşe dosta dağıttık...
Nerden çıktı şimdi bu Altın Orfe anısı demeyin. Arada bir eski albümleri karıştırınca anılar canlanıyor da... Paylaşmak istedim...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.