Maceralı yolculuk
***
THY 13.45 Paris seferi için 40 dakikalık rötar bildiriliyor. 40 dakika sonra uçağa alınıyoruz. Tam iki saat uçağın içinde bekletiliyoruz. Pilot anons yapıyor. "Nedenini ben de bilmiyorum" diye... Sonrası motorlar çalıştırılıyor, on dakika pistte sıra bekliyoruz ve nefis bir uçuştan sonra ver elini Paris.
Paris'te hava güzel. Yağış yok. Ama MÜYAP Genel Sekreteri Ahmet Asena arkadaşımızın bavulu da yok. İstanbul'da kalmış. Oysa THY çalışanı "Merak etmeyin, Nice seferi iptal olunca Paris uçağına aktardık" demişti biletleri yaptırdığımızda. Ertesi gün yollayacaklar.
Bizim MÜYORBİR'in avukatı Aydın Kurban, Paris'te havalimanında telefonda Turkcell'le kavga ediyor. "Ayıptır bu yaptığınız. Ben İstanbul'dayken telefonumun yurtdışı görüşmelerine açık olup olmadığını teyid ettim. Siz telefonumun açık olduğunu söylediniz. Buna rağmen ben hala görüşme yapamıyorum."
Beş kez, beş ayrı sorumlu kişiyle konuşuyor. Sonuç, elde var sıfır...
***
Paris'ten Nice'e Air France'la uçuyoruz. Air France'nın aylık magazin dergisinin kapağında İstanbul Eminönü fotoğrafı var. Her yerde göze çarpıyor. Uçakta okuyorum. 14 sayfa ayırmışlar İstanbul'a. "İstanbul'a gitmek için 10 neden" başlığıyla. Sanki Sarkozy'nin yaptıkları için özür diliyorlar...
***
Cannes'a geçiyoruz. Otelimiz Majestic Barriere. Tam kapıdan girerken Johnny Hallyday'le burun buruna geliyorum. Bir sigara yakıyor. Yaka bağır açık. Göğsünde koca bir haç. Çok havalı. Siyah bir araba yaklaşıyor. İki bodyguard kapıyı açıyorlar. Hey gidi Johnny hey! Altmışların ilah şarkıcısı. Sylvie Vartan'ın sevgilisi. Nasıl da söylerdi "Que Je T'aime" şarkısını. Ama çok yaşlanmış. Kilolu değil, ne var ki çökmüş. Arkasından uzun uzun bakıyorum. Anılar gelip geçiyor aklımdan...
***
Odama çıkıyorum. İki dakika sonra kapı çalıyor. Bir garson elinde kocaman bir tepsi. "Bu size" diyor. Zarfın üzerinde adım yazılı. Otel müdüründen geliyor. Tepside meyveler, çikolatalar, değişik içecekler. Tekrar soruyorum "Bu hediye mi" diye. Evet diyor garson. Otelin ikramı.
***
Lobiye indiğimde arkadaşlara soruyorum. Kimsenin odasına böyle bir ikram gitmemiş. Çocuklar takılıyorlar "Abi şöhretin Cannes'a kadar gelmiş. Sana özel muamele" diye.
Hala anlayabilmiş değilim. Bu ikram nereden çıktı? Öğrenirsem sizinle de paylaşırım...
Şimdilik bu kadar. İlginç şeyler yaşarsak haftaya yazarım...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.