Çeşme... Çeşme...
***
Aysun'la evlenmeden önce ilk gençlik yıllarımın heyecanlarını yaşadığım, flörtlerime tanıklık eden, amatör müzisyenliğimde şarkılarımı dinleyen, denizin en güzelini bize sunan Çeşme, çehresi durmadan değişse de yine aynı Çeşme...
***
Ilıca'da Aydın Alam'ların, Ümit Tunçağ'ların evlerinde 45'lik plaklarla dansettiğimiz partilerle, Halis beyin Ardıç'ında orkestramızla yaptığımız programlarla, hafta sonlarında yaptığımız gezilerle 60'lı yıllardaki anılarıma tanık olan Çeşme farklı boyutlara gelmişse de ruhuyla yine aynı Çeşme...
***
1982'de başlayan müzik festivallerinde Al Bano ve Romina Power'den Gloria Gaynor'a, Janette Jackson'dan Grace Jones'a, Ornella Muti'den, Anne Marie David'e, Brigitte Nielsen'den Catherine Deneuve'e Milva'dan George Moustaki'ye, Eros Ramazotti'den Modern Talking'e onlarca dünya starını ağırlayan, o festivallerin çoğunda konuk sanatçı olarak benim de yer aldığım Çeşme tabiki o günlerin heyecanında değil...
1991'de Uluslararası Yunus Emre Beste Yarışması'nda Aysun'un seslendirdiği "Come Let's Go To The Friend My Soul" adlı bestemle bana ikincilik ödülü kazandıran Çeşme tabiki o yarışmaların verdiği adrenalini şimdi veremiyor...
Ama, Dalyan'ı, Ilıca'sı, Altınkum'u, Aya Yorgi'si, Altın Yunus'u, İmren Lokantası, sakızlı dondurması, deniz mahsulleri, kumrusu, rüzgarı, en önemlisi arkadaş ve dostlarımızla Çeşme yine aynı Çeşme...
Ilıca'da arkadaş evlerinde, Merkeztur'da kuzenimde, hemen hemen her gözde otelinde konuk olduğum, tatilimi geçirdiğim, rüzgarıyla gönlümü uçurduğum Çeşme'nin ruhu yine aynı...
"Yarım yüzyıl boyunca düşüncelerimi şiire ve yazıya döktüm, ama içimdekilerin binde birini bile dile getiremedim" demiş Victor Hugo. Üstat haklı. Ben de kalkmış Çeşme ile duygularımı anlatmaya çalışıyorum. Mümkün mü?
Oğuz Akkan arkadaşımı 80'lerin sonlarında Merkeztur'da "Bani Restoran"ı işletirken tanımıştım. Hatta bir yaz sezonu orada şarkı da söylemiştim. Müzeyyen Senar'lı, Gönül Yazar'lı geceler de organize etmiştik. Hey gidi günler hey!
***
Çeşme'nin eskisi gibi olmayan, her şeyiyle değişen ve yepyeni bir kimlik edinen yeri ise Alaçatı... Hele son 10 yılda gösterdiği değişim dudak uçuklatan cinsten... Bir Mikonos karakterine bürünmüş gibi... Son iki yılda Hacı Memiş yolundaki gelişim beni çok şaşırttı. Sadece Alaçatı'da koskoca Bodrum'dan daha fazla butik otel var. Akşam birbirinden güzel mezeler tadabileceğiniz bir çok ambiyanslı mekan, sabah kahvaltıları için lezzet durakları sizleri bekliyor. Ama Alaçatı pahalı. Bir de plansız programsız büyüyor. Duyduğum kadarıyla dertleri de çok. 2000'lerin başında bir konserimiz için geldikleri Alaçatı'ya bir görüşte aşık olup ardından Kurabiye Otel'i açan arkadaşlarımız Perihan ve Mehmet Ali Akbulut son iki yıldır "Dondurmino" ile Alaçatı'da dondurma lezzeti ve kalitesi konusunda krallıklarını ilan ettiler.
***
Çeşme başka, Alaçatı bambaşka bir yer...
Ben ise her gidişimde anı koleksiyonumu geliştirmeye devam ediyorum...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.