Bangkok, kimliğini korumaya devam ediyor

Uzun zamandır gideceğimiz Uzakdoğu seyahatini erteleye erteleye, aramızdan birinin bileti yanma durumuna geçtiğinden yerlerimizi ayırttık ve son hafta şansını kullandık. Her zaman çok methettiğim yolculuğumuz, gidişte de dönüşte de rahat geçmesine karşın, THY'nın mutfağı bu kez benden eksi puan aldı. Sadece beraber yolculuk yaptığım arkadaşlarım değil, tüm etrafımızdakiler de aynı fikirdeydiler. Dünyanın en iyi havayollarından biri olan ve her zaman benim için de bu kararın doğru olduğu THY, umarım eski veya daha iyi mönülerine döner. Bangkok'a her gün 23.35'te, cuma cumartesi ve pazar günleri de sabah 8.15'te yani haftada 10 uçuşumuz var THY ile. Ben akşam uçuşunu tercih ederim. Günümü kazanırım ve de gece daha çabuk geçiyor diye.
Ben gece Phuket ve diğer bazı yerlerini çok iyi bilirim egzotik Tayland'ın. Bangkok'a 1 kez gitmişimdir geçmiş yıllarda. Havaalanından otele gidinceye kadar epey şaşkınlık geçirmiştim. O çok yüksek ve de yüksek oldukları kadar mimari yapıları çok modern ve de değişik olan görüntüsü beni şaşırtmıştı. Dünyanın bir ucunda, Uzakdoğu'da bu panorama hiç beklemediğim bir tabloydu. Bir ya da iki katlı kerpiç, teneke evler dükkanlar düşlemiştim, gitmeden gördüğüm resimlerden. Bu dev binalar o daracık caddelere nasıl oturtuldu, nasıl yakıştırılabildi diye düşünürken zaten başka yere geçmiştim. Yıllar sonra gittiğim bu ziyarette şaşkınlığım devam etti. O dev binalar belki 5 misline çıkmış. Yollar genişlemiş, o arada kalan eski Bangkok mimarisi yok olmuş gibi aralarda kalmış. Dünyanın sayılı hava limanlarından biri olan 'Suvarnabhumi'den taksi ile itina ile yer ayırttığımız otelimiz 'Shangri-la'ya doğru gitmeden para bozdurduk. 100 $, 3.100 baht'a eşit. Baht (THB) Tayland parası oluyor.
Bu arada alandan şehre giden yollara bakarken direkt trenlerini yolda takip ettik. Otelimizin biraz ilerisine kadar gelişi günün konusu oldu. Tayland'ın bizden 5 saat ileride oluşu nedeniyle otele gidinceye kadar ertesi günkü baskı için çalışan yayın yönetmenimiz, etrafı ancak dönüş yolunda seyredebildi.
Bangkok'un bir güzelliği o inanılmaz dev yapıların arasında klasik minik pazarlarının, marketlerinin, et veya balık ızgaralarının aynen eski günlerindeki gibi faaliyette olması. O ne kalabalık... Bir özellikleri daha bilhassa otellerinin tüm yeniliklere rağmen Thai tarzlarını kaybetmemeleri.

SHANGRİ-LA'YA VARIŞ
'Shangri-La' nehir üzerinde, süper manzaralı, konforlu, spalı çok iyi bir otel. Merkezi oluşu da ayrı bir özelliği. Hemen havuz gezildi, serin dev lobide çay ve minik thai tatlı tuzlularda karar kılındı. Avrupa Tayland karışımı servisler başladığında sahnede kendi sazlarıyla bir kızın Uzakdoğu ezgilerini sergilediğini fark ettik. Oraların özelliği hani meşhur masajları gibi rahatsız etmeden rahat ettiriyorlar. Akşam yemeğinden evvel etrafı keşfetmek için yan mahalleye geçtik. Kalabalık bir pazaryeri, herkes evine meyve idi, yemek idi birşeyler alıyor. Büyük bir koşturma...
Otele doğru dönerken sokak boyunca dizilen dükkanlarda hakiki ipeklere bakıldı ve dizi dizi, tip tip masaj salonlarından biri seçildi. Dizi dizi uzanıldı ve işte bu... Yıllar önce gittiğimde ayak masajı dediler, zorla kabul ettim. Yarım saat fazla gelir diye düşünürken 1 saat az geldi. Bu kez de öyle oldu. Bangkok'u 1 gece 1 gündüzde bitirecektik. (Mümkün değil ama elimden geldiğince)

YÜZÜYORSA ALIYORUZ!
Veee ünlü balık cenneti. "Sea food market"e gitmek üzere taksiye bindik. Hani "Dikkat edin" derler ya, bir yerde doğru. Şoföre "1 hafta buradayız" deyince, hemen "Yarın kaçta geleyim?" muhabbeti başlıyor. Halbuki biz 1 günlüğüne şehirdeyiz. Kısa keseyim, daha evvel bilmesem apayrı bir food markete giriyorduk. Cadde sokak aynı ama bir yerden sonra değişiverdi ve de burası da güzel ama bizimki değil. Ters sokağa geçtik. 'Aaaa burayı bilmiyordum' deyiverdi. Geçtik meşhur restorana. Bilen bilir, uçsuz bucaksız bir yer. Epey aydınlık, girerken tertemiz kocaman mutfağını görüyorsunuz. En az 40 küsur aşçısı var. Balık bölümüne geçiyorsunuz. Hepsi havuzlarında, seçiyorsunuz. Size eşlik eden kız market arabasına koyuyor seçtiklerinizi. Dev karidesler, ahtapotlar, mavi yengeçler, bildiğimiz ilk gördüğümüz değişik balıklar... Bu reyondan sonra sebze reyonlarına, o inanılmaz meyvelerin bölümüne geçiyorsunuz. Masanıza geçerken kasaya ödemenizi yapıyorsunuz (manav, balıkçı fiyatlarıyla). İçeceklerinizi mahzen veya masada seçiyorsunuz. Orkidelerin arasındaki masanızda masanıza gelen aşçılara balık, salata, sebzeler için verdiğiniz siparişlerinizi bekliyorsunuz. Buranın sloganı 'if it swims we have it', yani yüzüyorsa alıyoruz.
GECE PAZARINI GEZDİK
O kadar doyuyorsunuz ki biraz yürümek iyi gelir diye çıkışta sola sapın derim. Bangkok'un çok iyi bir muhiti olsa gerek; harika binalar arasında bir yürüyüş ve de süper bir bar ve ispanyol kafe emrinizde. Asıl saatler ilerleyince Bangkok'Ta yapılacak en önemli şey (gece kulübü diye düşünebilirsiniz) gece pazarı... Evet sadece gece açılan uçsuz bucaksız pazar. Hakikilerinden zor ayırabileceğiniz saat, gözlük, kıyaferlerle ve çantalarla başlıyor. Oralara ait hediyelik eşyalar dizi dizi. Sokakların yan tarafları da ilginç dükkanlarla kaplı. Bumlardan birine girdik ki, hakikaten harika şeyler vardı. 4000 baht'lık bir bibloyu 750 baht'a alabilen bir grupla raslaştık. Alışverişi tahmin edebiliyorsunuz. Ama oranın özelliği bu. El hesap makineleri burada. Kırıcı da olmuyorsunuz, dükkan sahibi fiyatı yazıyor. Siz kendi düşündüğünüzü, işte eğlence o an başlıyor. Harika bir pazar turu ve Shangri-La Otel. Gece kahvesi ve sabah başlayacak büyük tur için dinlenme molası...
YARIN: BANGKOK'TA 1 GÜN...