Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Server Tanilli ve onlar gibi daha niceleri, zamanında Türkiye'nin düşünce özgürlüğü yolunda verdikleri savaşı demir parmaklıklar ardında sürdürmüştü. Tek tek isimlerini sıralasak, bunun gibi on köşenin sınırlarına sığdıramayacağımız kadar çok sanatçı ve yazara işkenceler edildi bu ülkede. Acılarla dolu ömürlerini hapiste çürütmelerinin tek nedeni vardı; kendileri görmeseler bile, ileride özgürlük ve barış içinde yaşayan bir halkın temellerini atacak 'açılımlar' üretmek...
Çünkü o zamanın idealizmi, yazılamayanı yazmayı, söylenemeyeni söylemeyi esirgemeyecek bir aydın bilincini sorumlu kılıyordu. Özlemini duydukları özgürlüklerin ve demokrasinin toplumda filizlenmesini sağlayacak açılımları üretmek sanatçı ve aydınların işiydi çünkü.
Bu yüzden bedelini en ağır şekilde ödemenin risklerine aldırmadan yazdılar, çizdiler, tartıştılar... Kitapları yakıldı, kötü muamele gördüler, hain ilan edildiler, içeriye düştüler ama vazgeçmediler. Nazım'lar, Nesin'ler, Kemal'ler ve onlar gibi daha niceleriÇünkü 'demokratik açılımda' bulunmak, onlar için aydınlığın kapısını aralamakla birdi.
Onları sorgulayan düzen savunucuları ve siyasetçiler, yıllar sonra dönüp dolaşıp hayatı zindan ettikleri aydınların sözüne geldiler ama iş işten geçti. Yanan canlar, kayıp yıllar elbette geri getirilemedi.
Dedik ya, özgürce fikrini söylemenin bile geride acı ve gözyaşından izler bıraktığı o dönemlerde, demokratikleşmenin, insana yakışır bir hayatın açılımını yapmak sanatçı, yazar ve aydınların işiydi.
DÜNDEN BUGÜNE
Bir de bugüne bakın. Siyasette bir 'açılım' lafıdır gidiyor ve kimi sanatçılar, içinden ne çıkacağını bile bilmedikleri bir paketin peşine takılıyorlar. Demek ki düşünce üretkenliği açısından siyaset, sanatı ve sanatçıyı çoktan geride bırakmış.
Görmüyor musunuz, kimsenin ağzından daha 'açılım'ın niyeti ve yol haritasına ilişkin bir ipucu alamamışken, davanın üzerine atlayan popülistler çıkageldi. Sezen Aksu'dan sonra onu destekleyen bazı sanatçıların yanı sıra önceki gün de Gülben Ergen, "Açılıma destek vermek, sanatçının görevidir" dedi.
Ne zamandan beri, sanatçılar yaşadıkları toplumun sorunları için üretilecek fikirleri siyasetten bekler hale geldi? O sürece kendilerinden hiçbir şey katmayan isimler, 'açılımın' kuyruğunda bekliyor. Oysa toplumda fikir öncülüğünün ve yaratıcılığın ışığını ilk sanatçıların yakmasına alışmıştık biz.
Şimdi bu açılım kumkuması sanatçılara, "Neyi desteklediğinizi biraz açar mısınız?" diye sorsanız, alacağınız yanıt 70 yıldır söylenip duran süslü ve kalıplaşmış niyetlerin bir adım ötesine gitmez. Okuyoruz işteHepsi kendilerine ezberletilmişçesine 'barış' ve 'kardeşlik' edebiyatından girip, silahların sustuğu, annelerin ağlamadığı bir toplum özlemine yönelik 'yuvarlak' öykünmelerden çıkıyorlar. Ama bu yeni bir dilek değil ki! Hele 'açılım' hiç değil. Bunun nasıl sağlanması gerektiğine dönük bir sinyal verebiliyor musunuz? Yakın o zaman, yol gösterin. Başkasının tutacağı yolun başında beklemeyin, sanatçının yüreği kendi izini takip eder. Ve ardından gelmelerini bekler.
AKLI NEREDEYDİ
Şu anda 'açılım' ile aranan yeni bir kan var. Ve kimden alınıp kime verileceği henüz açıklanmayan bir operasyon öncesinin konsültasyon çalışması yapılıyor siyasetin kulvarında. Karar verilip de açıklandığı zaman anlayacağız 'açılım'ın nasıl bir yol ve tedavi sunacağını.
Ya bu arada o çok bilmiş sanatçıların açılımı nedir? Sezen Aksu 60'ına merdiven dayadı örneğin. Ne ihtilaller gördü, ne muhtıralarHele şu anda 'açılım' ile neşter vurulması beklenen terör sorunu ülkede 30 yıldır yaşanıyor. Onun sanat hayatı boyunca birkaç sosyal proje dışında bu gelişmelere ne katkısı oldu? Demokrasinin kesintiye uğradığı hangi dönemde kılını kıpırdattıklarını gördük. Madem böylesine barış ve demokrasi havarisiydi de o zaman aklı neredeydi? Kardeş kanı dökülürken, gençler kurşunlanırken, idam sehpaları kurulurken, kendi zamanının aydınları işkenceden geçirilirken Sezen Hanım ne yapıyordu?
Sadece kaset çıkarıyordu. Şimdi bir de fazladan Zazaca iki şarkı döktürüyor. Sadece bununla, yıllardır karşıdan izlediği demokrasi savaşında çok büyük rol üstleniyormuş görüntüsüne bürünmek, ucuz kahramanlığa soyunmaktan başka nedir?
Eskiden demokrasi ve insan haklarına ışık tutacak açılımlar sanatçı ve aydınlardan gelirdi. Hem de hayatları pahasına
Demek ki Nazım'lar, Aziz Nesin'ler, Sebahattin Ali'ler, Fazıl Kısakürekler ve niceleri, boşa kürek çekmişler!