• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Operadaki dümbük ve Ali’nin haklı hışmı... BÜLENT GÜRLÜK

Operadaki dümbük ve Ali'nin haklı hışmı...

bulent.gurluk@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 28 Aralık 2009, 16:14
Yeni Asır'dan çıkıp metroyla Konak'a geldiğimiz Hürol Dağdelen ile birlikte Elhamra salonuna doğru yürüyoruz. Birkaç yıldır dönüp dolaşıp sahnelenmesine rağmen bir türlü izleme fırsatı bulamadığım 'Saraydan Kız Kaçırma' operasını izleyeceğiz. İçimde, mesai sonrasının yorgunluğundan ve sokağın stresinden sıyrılarak farklı bir dünyaya dalacak olmanın sevinç kıpırtıları... Benim için sanatın en keyifli tarafı, izlediğim oyunun bir sahnesinde ya da kendimi kaptırdığım romanın hareketli sokaklarında, kimseye görünmeyen bir figürana dönüşerek gerçek dünyanın sorunlarından biraz olsun uzaklaşmaktır.
Hayat, sokaklar, televizyon ve gazete haberleri, her gün birbirinin benzeri acıları üzerimize salmaktan, sinirlerimizi yıpratmaktan başka ne işe yarıyor ki... En azından sanat, bizi yüreğimizden oldukça uzaklaştığımız çatışmalar diyarından çekip alarak, insan ruhunun güzelliğiyle yeniden buluşturmayı başarıyor. Bu yüzden, kendimizi bir an önce tarihi Elhamra'nın koltuklarına atmak ve operanın büyüsüne kapılmak için sabırsız adımlarla ilerliyoruz.
***
Tam salona yaklaşmak üzereyken, büyük bir giyim mağzasının önünde iki adamın bağrışmaları kulağımızda yankılanıyor. İşte sokağın hali. Saygısızlık, bencillik, pislik ve kavganın sisli puslu kulvarını geride bırakmaya çalışırken, gazetecilikten gelme alışkanlıkla olaya kulak kabartıyoruz. Dükkan sahibi, kaldırıma çıkarak mekanının önüne park eden araç sürücüsünü uyarıyor. Gayet haklı, otomobil vitrini kapatıyor. Araçtan inen orta yaşlı karı koca ise cevap yetiştirerek kaçmaya yelteniyor. Kadının çenesi esnafı bile bastırıyor. Oysa üç katlı kocaman otopark burnumuzun ucunda. Hürol'a dönüp, ''Dümbük herif'' diye söyleniyorum, ''Kendilerinden başka kimse umurlarında değil. Bu insanlar sanattan nasibini alsa böyle davranırlar mı!''
Az sonra içeride yerimiz gösteriliyor ve oturuyoruz. Birazdan gösteri başlayacak, beynim resetlenecek ve sokağın stresinden arınacağım diye düşünürken Hürol Ağabey sırıtarak omzuma dokunuyor. Gösterdiği yere doğru kayıyor gözlerim. O da ne, dümbük şoför ile yaygaracı karısı birkaç sıra gerimizdeki yerlerine ilişmek üzere. Büyü bozuluyor, Hürol'u boğazlasam doymayacağım. Salon kararıyor. Aşk-ı Memnu'nun bestecisi, ünlü müzisyen ve şef Selman Ada orkestranın karşısındaki yerini alıyor. Alkışların ardından, müzik duyuluyor.
***
Osmanlı döneminde geçen ve Mozart'ın olağanüstü bestesiyle bir dünya klasiği haline gelen 'Saraydan Kız Kaçırma' operası, Nihat Kızıltan'ın çevirisiyle Türkçe oynanıyor. Gülay Korkut'un hazırladığı kostümler, her zamanki gibi şahane. Ama güya sarayın ihtişamını yansıtması gereken dekor, sıradan bir mahalle meydanındaki Karagöz'ün evini andırıyor. Sanki her an 'Beberuhi' ile 'Tuzsuz Deli Bekir' bir köşeden çıkıverecekler.
Ara verilip de fuayeye yöneldiğimde, ilkokul arkadaşım sevgili Yeşim'le karşılaşıyoruz. Annesiyle gelmişler... Her zaman haberleştiğimiz halde, ikimiz de daha önce gösteriyi izlemiş olabileceğimizi düşünerek birbirimizi aramamışız. Daima temsillere birlikte geldiğimiz Demet Hocam ve eşi Ali Eytemiz'e de hiç seslenmemiştim. Bir an için, 'İster misin onlar da izlememiş olsunlar' diye geçiriyorum içimden. Yok canım, mümkün değil!
Bu arada 'operadaki dümbüğün' yarattığı huzursuzluktan sonra, Yeşim'in güleryüzü ruhumu dinginleştiriyor. Hürol'un komplosuna rağmen, ikinci perdeyi daha büyük zevkle izliyorum.
***
Gösteriden sonra Yeşim'in aracıyla Karşıyaka'nın yolunu tutuyoruz. Hürol'u Alaybey'de bırakıp Bostanlı'ya uzandığımızda önce Yeşim'in annesi iniyor evinin önünde. Biz yakın oturduğumuz için caddeye çıkarak Yeşimlerin apartmanının önüne geliyoruz ama yine uygunsuz park eden bir araç yüzünden garaja giremiyoruz. Telefonla Yeşim'in eşi, reklamcı Ali Özaker'i çağırıyorum aşağıya. O, iğnenin deliğinden bile aracı geçirecek kadar yetenekli. Nitekim söylenerek iniyor ve araç nihayet garaja çekiliyor. Ama Ali sinirküpü. ''Görüyor musun dümbüğü, nasıl park etmiş arabasını'' diye çemkiriyor. Dümbük mü, tüylerim diken diken oluyor. ''Ulan ben bu aracı ayağımın altına almaz mıyım'' diye atılıyor Ali. Kollarına yapışıp zor sakinleştiriyoruz, salıversek suçlu arabaymış gibi üzerine atlayıp tepinecek!
Gecenin ikinci dümbüğünün aracını park ettiği yer aynı zamanda otobüs durağı. Ali köpürmekte haklı ama kimsenin umrunda mı?
''Biraz da bunları yaz'' diye söyleniyor Ali. Sonra da sakince koluma girip, ''Haydi yürü, bizde bir şeyler içelim'' diye eve davet ediyor beni.
Yazıyorum işte. Sokaklar rezil, korkulu, herkes saygısız, kaygısız ve bencil...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.