Günümüzde toplumların çağdaşlık seviyesindeki en önemli gösterge, kültür sanata karşı geliştirdikleri duyarlılıktır. Bu yüzden dünyanın önde gelen kentleri, sahip oldukları sanatsal yapılarla, festivalleriyle, müzeleriyle ve yetiştirdikleri sanatçılarla anılıyor. En gösterişli sahne binalarının başında da operalar geliyor. Çünkü opera sanatının kendi doğasındaki ihtişam, özellikle Avrupa kentlerinin mimari ve sanatsal estetiğine de yansıyor.
***
Türkiye'nin Batı'ya açılan kapısı niteliğindeki İzmir'de ise bırakın Avrupai opera binasını, yıllardır bale sanatçılarının çıkmaya zorlandığı eski tütün depolarından başka çalışabilecekleri bir yer bile bulunamıyor. İzmir'in sosyal ve kültürel yapısına uygun mekan yoksunluğu konusunda Devlet Tiyatrosu'nun da operadan kalır yanı yok.
Tamam, Konak Sahnesi yenilenerek binanın tarihi dokusuna yakışır bir görüntü kazanması sağlandı ama salonun kapasitesi, sahnenin büyüklüğü ve teknik imkanları yönünden 4 milyon nüfuslu, 6 üniversiteli bir şehrin talebini karşılamanın çok uzağında. Karşıyaka Sahnesi deseniz, dökülüyor... Deprem yönetmeliğine göre ya güçlendirilme yapılması, ya da yıkılıp yenilenmesi gerekiyor...
***
İzmir'in bu yönüyle yaşadığı talihsizliği köşemden daha önce de çeşitli vesilelerle dile getirdim. Kentin mekan yetersizlikleri, sonuçta tatmin edici sanat politikaları üretemeyişimizin de bir parçası. Hep elimizdekiyle yetinme, varolanın sınırları içinde güncel yaratıcılıklar gösterme kısırdöngüsüyle zaman tüketiyoruz.
İzmir'in kültür yapısıyla 'ayırdedici' bir kimliğe bürünmesini sağlayacak 'büyüklükte' düşünmeyince, adınız 'büyükşehir' olsa da kafanız küçük kalıyor. Bu yüzden Eskişehir'in, Bursa'nın bile ardından nal toplamamız gayet normal. İşte Eskişehir'in yaşadığı sosyal devrim ortada. Yine bugün Türkiye'nin Avrupai nitelikteki tek opera sarayı, opera ve balesi olmayan Bursa'da. Dahası var mı?
***
Yine de lokal gelişmeler bile ağzımıza bir parmak bal çalmaya yetiyor, avuntu veriyor. İşte İzmir Devlet Opera ve Balesi'ne bağlı bale sanatçılarının, yılan hikayesine dönen tütün depolarından tahliye edilme davasında nihayet olumlu bir adım atıldı.
Hikayeyi baştan aşağı anlatmaya gerek yok. İl Özel İdaresi'nin hizmet binasına dönüştürmek istediği tütün depolarında çalışmalarını sürdüren bale bölümünün orayı boşaltması için karar alınmıştı. Ama bir türlü yer bulunamadığından, eski yapının bir katını prova mekanı olarak kullanan balecilerin tahliyesi gerçekleşmiyordu. Ki sonuçta balesi olmayan bir İzmir düşünülemeyeceği için, doğrusu da yer bulununcaya kadar orada idare etmelerine göz yumulmasıydı.
***
Nitekim Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen'in İzmir'e gelerek Vali Cahit Kıraç'ın da desteğini almasıyla, Çankaya'da özel mülkiyete ait bir binanın bale sanatçıları için kiralanmasına devlet izni çıktı.
Zaten operanın kullandığı birçok mekan için kira ödeyen ve ekstradan bir yükü daha kaldıracak gücü bulamayan Genel Müdürlük, Başbakanlık desteğiyle balenin yeni yerine birkaç ay içinde geçmesini sağlayacak. Sanat adına 2010'da tablonun geneline baktığınızda gelişmeler acı... Kendi güncelliği içinde değerlendirirseniz, züğürt tesellisi...