Seferihisar'a bir konser salonu şart
Daha İzmir'den yola çıktığımızda, hava şartları kötü sürprizin ipuçlarını veriyordu aslında. Geçtiğimiz perşembe akşamı öyle bir fırtına vardı ki, Körfez'in dev dalgaları, Seferihisar Sığacık'taki konsere yetişmek üzere Mustafakemal Sahil Bulvarı üzerinde seyreden aracımızı adeta yalıyordu...
İlk kez yağmursuz bir günde, dalgaların sıçrattığı sular yüzünden silecek çalıştırarak yol almak zorunda kaldım. Yazı kışa çeviren fırtınanın uğultusuyla Sığacık'a vardığımızda, eşim Derya opera sanatçılığından gelen tecrübesiyle, "Bu rüzgarda açık hava konseri yapılmaz. Nota sehpaları bile yerinde durmayacağı gibi sesler de uçuşur gider" dedi.
***
Nitekim konserin yapılacağı Kaleiçi'ne doğru seğirttiğimiz sırada, belediyenin bir görevlisi tarafından etkinliğin Seferihisar Kültür Merkezi'ne alındığını öğrendik. Çünkü önceden Kaleiçi'ne varan sanatçılar da o hava koşullarında çalamayacaklarını bildirmişler.
Haliyle kapıdan çevrilen herkes gibi, alelacele şehir merkezine doğru harekete geçtik. Ama Seferihisar'a girdiğimizde, kültür merkezini işaret eden bir tabela arayın ki bulasınız. Gece vakti birkaç kişiye sora sora bulduk izbe bir mahalleye kurulan mekanı... En azından, Seferihisar'ın bir konser salonu olmasına sevinerek içeri daldık ki, o da ne! Kültür merkezi dedikleri yer, düğün salonu çıktı.
Öyle sahnesi falan yok. Dört duvar bir yere, ilk iki sırası protokole ayrılmak üzere sandalyeler dizilmiş. İzleyicilerin tam karşısına da orkestranın yeri hazırlanmış.
***
Geçen haftaki yazımda söz ettiğim gibi, Yaşar Üniversitesi'nin katkılarıyla İzmir'e gelen 'Türk-Yunan Gençlik Orkestrası', o gece muhteşem bir konser verdi. Akustikten ve sahne estetiğinden yoksun o düğün salonunda, her iki ülkenin müzik okullarından seçilen yetenekli gençlerin kurduğu orkestrayı dinlemeye doyamadık. Gerçek bir konser mekanında olsak, kim bilir ruhumuzu okşayan o tınılar bizi nasıl da mest edecekti.
Orkestra şefi Orhun Orhon'u ilk kez izledim. Çok üstün bir sahne tecrübesi olmayan gençleri olağanüstü bir uyum içinde yönetti. Her atağında, sanki ders veriyormuşçasına mimikleriyle aktardı ne istediğini... Kimin nerede öne çıkıp nerede daha geri planda kalacağını vücut dili ve yüz hareketleriyle öyle güzel anlattı ki, konser esnasında genç sanatçıları tek tek eğitir gibiydi. Sempatisi sayesinde, iki ülkenin sanatçıları en küçük bir telaşa kapılmadan ve aksamadan tamamladılar konseri. Hepsini kutluyorum.
***
Programda Mendelssohn'un 'Fingal Mağarası Uvertürü'nü, Mozart'ın 'Flüt Konçertosu' izledi. Bu bölümde sahne alan flüt solisti Cem Önertürk'ün performansı harikaydı. 86 doğumlu genç yeteneğin adını bir yere yazın, yılmadığı ve çok çalıştığı takdirde flüt sololarıyla onu Türkiye çapında daha çok dinleyeceğiz. Zaten öylesine alkış aldı ki, Vivaldi'den bir de bis yaptı, salon yıkıldı. Beethoven'ın 1'inci senfonisiyle tamamlanan konserden sonra orkestra dakikalarca ayakta alkışlandı.
Konser arasında ayaküstü sohbet ettiğim Seferihisar'ın başarılı Belediye Başkanı Tunç Soyer'e, ilçeye bir konser salonunun çok yakışacağını ilettim. Gençleri heyecan ve coşkuyla izlediği gözümden kaçmayan Başkan'ın gerçek bir kültür merkezi yapmak için adım atmasını özlemle bekleyeceğim.
Bu arada unutmadan, Türk-Yunan Gençlik Orkestrası bu akşam da Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde ünlü piyanistimiz Fazıl Say'a eşlik edecek. Kaçırmayın derim...
İlk kez yağmursuz bir günde, dalgaların sıçrattığı sular yüzünden silecek çalıştırarak yol almak zorunda kaldım. Yazı kışa çeviren fırtınanın uğultusuyla Sığacık'a vardığımızda, eşim Derya opera sanatçılığından gelen tecrübesiyle, "Bu rüzgarda açık hava konseri yapılmaz. Nota sehpaları bile yerinde durmayacağı gibi sesler de uçuşur gider" dedi.
***
Nitekim konserin yapılacağı Kaleiçi'ne doğru seğirttiğimiz sırada, belediyenin bir görevlisi tarafından etkinliğin Seferihisar Kültür Merkezi'ne alındığını öğrendik. Çünkü önceden Kaleiçi'ne varan sanatçılar da o hava koşullarında çalamayacaklarını bildirmişler.
Haliyle kapıdan çevrilen herkes gibi, alelacele şehir merkezine doğru harekete geçtik. Ama Seferihisar'a girdiğimizde, kültür merkezini işaret eden bir tabela arayın ki bulasınız. Gece vakti birkaç kişiye sora sora bulduk izbe bir mahalleye kurulan mekanı... En azından, Seferihisar'ın bir konser salonu olmasına sevinerek içeri daldık ki, o da ne! Kültür merkezi dedikleri yer, düğün salonu çıktı.
Öyle sahnesi falan yok. Dört duvar bir yere, ilk iki sırası protokole ayrılmak üzere sandalyeler dizilmiş. İzleyicilerin tam karşısına da orkestranın yeri hazırlanmış.
***
Geçen haftaki yazımda söz ettiğim gibi, Yaşar Üniversitesi'nin katkılarıyla İzmir'e gelen 'Türk-Yunan Gençlik Orkestrası', o gece muhteşem bir konser verdi. Akustikten ve sahne estetiğinden yoksun o düğün salonunda, her iki ülkenin müzik okullarından seçilen yetenekli gençlerin kurduğu orkestrayı dinlemeye doyamadık. Gerçek bir konser mekanında olsak, kim bilir ruhumuzu okşayan o tınılar bizi nasıl da mest edecekti.
Orkestra şefi Orhun Orhon'u ilk kez izledim. Çok üstün bir sahne tecrübesi olmayan gençleri olağanüstü bir uyum içinde yönetti. Her atağında, sanki ders veriyormuşçasına mimikleriyle aktardı ne istediğini... Kimin nerede öne çıkıp nerede daha geri planda kalacağını vücut dili ve yüz hareketleriyle öyle güzel anlattı ki, konser esnasında genç sanatçıları tek tek eğitir gibiydi. Sempatisi sayesinde, iki ülkenin sanatçıları en küçük bir telaşa kapılmadan ve aksamadan tamamladılar konseri. Hepsini kutluyorum.
***
Programda Mendelssohn'un 'Fingal Mağarası Uvertürü'nü, Mozart'ın 'Flüt Konçertosu' izledi. Bu bölümde sahne alan flüt solisti Cem Önertürk'ün performansı harikaydı. 86 doğumlu genç yeteneğin adını bir yere yazın, yılmadığı ve çok çalıştığı takdirde flüt sololarıyla onu Türkiye çapında daha çok dinleyeceğiz. Zaten öylesine alkış aldı ki, Vivaldi'den bir de bis yaptı, salon yıkıldı. Beethoven'ın 1'inci senfonisiyle tamamlanan konserden sonra orkestra dakikalarca ayakta alkışlandı.
Konser arasında ayaküstü sohbet ettiğim Seferihisar'ın başarılı Belediye Başkanı Tunç Soyer'e, ilçeye bir konser salonunun çok yakışacağını ilettim. Gençleri heyecan ve coşkuyla izlediği gözümden kaçmayan Başkan'ın gerçek bir kültür merkezi yapmak için adım atmasını özlemle bekleyeceğim.
Bu arada unutmadan, Türk-Yunan Gençlik Orkestrası bu akşam da Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde ünlü piyanistimiz Fazıl Say'a eşlik edecek. Kaçırmayın derim...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 'Türk-Yunan Gençlik Orkestrası'nı kaçırmayın (10 Ağustos 2011)
- Büyükşehir kadrosunu yeniledi ama ya kafasını! (09 Ağustos 2011)
- Kaya mezarlarını saran hastalığın reçetesi hazır (05 Ağustos 2011)
- TRT 3 Radyosu'nda, soprano Nino Machaidze'nin hikayesi (03 Ağustos 2011)
- Emek, ekmek ve telif hakları (02 Ağustos 2011)