Aziz Başkan sözünü tutuyor...
Çünkü bırakın kentimizi, 'namı' Türkiye'nin sınırlarını aşan Gençlik Orkestrası'nı belediyenin himayesine alma düşüncesi, Başkan Kocaoğlu açısından ülkenin 4 bir yanındaki meslektaşlarına örnek gösterilecek bir projeydi. Ve konservatuvarın her yıl işsiz mezunlar verdiği bir kentte, bakarsınız 'belediye senfonisi' oluşturma adımlarına ileride ilçe yönetimleri de ayak uydurur.
Bu orkestranın Hollywood'dan film müzikleri kaydı yapmak üzere teklif alması bile, gençlere fırsat verildiğinde neler başarabileceğinin en çarpıcı göstergesi değil mi?
***
O yüzden dünkü çağrımın ardından, Gençlik Orkestrası Sanat Danışmanı Alp Özdemir'in heyecanla verdiği müjdeye ne kadar sevindiğimi bilemezsiniz. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, sözünü tutacağını ve şimdilik o muamma sınava gerek duymaksızın orkestranın ilk 25 üyesini belediye kadrosuna alacağını bildirmiş.
Çatısını bu ekibin kuracağı orkestra, 'İzmir Büyükşehir Senfoni Orkestrası' adıyla sanat hayatını sürdürecek ve 9 Ekim'den itibaren iki haftada bir Adnan Saygun'da izleyicileriyle buluşacak.
Şimdiden hayırlı olsun.
Ha, bu arada o 'sokak çalgıcılığı' mucidleri de ağzının payını almış. Çünkü orkestra adından da anlaşılacağı gibi 'senfoni' kimliğini yitirmeyecek.
***
Adım gibi biliyorum...
Gençlerin orkestrası adeta güneş gibi doğup her konserde daha büyük hayran kitlelerine ulaştıkça, hoca ve sanatçı takımından kimi hazımsızlar 'gölge etme' pozisyonu almakta gecikmediler.
Taş uzaktan gelmeyeceği için, genç sanatçıların yoluna 'taş' koyma çabaları da öncelikle kendi hocalarından geldi. Aralarında öğrencilerini destekleyen ve yüreklendirenler lütfen üzerine alınmasın ama perde arkasından oyun çevirenler kendilerini biliyor.
Sadece onlar mı...
Genç orkestranın yükselişinden ve Adnan Saygun Salonu'nu zapt etmelerinden rahatsızlık duyan bazı sanatçıların da yerlerinde durması beklenemezdi.
***
Nitekim, sağlam kaynaklaran aldığım duyumlara göre, senfoni ile operanın içinde yuvalanan 'bir takım' hoca ve sanatçılar el ele vermişler, ilgili makamlara Gençlik Senfoni'yi kötüleyen, onlara belediyenin havadan(!) kadro vermesini yanlış bulduklarını belirten mektuplar döşenmişler!
Bu gençlere sağlanacak kadroları 'havadan' bulanlar, önce dönüp onların yarattığı heyecan fırtınasına baksınlar ve kendi 'içi geçmişlikleriyle' kıyaslasınlar.
Farz edelim ki niyetleri çok iyi... Kesinlikle benim düşündüğüm gibi, belediyenin vereceği kadrolara istedikleri kişileri, kurs verdikleri öğrencileri ve yakınlarını kaydırma amaçları yok.
Yine farz edelim ki, kesinlikle kendi kariyerlerini tehlikede görme ve acaba 'bizi yerimizden ederler mi' kaygıları da yok. Tek hırsları sadece 'hakkaniyet' takipçiliği...
***
O zaman bu 'mektupçular', neden dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde uygulanmayan 'ömürlük' devlet kadrolarına itiraz etmiyorlar?
Senfoniye, operaya veya tiyatroya kapağı attığınız anda hayatınızı orada tamamlamayı sağlayacak bir 'hak' hangi Avrupa ülkesinde var?
Gençlerin önüne set örmek yerine, kendi önünüze şapkanızı koyun da cevap verin. Bugüne kadar, "Her yıl yeterlilik sınavı yapılmalı. Hak eden çalmalı" diye ilgililere mektup yazanınız oldu mu?
Olsaydı, zaten 'İşsizler Orkestrası'na gerek kalmazdı! Yalan mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.