Bülent Gürlük

Dışarıda 'şiddet' var dizilerle uyuşmayın!

Tüm gecelerini ekrandaki TV dizilerine pay ederek yaşamak, monotonluğun üzerine hafif bir tatlandırıcı dökmekten ibaret aslında.
Yoksa hayatımıza renk katmak, değişiklik yaratmak ya da güncel sıkıntıların koridorundan bizi feraha çıkartmak değil.
Çünkü her akşam, yemek ile yatak arasındaki süreci ekran karşısında geçirenler, bunun dışında zevk alabilecekleri hiçbir çıkış noktası olmadığına kendilerini inandırmışlar.
Zaten hayatımızı monotonluğun ağlarıyla örmeye zihnimizde başlıyoruz. Değişik koridorlardan geçmeye kendimizi zorlamadığımız anda, her günü bir öncekinin 'aynısı' haline getiriyoruz.
Yeni sayfalar açmak yerine, makbuz koçanının arasındaki karbon kağıdı gibi zamanı kopyalayarak sıradanlığın faturasını kabartıyoruz.
***
Ayrıca, daha da vahimi var.
Hiçbir şeyin değişmediğini görmekten nasıl rahatsızlık duymaz ki insan? 'Diziler' önümüzde, 'dizginler' boynumuzda, bir kırbacın şaklamasına bile gerek duymadan zihnimizi dize getirmenin yolunu bulmuşlar.
Televizyonda izlediklerimiz mi 'seyirlik', çevremizdeki olayların içinden bir hayalet gibi süzülerek yola devam etmek mi?
Müdahil olmayarak, sorumluluk üstlenmeyerek, değiştirmeye çalışmayarak... Ve her Tanrı günü, toplumsal vahşetin dizi dizi örnekleriyle yüzleşmek dururken, 'Ali Kaptan'larla, 'Ezel'lerle, Sülüman'larla, Fatmagül'le, Kuzey'le, Güney'le kafayı bozarak...
Şiddetin, işkencenin, ölümün her an değişik bir kılığa büründüğü onca psikopat çevremizde cirit atarken, hayali kahramanların derdine düşmekle biraz fazlaya kaçmıyor muyuz? Onlarla uyuşturuldukça, dış dünyada olup bitenlere yabancılaşmıyor muyuz?
***
Artık gazeteciliğimden utanır hale geldim.
Gün geçmiyor ki kadına şiddetin, töre cinayetlerinin, tacizin, tecavüzün, saldırının, çocuk istismarının ağına düşen bir mağdurun haberiyle içimiz burkulmasın.
Gün geçmiyor ki güpegündüz yaşanan bir dehşet öyküsüyle dudaklarımız uçuklamasın.
Hep 'eğitimsizlik, bilinçsizlik' deyip geçiyoruz. Ama eğitimli, bilinçli insanlar olarak çareyi nerede buluyoruz? İçimize, evimize çekilmekte... Dizilerde, Ali Kaptan'larda, Fatmagül'lerde...
Mahallemizde, apartmanımızda, iş ortamında az mı tanıklık ediyoruz baskıya, zorbalığa ve özellikle kadınların şiddet görmesine?
Kaçımız buna karşı direnmeyi, destek çemberi oluşturmayı deniyor? Kaçımız uyuyanı uyandırıyor, yetkilileri harekete geçiriyor?
***
Onca olay yığılıyor haber servislerimize...
Cinayetle, cinnetle, intiharla, öldüresiye dayakla biten her 'şiddet' hikayesinin son paragrafında, mağdurun yakınları ve komşuları yakınıyor:
"Zaten yıllardır koca dayağı yiyordu. Bağırışlarını, yakarışlarını hep duyuyorduk. Zorla evlendirilmişti, kaçırılmıştı, çocuğu için katlanıyordu..."
Peki o sırada siz ne yapıyordunuz!
Bunları biliyor, olanları duyuyor ve o çığlıklar yan duvarın ardından odanıza taşıyorken ne yapıyordunuz?
Boşveriyor, adamsendeciliğe kaçıyor, örtbas ediyor, karışmıyordunuz.
Belki de o feryatları işitmeyesiniz diye izlediğiniz dizinin sesini yükseltiyordunuz.
Zaten o dizilerdeki şiddet, tecavüz ve entrika sahneleri de toplumdaki zorbalığı körükleyecek cinsten değil mi? Başımıza gelenler, gayet normal.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.