'Satıcının Ölümü' umduğum tadı vermedi
Zaten doğrusu da, insanların salonlardan el ayak çekmesine yol açan o bilindik kalıpların dışına çıkabilmekte. Hem değişik bakış açılarıyla rejiyi 'özgün' ve 'ilginç' kılarak hem de teknik imkanlar sayesinde etkileyici bir 'görsellik' yaratarak...
Bu değişikliği, farklılığı sağlamadıkça, günümüz izleyicisi için sahneleri öncelikli bir zevk ve tercih alanı haline getiremezsiniz.
***
İzmir Devlet Tiyatrosu'nun Konak Sahnesi'nde izlediğim 'Satıcının Ölümü' de, bu yüzden 'pek iç açıcı' gelmedi bana. Çünkü beklediğim çekiciliği bulamadım sahnede. Çağdaş tiyatronun pırıltısına ait güçlü ve etki uyandıracak bir iz yok.
Yönetmen Barış Eren'in, en küçük bir 'zihin oyununa' yer vermediği 'Satıcının Ölümü'ne merakla girdim, hayal kırıklığıyla çıktım.
Arthur Miller'ın, artık bir başyapıt olarak tüm dünyaca bilinen oyunu, bugüne dek Türkiye'de ve birçok ülkede yüzlerce kez sahnelendi. Eser sinemaya da uyarlandı. O yüzden bilindik ve klasik bir yorumdan fazlasını bekleyen seyirciye, bu 'Satıcının Ölümü' arzu edilen tadı vermiyor.
İzmirlilerin de aynı fikri paylaştığı, oyunun el kadar salonu dolduramayışından belli. Üstelik 'Satıcının Ölümü', sezon açılışını yapmanın verdiği bir duyuru avantajıyla perdelerini açtı.
***
Oyunda, hayatını satıcılıkla geçirdikten sonra işe yaramadığı düşünülerek kapının önüne konan, kendisi gibi yetiştirmeye çalıştığı oğullarının da iş sahibi olamayışıyla büyük bir dram yaşayan satıcı Willy Loman'ı, İbrahim Raci Öksüz canlandırıyor.
Ve sahneye de en çok İbrahim Raci'nin olağanüstü oyunculuğu renk katıyor.
Amerika'daki ekonomik krizin gelecek umutlarını dirhem dirhem tükettiği Willy Loman'ın, güçsüzleştikçe çevresi ve oğullarıyla yaşadığı çatışmayı mükemmel bir performansla sergiliyor İbrahim Raci Öksüz... Kendini 'önemli adam' olarak kabul ettirme çabasından, intiharla sonuçlanan çaresizliği arasında gidip gelen duygusal geçişleri adeta yüreğiniz sıkışarak izliyorsunuz.
Loman'ın eşi 'Linda'yı canlandıran Neşe Arat, ağabey 'Ben' rolündeki Arif Yavuz, 'Kadın' rolünde Şenay Ünsal Dikmen de oyunda daha etkili bulduğum isimlerdi.
***
Willy Loman'ın, satış yapmak için gittiği Boston'da eşini aldattığı bir sahne var oyunda. Loman, aslında ailesini önemseyen, karısını seven bir adam olmasına rağmen, yaşadığı moral çöküntüsünün getirdiği bir arayış sonucu 'Kadın'la ilişki yaşamaya başlar.
Bunu öğrenen büyük oğlu Biff'in babasına duyduğu sevgi ve güven ise bir ömür yüreğinden atamayacağı bir öfkeye dönüşür. Biff bunu diğer aile üyelerine açıklamasa bile babasına duyduğu kızgınlığın kökeninde hep 'annesini aldatmasının' izi vardır.
Biff'i oynayan Ozan Yıldırım, sanıyorum o öfkeyi yansıtmaya çalışmak için babasıyla çatışma sahnelerinde çok bağırıyor. Bence o kadar şiddetli tepkiler yerine, aşırı düşkün olduğu babasına öfke beslemesine yol açan 'iç çelişkisini', mimik ve vücut diline oturtarak daha iyi aktarabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.