Bülent Gürlük

'Anam Bacım Avradım' yeni bir sabun köpüğü

Efendim, önceki gece İzmir DT'nin yeni oyunu 'Anam Bacım Avradım'ın prömiyerindeydik. Ve ne yazık ki Türk oyunlarının, gişe yapsın diye 'sabun köpüğü' tarzındaki metinler arasından seçilmesine bir kez daha tanıklık ettik...
Türkiye'nin kanayan yarası 'kadına şiddete' sözde güldürüyle yaklaşan oyun, metin değeri açısından toplumsal derinlik ve sağlam bir dramatik kurgudan yoksun.
Tıpkı geleneksel köy seyirlik oyunlarımızdaki gibi, ortaya bir kanepe atılıp, olayların en amiyane biçimde abartılmasından bir 'mesaj' çıkarmaya çalışma çabasının ötesine geçemiyor.
Haliyle bu kadar ucuz ve dramatik yapısı zayıf bir metnin sahnedeki tek varlık şansı, oyunculuk performanslarına kalıyor.
***
Rejiye, İzmir Operası'nın bale sanatçısı Şenay Sönmez'in koreografilerini yaptığı şarkılı danslarla bir hareket getirilmiş ama bu kez de sesler problemli...
Başrolde 'Zehra'yı oynayan Fulya Yalçın, Devlet Tiyatrosu'nda en beğendiğim oyuncular arasındadır. Önceki gece de oyunculuğuna söyleyecek lafım olmamakla birlikte, sesi fena halde kısıktı. Sevgili Fulya'nın en kısa zamanda iyileşmesini dilerim. 'Sümbül' rolündeki Menekşe Bendeş Özyiğit'in sesi de şarkı söylediği bölümlerde iyi tınlamadı.
***
Kastlar arasında bana keyif veren, gerçekten güldüğüm, etkilendiğim ve oyunculuğunu hissettiğim en etkili isim Nevzat Hakan Dönmez'di.
Hakan, işini son derece sahiplenen, oyunculuğu tüm hücrelerine sindiren ve izleyiciyle arasında samimi bağ kurmayı başarabilen bir sahne enerjisine sahip.
Canlandırdığı karakter, sanki onun ruhuna girmişçesine rolünü yaşayan bir oyuncu. Duruşu insanı en küçük bir boşluğa düşürmüyor. Önceki gece de disiplini, sesini iyi kullanışı, vücut dili ve mimikleriyle muhteşem bir performans sergileyerek girdiği her karede salonu baştan çıkardı.
Sevgili Hakan'ı en yakın zamanda, daha ciddi bir oyunun başrolünde izlemekten keyif duyacağım.
***
'Anam Bacım Avradım'da, bana göre yönetmen Yaşar Ürük'ün gözardı ettiği iki önemli handikap var.
Birincisi; zorla evlendirilen, koca dayağından kaçarak tek başına ayakları üzerinde durmaya çalışan Zehra'nın geneleve düşmesi... O kadar bilinçli bir kadının, başvurabileceği sivil kuruluşlar ve sığınma hakkı varken gözünü genelevde açması, mantık kadar 'mesajı' da çarpık bir kılığa sokuyor.
Öyle ki, oyunun hitap ettiği kesimlerde, 'Kocasına ve kaderine boyun eğmeyen kadının yeri kerhanedir' düşüncesi uyandırılıyor.
Ayrıca sanat, yaşam savaşında insana güç ve umut vermelidir. Kötü yola düşürülmesi yetmiyor gibi, finalde de üzerindeki gelinliğin diğer oyuncular tarafından parçalanmasıyla 'Zehra'nın sembolik olarak 'yok edilişini' izliyoruz.
Hani oyunun başındaki barkovizyonda, adamın kovaladığı kadını çevreleyen destek çemberine ne oldu?
***
İkincisi; oyunda tüm cinayetleri abiler ya da erkek kardeşleri işliyor. Ve baştan sona yaşanan her türlü şiddetin sebebi 'namus temizlemek' olarak gösteriliyor.
Oysa çağdaş toplumda kadın, kocasından ya da sevgilisinden şiddet görüyor. 'Anam Bacım Avradım'da çevresi ve ailesi tarafından azmettirilen erkek kardeşlerin 'namus cinayetleri', konuyu kadına şiddetin odağından, Güneydoğu'daki töre cinayetlerine kaydırıyor.
Ama oyun, Türkiye'nin en çağdaş ili İzmir'de geçiyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.