Kısa Film Festivali ve Çelik'in konuşması
Ne yazık ki sosyal ve kültürel yönden İzmir'in hayat belirtileri ise ancak birkaç soluktan ibarettir. Çünkü kenti yönetenler ile ekonomide söz sahibi olan işadamlarımızın ufuk zenginliği, sadece kruvaziyerden inecek turist sayısına odaklanacak kadar güdüktür...
Bu yüzden İzmir'deki uluslararası festivalleri saymak için bir elin parmakları bile fazla geliyor.
Tarihi, turistik ve kültürel zenginliğimizi dünyaya duyurmada en etkili markaların festivallerle yaratılabileceğini kavrayacak bilinç nerdeee...
***
İşte 'hayat belirtisi' gösterdiğimiz birkaç nefesten birini ciğerlerimize çektik önceki gece.
12 yıldır kentteki monotonluğa hareket ve heyecan getiren 'kısa bir solukla' yeniden canlandı İzmir.
Nihayet 'Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali'nin açılışındaydık geçtiğimiz akşam.
Çok daha büyük salonlara layık film gösterimlerine kapılarını açan Fransız Kültür Merkezi'ndeki açılışta, Cannes'da yarışan Nash Edgerton imzalı 'Ayı' adlı 11 dakikalık harika filmi izledik.
İzmir Sinema Derneği'nin düzenlediği, direktörlüğünü Nesim Bencoya'nın üstlendiği festivale katılan 38 ülkeden 117 kısa filmin gösterimi, 20 Kasım'a kadar Fransız Kültür Merkezi'nde, her gün saat 11.00'den gece geç saatlere kadar sürecek.
Bu arada sinema sektörüne yıllardır önemli isimler kazandıran İzmir'den bir tek eserin bile festivalde yer alamayışı da önemli bir 'acizlik' göstergesidir!
***
Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali açılışının benim için ilgi çekici bir başka noktası ise, etkinliğe destek veren Kültür Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Dr. Abdurrahman Çelik'in ibret veren konuşmasıydı.
İzmir Sinema Derneği'nin yıllardır üstün çabalarla ve sponsor zorluğu çekerek festivali bugünkü noktaya getirdiğine dikkat çeken Abdurrahman Bey, "Bu kentin işadamları nasıl olur da yıllardır sinemanın önemini kavrayamaz. Festivali düzenleyenler sürekli sponsor sıkıntısı çektikleri halde, İzmir'i dünyaya tanıtan bu organizasyona destek verilmiyor. Halbuki o işadamları bilmeliler ki, önemsemedikleri sinema uluslararası çapta uyandırdığı etki ve ilişkilerle kendilerine en büyük faydayı sağlıyor. İzmir'in tanınmasında en etkili güç olarak yerini alıyor" diyerek benim de dilimde tüy bitiren 'duyarsızlığımızı' yüzümüze vurdu.
Vurdu da, utanan kim...
***
Gösterimden sonraki kokteylde sohbet ettiğim Abdurrahman Çelik ve festivalin jüri başkanı olan sinema yazarımız Atilla Dorsay, İzmir'in kültür sanat yaşamındaki cılızlığına gerçekten hayret ettiklerini söylediler.
Yöneticilerin ve ekonominin önderleri tarafından sanata gösterilen ilgisizliğe inanamıyorlar.
Kültür Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Bey, "Ben Adıyamanlıyım. Çocukluğumda kültür sanatın en ileri olduğu şehri sorsalar, tek kelimeyle İzmir derdim. Şimdiyse hak ettiği seviyenin çok gerisinde. İzmirliler için, Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay'ın İzmir Milletvekili olması güzel bir fırsat. Ayağınıza kadar gelen bu şansı iyi kullanın" diyerek sohbetimizi noktaladı.
Bana da derin bir nefes alarak, iç geçirmek kaldı!
Gençlik Senfoni konser yapamıyor
İzmir'in klasik müzik hayatına yeni bir ses, kalite ve rekabet getiren Gençlik Senfoni Orkestrası, Büyükşehir Belediyesi'nin açtığı kadro sınavının üstüne yatması yüzünden yaya kaldı. Genç sanatçılar akıbetinden habersiz çalışmalarını sürdürmelerine rağmen, bütçe sağlanmadığı için önümüzdeki iki konserleri de rafa kaldırıldı.
Oysa geçtiğimiz günlerde; James Bond, Star Wars, Karayip Korsanları, Tomb Raider gibi film müziklerinin ünlü tonmaisterı Mike Valentine, genç orkestranın performansını ücretsiz olarak kayda geçirdi. Sizin anlayacağınız Gençlik Senfoni üyeleri Hollywood'a kaydoldular ama Büyükşehir'e asla...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ekrandaki '72. Koğuş' fıtığımı iyice azdırdı! (16 Kasım 2011)
- Bayram sürprizleri ve genç sanatçılar (10 Kasım 2011)
- Kültür Çalıştayı ne değiştirdi? (08 Kasım 2011)
- İzmir'in dört yanı EgeArt'ın sanat ışığıyla aydınlanacak (03 Kasım 2011)
- Burçin Büke, her dokunuşuyla duygu yüklüyor 'Gözbebeğim'de (02 Kasım 2011)