'Arşın Mal Alan'ı oyunculuk kurtarıyor
İzmir prömiyerini yapan oyun bu kez Elhamra'da değil, Karşıyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi'ndeydi. Hatırlarsanız Çingene Baron'da, rejideki durağanlığı eleştirmiştim. Strauss ustanın güçlü ezgilerinin yanı sıra sahne üzerinde operetin kimliğine yakışır bir aksiyon yoktu. Oysa operetin en önemli özelliği, dokusundaki tiyatrallıktır.
***
Hacıbekov'un 'Arşın Mal Alan'ında ise durum tam tersi... Müzikalitesi yerelliğin ötesine geçemeyen eserde, yönetmen Haldun Özörten sahnede olağanüstü bir tempo yaratmış.
İzmir Operası'nın solist ve rejisörlerinden Özörten, yakın zamanda annesini yitirmenin sarsıntısına rağmen iş disiplininden bir an olsun uzaklaşmamış. Gece gündüz çalışmanın yorgunluğu gözlerinden akıyordu prömiyer gecesinde...
Hem eseri günümüze taşıyacak metin düzenlemesine kafa patlatmış hem de tüm oyuncuların rolünü üzerine oturtacak 'kişileştirme' çalışması için hepsine tek tek zaman ayırmış. Keyifli, canlı, samimi ve salondakileri içine çeken bir reji ortaya çıkarmış.
Kendisini kutluyorum...
***
Yine de Arşın Mal Alan'da, yaratıcı rejinin üstünü örtemeyeceği handikaplar da sırıtmıyor değil.
Öncelikle, metin Türkçeye çevrildiği halde aryaların Azerice söylenmesi 'dil karmaşasına' yol açıyor. En azından, temsillere mutlaka üst yazı konulması gerekiyor. Çünkü Azericenin kullanıldığı bölümlerde ne denildiği anlaşılmıyor.
Oysa ki ilk kez bir temsilde a'dan z'ye hiçbir oyuncunun performansı aksamıyor. Evren Kayacan (Gülçehre), Fahri Önoğlu (asker), Erdem Türkbay (Sultanbey), Zafer Rengin Baykal (Cihan), Seza Agun (Asya), Nejad Beğde (Süleyman), Şeniz Çimen (Telli) ve Kaner Sümer (Veli), birini diğerinden ayıramayacağınız kadar iyi rol yapıyorlar. Tonlamalardan, mimik ve hareketlere dek tiyatroculara taş çıkarıyorlar.
Bu güzel emeğin hedefi daha iyi vurması için Azeri aryaların Türkçe açıklamayla verilmesi şart.
***
Ali Hoca'nın orkestra ve koro şefliğini üstlendiği Arşın Mal Alan'ın müziği, tamamen Azerbaycan'ın folklorik motifleriyle bezenmiş. Müzikal anlamda büyük bestecilerin ya da Aşk-ı Memnu'da Selman Ada'nın ezgilerindeki gibi güçlü bir melodik yapısı yok.
Müzikler Azerbaycan halk ezgilerinden oluştuğu için fazlaca yöresel kalıyor ve melodilerde 'evrensel' bir tat bulamıyoruz.
Böyle olduğu için, koreografilerde zengin bir yaratıcılık imkanı da sağlanamamış. Aşağıda folklorik ezgiler çalındığından, sahnedeki danslar da halk oyunlarını andıran ucuz figürlerin ötesine geçemiyor.
Kimi zaman eğlenceli, kimi zaman komik kaçıyor.
***
Bunun yanı sıra, sahne sanatlarında oyunun kurgusuna yön verecek 'dramatik çatışma'dan yoksun bir metin Hacıbekov'un eseri.
Bir oyunda hem karakterlerin sivrilmesini hem de olay örgüsünün 'karşıtlıklarla' güçlenmesini sağlayan unsur 'dramatik çatışma'dır. Ama ne yazık ki oyunun tüm kahramanları iyi niyetli. Arşın Mal Alan'ın bir tek 'kötü kahramanı' yok.
Oyun, kişilik ve çıkarları birbiriyle kesişmeyen kahramanlarımızın, kendi talipleriyle mutlu sona ulaştığı düz bir olay örgüsünden ibaret. Tek olay, Sultanbey'in kızı Gülçehre'yi aşık olduğu delikanlı yerine başkasıyla evlendirmeyi düşünürken, o adamın zaten kendi aklındaki aday olduğunu öğrenmesi!
Bu arada unutmadan, Gülçehre'yi canlandıran Evren'in ayağındaki o çirkin ayakkabıyı da değiştiriverin lütfen!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dalkılıç, 'kırık ayakla' Türkiye prömiyerine geliyor (25 Kasım 2011)
- Kürşat Başar ve Burçin Büke birlikteliği çok keyifli (23 Kasım 2011)
- Cihat Aşkın'ın keman melodileriyle coştuk (22 Kasım 2011)
- Kısa Film Festivali ve Çelik'in konuşması (18 Kasım 2011)
- Ekrandaki '72. Koğuş' fıtığımı iyice azdırdı! (16 Kasım 2011)