10 gün kadar önce, ünlü keman virtüözümüz Cihat Aşkın'ın İzmir Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde verdiği konseri köşeme taşımıştım. O gece Brahms'ın keman konçertosunu coşkuyla yorumlayan Aşkın, dinmek bilmeyen alkışların ardından bir Türk eseriyle bis yapmış ve salonu dolduranların gönlünden taşan duygu seliyle uğurlanmıştı.
Çaldığı parça Ali Ekber Çiçek'in 'Haydar' isimli Erzincan semahıydı... Hakan Şensoy'un keman için düzenlediği eserde, aşkın sarhoşluğuyla insanı kendinden geçiren ezgilere bırakın yüreğimizi, Aşkın'ın elindeki yayın kılları bile dayanamayıp tel tel döküldü.
***
O coşkunun üzerine, bu kez İzmir Sanat'taki Türkiye prömiyerinde ünlü piyanistimiz Hande Dalkılıç'ın duygu yüklü dokunuşlarından dinledim aynı 'Haydar'ı... Ama bu kez Çetin Işıközlü ustanın düzenlemesiyle.
Ve yine tüm salonun nasıl mest olduğunu satırlara geçirecek kelimeler bulamıyorum. Zaten müziğin büyüsü yaşanır, hissedilir ama asla sözlerle anlatılamaz. Önceki gece Hande Dalkılıç'ın resitaline gelmeyenler inanın çok şey kaçırdı.
Sadece 'Haydar'ı değil...
Çetin Işıközlü'nün 'Yukarı Fırat Ezgileri' başlığıyla çok sesli düzenlediği, hepsinde iç yakan bir başka aşk ve hasretliğin melodilere döküldüğü o güzelim türkülerin havasına, suyuna, kokusuna doyamadık.
***
Geçen haftaki yazımda, sevgili Dalkılıç'ın sağ ayağında alçıyla İzmir'e geleceğini vurgulamıştım. Nitekim öyle de oldu ve prömiyer heyecanını ertelemek istemeyen sanatçı, kırık ayağıyla İzmirli hayranlarının karşısına çıktı.
Zorluk sadece buraya gelmesiyle bitmiyordu elbette. Sahnede sol ayağıyla piyanonun sağ pedalını kullanmanın, kendi deyişiyle sağ yerine solla yazmaya çalışmanın direnişine rağmen, parmaklarına kuvvet tam bir 'Türk bestecileri gecesi' yaşattı bizlere.
***
Konserin ilk bölümünde, Muammer Sun'un 'Yurt Renkleri'nin 1'inci defterinden 'Uzun Hava-Kırık Hava', 'Dinleti-Köçekçemsi', 'Ağıt-Yakarı' ile 'Horonumsu-Gezinti ve Oyun' bölümlerini sundu.
Sonra sırasıyla Ulvi Cemal Erkin'den 'Duyuşlardan Küçük Çoban ve Oyun', Hasan Niyazi Tura'dan bizim yörenin 'Ah bir ateş ver' adlı Ege türküsünü çalan Hande Dalkılıç, Ahmed Adnan Saygun'un 'Aksak Tartılar Üzerine On Etüt'ünden seçtiği eserlerle ilk yarıyı tamamladı.
Böylece Türk bestecilerin klasik eserleriyle, kendi coğrafyamızdaki müzikal yolculuğumuza Batı'dan başlamış olduk.
***
İkinci yarıda ise Doğu türkülerimizin yeni düzenlenmiş haliyle ilk dinletisine doğru yola çıkmaya hazırdık. Dalkılıç'ın her dokunuşunda, kendimizi Fırat Nehri'nin kıyılarında yaşanmış ayrı bir aşk hikayesinde bulduk.
Umutsuz sevgileri, acıları, hasreti, yitirilmişliği, çılgınlığı, isyanı o anda yüreğimizde çalınırcasına hissetmemek mümkün müydü 'Şu Fıratın Suyu Akar Serindir'de ya da 'Sarı Gelin'de...
Dalkılıç parmaklarının ucunda savurdu ruhumuzu, Erzurum'dan Elazığ'a, Elazığ'dan Erzincan'a...
'Dağlar Dağımdır Benim', 'Pınar Başından Bulanır', 'Hafomun Evi Kaya Başında', 'Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım' ve 'Haydar'...
Nasıl mest olmasın ki insan?
Anadolu tüten şarkıları, çok sesli müziğiyle çağdaş bir forma kavuşturan Işıközlü'ye de, o ezgilerin eşliğinde bizi gönül yolculuğuna çıkaran Hande Dalkılıç'a da sonsuz teşekkürler.