O 'Çılgın Türkler' operaya yansımamış
Çünkü o kara günde, Mustafa Kemal'in sadece bedeni ayrıldı aramızdan, asla ruhu ve eserleri değil.
Atatürk, dumanı tüten topraklarda bir milleti küllerinden var ettiği için el üstünde tutuluyor hala... İnsanına onurlu bir geleceğin ışığını sunduğu için milyonları yürütüyor peşinden.
***
10 Kasım'daki anma törenleri gayet görkemliydi ama en etkileyici görüntü yine İzmirlilere aitti. Siyahlar giyerek Cumhuriyet Meydanı'nı kuşatan kadın erkek, genç yaşlı binlerce insan, Mustafa Kemal'in gözü, kulağı ve aydınlık yüzü olduklarını O'nun silüetini oluşturarak simgeleştirdi.
Dileğimiz, çağdaşlık yolundaki bu simgeleşmenin şekillerde kalmayıp Ata'nın ilerici ruhuna yakışır projelerle kentin yeniden şaha kalkmasıdır.
***
İzmir'in anma etkinliklerindeki farkı, meydandaki kalabalığın çizdiği o muhteşem portreyle sınırlı kalmadı. 10 Kasım akşamı, İzmir Operası'nın Elhamra Sahnesi'nde de günün anlamıyla örtüşen bir dünya prömiyeri vardı.
Turgut Özakman'ın, "Sevgili gençler! İstiklal Savaşı, dünyadaki en meşru, en haklı, en kutsal savaşlardan biridir. Emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran atalarınızla gurur duyun. Şehit ve gazilerinizin onurunu yalancılara çiğnetmeyin" öğüdüyle son sözünü söylediği tarihsel romanı 'Şu Çılgın Türkler'in operasını izledik o gece...
***
Kurtuluş zaferini destansı bir dille anlatan Özakman'ın 'Çılgın Türkler'ini, Sıtkı Tekmen librettoya dönüştürmüş. Operanın bestesini ise Çetin Işıközlü üstlenmiş. İlk gösterimin 10 Kasım'a denk getirilmesiyle pompalanan heyecanın yanında, eserin sanatsal handikaplarını gözardı edemeyiz.
Sıtkı Tekmen, romandaki birçok değişik zaman, mekan ve hikayeleri, belli ki kurtuluşu kronolojik karelerle yansıtmak adına baştan sona librettoya taşımış. Bunu yaparken, operanın müzikal bütünlüğü ve anlatımın şarkılarla süslenmesi gerektiğini hiç hesaba katmamış. Libretto, edebi bir eserin sadece diyaloglaştırılma hali değildir. Bir operaya nitellik kazandıran doku ezgisel bütünlükle, akılda kalıcı melodilerle, karakterlerle bütünleşen arya ve düetlerle sağlanır.
***
Nitekim 'Şu Çılgın Türkler'deki olay dizisini aynen operaya geçirmek, okul müsameresini andıran sahnelere yol açmış. İstiklal Savaşı operasına bir tane isyan, hüzün, zafer ya da kurtuluş şarkısı yazılmaz mı?
40 solistin sürekli konuşmalarıyla geçen, romandaki sıralı mekanların bir masa-iki sandalye etrafında kurulup kaldırıldığı, Çetin Işıközlü'nün çarpışmaları notalarla yansıtmasına rağmen hafızada yer eden bir ezginin yaratılamadığı bir opera izledik.
Yönetmen Haldun Özörten, görseller kullanarak ilgi çekici ve renkli sahneler yaratmaya çalışmış ama metnin dağınıklığı yüzünden ortaya bütünlük çıkmamış.
***
Kişileştirmeler de sakarca...
Kurtuluş Savaşı'nı anlatan bir operada Mustafa Kemal böylesine silikleştirilir mi? Adam baş kumandan mı, ulak mı belli değil. Tanımayan birinin 'kurtarıcı' kimliğini algılaması imkansız. Üstelik fiziki görüntüsü de akıllara zarar. Tamam, sesi etkileyici ama zaten solistik bir müzikalite yok ki eserde. Hiç değilse o tarihsel kişilik, fiziksel görüntüsüyle biraz koyultulsaydı.
***
Şu Çılgın Türkler'de en çok Faruk Yüzbaşı ile Nesrin'in arasında alevlenen aşktan keyif alır gibi oldum. Keşke tüm olaylar, savaşın canalıcı ortamında doğan bir aşk öyküsünün içinde anlatılsaydı. Ya da temel bütünlüğü sağlayacak başka bir hikayenin etrafında merak ve tutkular uyandırılsaydı...
Bu arada kostümleri beğendim... Bir de Deniz Kırcalı'nın gayet mükemmel çaldığı viyolonsel solo çok hoştu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Basında 'sanat uzmanı' muhabirler yetişmeli (09 Kasım 2012)
- Operada daha yaratıcı rejilere ihtiyaç var (08 Kasım 2012)
- Devlet Tiyatrosu, barışı kukla oyunuyla anlatacak (06 Kasım 2012)
- İzmir Operası'nın 'Uyurgezer Kız'ı... (30 Ekim 2012)
- Nora'nın ödediği bedele katlanacak kadın var mı? (04 Ekim 2012)