Yıllardır yeri geldikçe yazıyorum, İzmir'in sosyal kimliğini ve kent estetiğini zedeleyen en önemli sorun, sokaklarımızı işporta, seyyar satıcı, dilenci ve uygunsuz araç parklarının istila etmesidir. Ama bir dinleyeni, müdahale edeni arayın ki bulasınız? Ne Valilik, ne Büyükşehir Belediyesi, ne de Emniyet'in bu konuda en küçük bir yaptırımını gören parmak kaldırsın! Eğlence mekanlarının tente boyuyla uğraşmanın ve bir ara Kordon'u araç trafiğine kapatmanın dışında...
***
Bakın modernliğiyle övündüğümüz İzmir'de, halkın soluk alabileceği en güzel cadde ve meydanlarda nasıl bir görüntü, gürültü ve insan kirliliği yaratılıyor. Karşıyaka Çarşısı, Kordon boyları, iskele önleri, Gündoğdu, Kıbrıs Şehitleri, Konak meydanı, Güzelyalı sahili ve halkın hoş vakit geçirebileceği daha birçok alan, geceleri yollara serilen tezgahlardan, kokoreç ve ızgara dumanından, çığırtkanlıktan, yerlere atılan çöplerden dolayı nefes alınmaz halde.
Şehrin en nezih yerleşimlerini, 'getto' gibi kurtarılmış bölgeye çeviren bu düzensizlik, keşmekeşlik ve kuralsızlığa dur demek ne mümkün!
***
Ama İzmirlileri bu çirkin manzarayla baş başa bırakanlar, sokağın ahengini ve çehresini bozmanın faturasını kime kesiyor dersiniz?
O görüntü çarpıklığının aksine, gayet yaratıcı, estetik ve mesaj içerikli canlı heykel çalışmalarıyla meydanlarımıza renk katan sokak sanatçılarına... İki haftayı aşkın süredir, size daha önce de projelerinden övgüyle bahsettiğim 'Sokak Sanatları Atölyesi' üyelerinin gösterileri, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Estetiği biriminden çıkagelen yetkililer tarafından engelleniyor.
***
Diyeceksiniz ki neden?
Çünkü onlar, kentin sembolü olan meydanlarımızda ürettikleri canlı heykellerle, sokak hayatımıza sanatsal bir incelik kazandırdılar.
Çünkü onlar, kendi değerlerimizi ön plana çıkaran figürler yaratarak, insanlık onurumuz ve kişilik haklarımız için verdiğimiz kavganın simgesi oldular.
Çünkü onlar, Seyit Onbaşı'dan Çanakkale destanı kahramanlarına, efelerimizden savaşta top taşıyan kadınlarımıza, sanat festivallerinden Karagöz Hacivat'a, Atatürk devrimlerinden kadına şiddete, tutuklu gazetecilerden çevre kirliliğine varıncaya dek, ortak kazanımlarımızın etrafında kenetlenme duygumuzu kabarttılar.
***
Erdal Çoban'ın önderliğinde 2008 yılında kurulan Sokak Sanatları Atölyesi, saymakla bitmeyecek daha birçok sosyal sorumluluk projesine imza atarken, Büyükşehir dahil kimseden bir kuruş destek görmedi.
Bu arada yine kendi imkanlarıyla davet aldıkları Rusya, Romanya, Yunanistan ve İspanya'da, hem ulusal hem evrensel insanlık değerlerine vurgu yapan sokak gösterileriyle ülkemizi temsil ettiler.
İşte Büyükşehir'in işgüzar 'Kent Estetikçileri', tüm bu başarıların altına adını yazdıran Sokak Sanatları Atölyesi'ni 15 gündür engelledikleri gibi, utanmadan bir de çapraz sorguya çekmişler!
***
"Neden Büyükşehir'den izin almıyorsunuz? Kent estetiğini bozuyorsunuz. Neden savaşa hayır diyorsunuz? Neden Silivri'deki tutuklu gazetecileri heykel yapıyorsunuz? Neden Madımak olayını irdeliyorsunuz? İTO'ya kayıtlı mısınız? Vergi ödüyor musunuz? Topladığınız parayla ne yapıyorsunuz? Gerekirse çevik kuvvetten güç alarak sizi kaldırırız" gibi yıldırıcı soruların hepsine açık alınlarıyla yanıt vermiş sokak sanatçıları. Zira İTO'ya kayıtları da var, vergilerini de ödüyorlar.
Sanmıyorum bu saçmalıktan Başkan Aziz Kocaoğlu'nun haberi olsun. Ve umuyorum öğrendiğinde, halkın yanında yer almanın gereğini yapacaktır.