Tanrı, kötü günümüzü kollayan dosttan korusun
Ünlü bir sanatçının telefonu, yakınları tarafından telaş ve endişeyle peş peşe çaldırılıyor.
Açan kişi 'alo' der demez, karşıdaki ses ahizeye 'ohhh' diye içini boşaltarak soruyor:
- Yaşıyorsun değil mi? Bir şeyin yok yani...
- !!!
- Kusura bakma, internette birileri öldüğünü yazmışlar da... Çok korktuk, kötü bir şaka herhalde...
***
Kötü de kelime mi, 'eşek şakası' diyeceğim ama bunları hayvan yerine koymak bile ayıp!
En son ekranın sevilen yüzü Kıvanç Tatlıtuğ nasibini aldı bu 'ölüm sevicilerden'...
Twitter'da hayatını kaybettiği yolunda twit'ler atılmış. Haliyle hem yakınları hem de hayranları yanlış alarmla paniğe kapılıp Tatlıtuğ'u telefon ve mesaj yağmuruna tutmuşlar. Her zaman ölçülü tepkileriyle tanıdığımız Tatlıtuğ ise, 'Bazı soysuz şerefsizlerin şaka yapası gelmiş!' demekten kendini alıkoyamadı bu kez...
***
Daha önce de yaşadıkları halde Münir Özkul, Nejat Uygur, Neşet Ertaş ve şu an yoğun bakımdaki şarkıcı Müslüm Gürses için benzer densizlikler yapıldı.
İstihbarat yanılgısı dahi olsa, doğru kaynaklardan teyit etmeye gerek duymaksızın milyonların ilahlaştırdığı isimlerin üzerine çarpı atmak insanlığa sığar mı?
Kimi haber sitelerindeki ciddiyetsizliğin boyutları da yayıncılık adına ayrı bir utanç kaynağı.
***
Nedense, zirve basamaklarını tırmanan insanların felakete uğrama beklentisiyle pusuya yatanların arttığını gözlemliyorum.
Ünlü şarkıcı İbrahim Tatlıses kurşunlandığı zaman, daha kanı kurumadan durumdan vazife çıkaran doktorlar peş peşe ekranda sökün etmiş, "Bir daha konuşamaz, yürüyemez, şarkı söyleyemez" diye zırvalayıp durmuşlardı. Hem de tedavisini üstlenen hekimler henüz açıklama yapmamışken.
O bir dizi beyaz önlüklünün 'artık sesini kullanamaz' diye ahkam kestikleri Tatlıses, şimdi albüm çıkarıyor!
***
Bu tavır sadece ünlülere yönelik değil. Hepimizin iş ve sosyal ilişkilerinde bir 'kötülükten beslenme' alışkanlığıdır gidiyor.
Örneğin en yakınındakilerin başarısını, mutluluğunu, ilişkilerini kıskananlar, onları üzecek bir durum ortaya çıktığı anda yardıma koşmak için fırsatı kaçırmıyorlar.
Halbuki o kadar can dostu iseniz, öncesinde niye gözünüzle, yaydığınız kötü enerji ve dedikodularınızla insanları yiyip bitirmek için elinizden geleni yapıyorsunuz?
***
İdeal bir eş bulmanızı çekemeyenleri, mesleki bir sıçramayı kıskananları, kendinle barışık olmanızı hazmedemeyenleri, kazandığınız değerlerde gözü kalanları, ürettiklerinize çamur atanları, mutluluğunuza gölge düşürenleri, yüzüne gülüp arkanızı oyanları uzakta aramayın.
Güvenilir dostlukları bile tehlikeli bir rakip, kendi hayatı için engel gibi algılama hırsı bürümüş yüreğimizi.
***
Hadi bunlar rekabetçi kültürün çıkar oyunlarına kapılmanın hezeyanları... Ama ayağından asıldıkları insanların yere çakılmasına karalar bağlama yüzsüzlüğüne ne demeli?
Zora düşenin yardımına koşmanın altında, kendi vicdanlarını temize çıkarma duygusu yatıyor olmasın sakın!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.