Bisikletli özgür kız ve Kocaoğlu'nun sözü
Ne solundan vızır vızır geçen otomobil sürüsüne dikkat ediyor, ne de kavşaklardaki yoğunluğa aldırış ediyor.
Oturduğum yerde diken üzerindeyim. Araçlardan birinin tam ona çarpacağını zannederken otomobil zınk diye durup yol veriyor. Birazdan, bu kez kurtulamayacak diye korkudan gözlerimi kapadığım bir anda yine araçlar stop ediyor, bisikletli kız cumhurbaşkanlığı makam aracının şoförüymüşçesine esip geçiyor.
***
Dünyayı umursamayan bisikletli kızın, kalabalık bir caddede değil de evinin koridorunda yürüyormuşçasına rahatını bozmayışını ağzım açık izliyorum. Bir an bile başını çevirmeye ya da araç altında kalabilirim endişesiyle yavaşlamaya gerek duymuyor. Özgürlüğün kanatları onu oradan oraya bir tüy gibi uçuruyor.
Pes diyorum! Ona bir şey olacak korkusuyla, lunaparktaki radara binmişim gibi oturduğum yerde öyle bir kasılmışım ki, direksiyondaki arkadaşım 'Neyin var senin yahu? Rahatsız mısın, koltuğu yatırmak ister misin' diye soruyor.
***
'Görmüyor musun şu bisikletliyi?' diye hayretle soruyorum. 'Bu ne kayıtsızlık, üzerinden geçecekler diye ödüm patlıyor ama kendisi oralı değil' diyorum.
Arkadaşım gülüyor.
- Önceleri ben de aynı duyguya kapılıyordum, burada yaşadığım için artık alıştım. Sen keyfine bak, kimse o kıza çarpmayı bırak yanına bile yanaşamaz.
Nedenmiş, ne özelliği var onun?
- Altında bisikleti var, daha ne olsun. Kendi yolundan gidiyor, kavşak dönüşlerinde geçiş üstünlüğüne sahip. Trafikte 'öncelikli' senin anlayacağın. Bunu bildiği için de burada bisiklet sürücülerinin zevkine diyecek yok. Herkes haklarına saygı gösterileceğini biliyor.
***
Doğru söylüyor. Caddeler, sokaklar hatta kesişme noktalarında park ve kaldırımların üzerinde bile bisiklet yolları gözüme ilişiyor. Sayıları kimi yerde motorlu araçlarla çekişecek oranda.
Bu sayede daha temiz, çevreci, gürültüsüz ve stressiz bir ulaşım kalitesini yakalamışlar. Sadece kent içinde değil, çevre yollarında, gezi parkurlarında, hatta motorlu araçların giremediği bölgelerde bisikletliler cirit atıyor. Gerektiğinde metroyu, otobüsü, trenleri rahatlıkla kullanabildikleri için 'sele üzerinde dünya turu' kültürünü akıllarına, bedenlerine oturtmuşlar.
***
O yüzden Viyana caddelerindeki o bisikletli kız özgür ve korkusuzca pedal basabiliyor. Ve Avrupa'nın en küçük yerleşimlerinde bile bu alışkanlık değişmiyor...
Her yurtdışı seyahatimden sonra bir 'bisiklet yazısı' yazmayı farz edinmiştim. Dileğim çok sevdiğim bisikletin İzmir'de de özgürlüğünü kazandığı, 'Şeytan arabası' yaftasından kurtulduğu, tüm dünyadaki gibi çağdaşlığın göstergesi sayıldığı bir kent kimliğine kavuşmanın adımlarının atılmasıydı.
Ve şimdi görüyorum ki, İzmirli bisikletçilerin örgütlü mücadelesi ve Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun kendilerine kulak vermesiyle yeni bir döneme girildi.
***
Bisikletçi Şafak İnce'nin Yeni Asır'da gündem yaratan haberlerinin ardından gerçekleşen buluşmada, Aziz Başkan 'Bisiklet dostu kent' anlayışıyla yeni projelere imza atacağına söz verdi...
Öncelikle bisiklet yollarının çağdaş ve uluslararası standartlarda bir ağ oluşturmasının yolu açılacak. Başkan'ın yeşil ışık yakmasıyla, bisikletçiler de kendi görüş ve önerileriyle İzmir'in 'bisikletsever' kimliğini kazanmasının koşullarını sundular. Umarım bir gün, tıpkı Viyana'daki o kız gibi bisikletçilerin özgürce yol aldığı bir kent ulaşımına sahip oluruz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Avrupai bir sokak kültürü İzmir'e çok mu? (20 Ağustos 2013)
- Eşyaya ve betona değil yaşamaya alan yaratmalı (14 Ağustos 2013)
- Karya Barok Topluluğu Avusturya'yı fethetti (13 Ağustos 2013)
- Opera Genel Müdürlüğü'nün taslağı, görüşlerinizi bekliyor (12 Temmuz 2013)
- Karşıyaka Sahnesi'nde sanat fırtınası sürecek (09 Temmuz 2013)