Giriş Tarihi: 13 Ağustos 2013, 18:08
Günümüzün modern insanı, gösteriş uğruna evini boğazına kadar eşyayla doldurma alışkanlığını geride bıraktı. Koltuktan, sehpadan, büfeden, konsoldan geçilmeyecek yer bırakmamak yerine, hobi köşeleri ayıran, duvarına astığı tabloyla 4 duvarın kasvetini dağıtan, çocuklarına kendini ifade edeceği alanlar yaratan, çiçekleriyle odalarının, balkonunun havasını değiştirenler artıyor.
Çünkü çağımız bireyi fark ediyor ki, evlerimiz birer yaşam ve canlılık yuvası olmalı, başkasına beğendireceğimiz eşyalarla tıka basa doldurduğumuz bir show room değil...
***
Özellikle Avrupalının yaşam tarzında bu anlayış yıllar öncesinden yerleşmiş. Evlerinde sanatın neredeyse her türlü örneğine rastlamak mümkün. Bizdeki gibi ortada koca sehpalar, oturma grupları, hava atmak için çeyiz tabaklarını çanaklarını tıktıkları kocaman camlı dolaplar göremezsiniz.
Zira hantallığa merakları yok. Evlerini kendi zevklerine göre pek ala süslemeyi, güzel sofralar hazırlamayı biliyorlar ama yaşadıkları yerde nefes almayı ve yeşili daha çok önemsiyorlar.
Öyle ki artık çatılarını bile çim ve çiçeklerle donatma modası yaygınlaşıyor.
***
Ya dışarısı... Mantık yine aynı. Dünkü yazımda bahsettiğim gibi, geçtiğimiz iki haftayı Avusturya'da geçirdim. Adamlar Gmunden gibi göl kıyısına kurulmuş bir şehri turizmin önemli dünya merkezlerinden biri haline getirmeyi başarmış.
En başta doğasını koruyarak. Ormanlık alanların içinde kendine özgü mimarisiyle insanın ruhunu okşayan evlerin panoraması yağlıboya tadında. Ama imarda konutlara ayrılan yerler çok sınırlı. Muhteşem göl manzarasının dibine vurmak için ağaçların kökünü kazımamışlar. Uçsuz bucaksız orman arazilerinin içinde, sadece göl kıyısında kentleşmeye açık bölgelerde parmakla sayabileceğiniz kadar ev var. Onlar da müstakil.
***
Üzerinde süzülen kuğular, ördekler biliyor ki gölün gerçek sakini kendileri. Güzel havada yelkenliler ve kürekle çekilen gezi tekneleriyle açılmak için turistler sırada bekliyor. Yazın plaja dönüştürülen sahilden göle girmek de mümkün. Bizdeki gibi pancar motorlarıyla zehir ve pislik akıtmadıklarından, inanın gölün suyu 'içmesuyu' kalitesinde!
Çetin kış şartlarında ise buzda kayma tutkusuyla göle ilgi çekmenin yolunu bulmuşlar. Bu arada coğrafi güzelliğini korudukları bölgeyi dolaşmak amacıyla bisiklet kiralayanların keyfine diyecek yok. Çünkü onlar için de kilometrelerce bisiklet yolu döşenmiş.
***
Ayrıca şatoları, kafeleri, pastaneleri, bahçeleri, çocuk parkları, otoparkı, meydanları ve seyir amaçlı teleferiğiyle küçük bir kasaba çapındaki Gmunden'da her yaştan, her kafadan, her konumdan insanın özgürce yaşayabileceği alanlar uzayıp gidiyor...
Yeşil, zaten tüm coğrafyanın örtüsü, onu göremeyeceğiniz bir karış yer bulamazsınız. Öyle her boşluğu beton yığınıyla doldurmak, ağaçları kesip yerine AVM'ler dikmek, sahile beş on katlı binaları dizip kentin soluğunu kesmek bizim işimiz!
Bir de sokaktaki kültür hayatından bahsetmek ve kendi şehrimizle özet bir kıyaslama yapmak gerekiyor ki, onu da yarına bırakıyorum...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.