Bu yılın en çok konuşulan filmlerinden olan The Substance, Türkçe ismiyle Cevher'i izledim. (Merak etmeyin, filmi fazla spoiler vermeden anlatacağım. Zaten yapımda konudan çok anlatım ön plana çıkıyor.) Film, korku sinemasının alt türü olan body horror kategorisine dahil edilebilir. Bu anlamda filmin referans kaynaklarının başta The Fly olmak üzere Cronenberg filmleri olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Özetle, 60 yaşlarının başında olan eski bir tv yıldızı Elisabeth Sparkle, (Demi Moore) kendi sektöründe gözden düştüğünü anlayınca eski güzel günlerine dönebilmek için gizemli bir madde'yi vücuduna enjekte eder. Bu madde dna'sına etki ederek ondan genç bir versiyon olan Sue'yi (Margaret Qualey) çıkarır. Ancak bu iki beden, aynı yaşam kaynağını kullanmaktadır. Yani ikisi de birbirine mecburdur. Her ikisi de sadece bir hafta faal yaşam sürüp ardından sırayı diğerine devredecektir. Ne yazık ki insan açgözlüdür. Tıpkı Külkedisinin saat gece yarısını gösterdiğinde eve dönmediği için arabasının tekrar bal kabağına dönüşmesi gibi, genç oyuncu Sue, olgun versiyonundan zaman/ yaşam çaldıkça hayat intikamını alacaktır. Olgun güzelliğinin zirvesinde olan Demi Moore için de bir meydan okuma bu film. Güzel yıldız yaşının getirdiği tüm deformasyonları gözler önüne serdiği gibi bazı sahnelerde gerçek bir cadıya dönüşmeyi dahi göze almış ki takdire şayan...
ALACAKARANLIK KUSAGI
Yönetmen Coralie Fargeat'in soğuk ve mesafeli anlatımı, açgözlü menajerle iletişimde kullandığı geniş açıların ünlü Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos 'a saygı duruşu olduğunu iddia edebilirim. (Menajer karakterine kıdemli aktör Dennis Quaid hayat veriyor. Ve tüm bir sektör/kapitalizm , onun iğrenç kimliğinde simgeleniyor.) Bu arada film 2 saat 20 dakikalık süresini tempolu kullanıyor. Sürenin uzunluğunu hissetmiyorsunuz. Bu bağlamda öykü, uzun bir Alacakaranlık kuşağı bölümü gibi izleniyor.Filmin ortalarına doğru gerilim ve heyecan artıyor ancak karakterin sonlardaki dönüşümü bir anlamda The Thing filmindeki yaratığı andırıyor ve böylesi bir öykü için o 'görece' gerçeklik hissini kırıyor. Bu anlarda yapım, 'Blob', 'Braindead' gibi 80'li yılların splatter B filmlerine dönüyor. Beklenen son sahnede Kubrick'in '2001 Uzay Macerası' tema müziği eşliğinde sahneye çıkan Sue, bu kez de Brian De Palma 'nın Stephen King uyarlaması 'Carrie' benzeri bir durumun içinde buluyor kendisini. İşte tam bu anda yönetmen Coralie Fargeat birden direksiyonu sert bir şekilde kırıyor. Burada şimdiye kadarki tüm anlatısını çöpe atmak pahasına gerçekliği bir kez daha kırıyor ve absürtlüğün sınırına taşıyor anlatısını. Son birkaç dakikada izlediklerimiz, kadın güzellik anlayışının, kapitalizmin kadın bedeni üzerindeki tahakkümünü iyice vurgulayabilmek üzere bir anlamda üzerimize kusuyor. Son sahnedeki mesaj kaygısını çok gereksiz buldum. Film zaten başından sonuna size bu mesajı veriyordu. Bu kadar alegorik bir anlatıma gerek kalmamıştı. Bana göre Cevher, feminist/ antikapitalist mesajıyla heyecanlı bir seyirlik iken haddini aşıp zıddını buluyor ve bir anlamda cevherini kaybediyor. Mideniz sağlamsa izleyebileceğiniz bir film olduğunu da hatırlatalım.