Arab Abdo...
Şimdi biz de eleştiri sezonunu açarak, İzmir DT'nin 'perde' dediği 'Arab Abdo' oyunuyla işe başlayalım.
'Arab Abdo', 1974'te Necmi Onur imzasıyla yayınlanan romanın, Ayper Erener tarafından oyunlaştırılmasıyla tiyatro arşivimize girdi. Tanzimat döneminin Beyoğlu eğlencelerinden yola çıkarak, Galata'da 'Baloz' adı verilen mekanların birinde karşılaşan kabadayı Abdo ile kimsesiz Rum kızı Niça'nın aşkı yansıyor sahneye.
Metin Oyman'ın rejisini üstlendiği oyunun hamurunda 'eğlence' olunca; müzikler, şarkılar, danslar, çalgılar, çengiler gırla gidiyor...
***
Ama oyun dramatik dokusu ve kurgusu itibariyle 'vur patlasın çal oynasın'dan alabileceğimiz basit zevklerin ötesinde, günümüz izleyicisinin tiyatrodan beklentisini karşılamıyor, karşılayamıyor!
'Arab Abdo'nun seçiminde, 'Türk eserlerine ağırlık verme' arayışının etkili olduğu kanaatindeyim. Öyleyse gazeteciliğin yüzde doksanı 'sormaktır' diyerek yanıtını merak ettiğimiz soruları sıralayalım:
1- Arab Abdo, 21'inci yüzyıl İzmir'inde Devlet Tiyatrosu'nun açılış oyunu olmaya değer mi?
2- İlle bir Türk oyunuyla bu iş yapılacaksa, tiyatro külliyatımızda daha iyileri yok mu?
3- Her kesimden izleyiciyi tavlamanın en etkili yolu, hep çalgılı-çengili oyunlardan mı geçmek zorunda?
4- Zorundaysa bile reji yaratıcılığı ve sahne sanatlarının teknik olanaklarıyla daha etkileyici bir şov yaratılamaz mıydı?
5- Arab Abdo, İzmir DT'nin ve yönetmen Metin Oyman'ın kariyerine bir şey katıyor mu?
***
Bu soruları karşılamak isteyen aklı başında herkesin yanıtlarına açığım. Yine de sanatla ilgilenmenin 'yarı deliliği'yle kendim sorup kendim cevaplayacak olursam tablo şöyledir:
- İlk soruya "Kesinlikle hayır" diyorum. (Hele ardından 'Son Çığlık'ı izledikten sonra.)
- İkinci soruya da "Elbette var ve hatta el değmemiş metinlerin arasından bile daha iyileri bulunabilir" demeyi uygun görüyorum.
- Üçüncü sorunun bendeki yanıtı, "Ne yazık ki evet". Çünkü bizim toplumumuzda geniş kesimleri aynı duyguda birleştirecek en ortak paydamız 'Haydi eller havaya' tarzı eğlence havalarıdır. Ancak Arab Abdo'nun arabeske çalan ezgilerini itici bulduğumu da laf arasında iliştireyim.
- Dördüncü soruya, "Evet, en azından şov büyütülebilir, zaten etkisiz kalan içeriği daha süslü ve çarpıcı hale getireecek sahneler yaratılabilirdi" diye yanıtlıyorum.
- Beşinci soruya gelince, bugüne kadarki üretimlerine baktığımda gerek İzmir DT'nin, gerekse yönetmen Metin Oyman'ın çizgisini göstermek adına 'Abdo' ölçüt değildir. Şaşkınlığımız da kendilerinden ummadığımız bir tercih olduğu içindir...
***
Ya oyunculuk? Onlara sözüm yok. Sanki bir dünya klasiği sahneliyormuş ciddiyeti ve sorumluluğuyla çalışmışlar. Arab Abdo'yu canlandıran sevgili Emre Başer ile Niça rolündeki Bahar Başar, oyunun 'kendi çapında' yarattığı heyecanı, coşkuyu, tempoyu hep canlı tutarak ve performanslarını baştan sona koruyarak gemiyi limana yanaştırmayı başardılar.
Diğer oyuncular da gayet istekli ve canlıydılar ama bir parantez açarak, Ekrem Kocaçal'ı ayrıca kutlamak istiyorum. Ders verircesine sergilediği rol yeteneği, ciddiyeti ve ustalığından ötürü...
Buket Başaran Akkaya'nın kostümleri başarılıydı. Bunun dışında, müzikli bölümlerde 'sesleri' daha iyi bulmayı beklerdim. Bir oyuncu için bedeni enstrümansa, ses bunun en önemli parçası değil mi? Hele reji müzik, dans ve şarkılar üzerine kurulmuşsa...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.