Kullanmayan kesim yok kullanmayan insan var
- Alkol ve madde ile tanışmadan önce nasıl bir hayatın vardı?
Uludağ Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümü mezunuyum. 6-7 yaşlarında kayak sporuna başladım. Sporcu kimliğimle alkole ve sigaraya karşıydım. Uyuşturuya hepten karşıydım. Yıllarca milli takım düzeyinde, Türkiye şampiyonalarında yarıştım. Tenis ve kayak öğretmenliği yapıyordum. Ünlü sanatçılardan işadamladına kadar pek çok kişinin kayak öğretmeniydim. Teniste de Türkiye'nin en büyük spor kulüplerinin baş antrenörlüğünü yaptım. Evim gazete ve dergi küpürleri, sertifikalar ve madalyalarla doluydu. Hayatım sporla başladı, sporla devam etti, ta ki 2005'e kadar...
-Ne oldu 2005'te?
Babamın vefatı ile beraber kendi kendime sebep sunup maddeye bulaştım. Madde ilk etapta babamın ızdırabını yok ediyor gibi göründü
ama öte taraftan, yaptığım sporu, iki katlı kayak malzemesi satan mağazamı, arabalarımı, evimi götürdü. Sekiz yıllık sevgilimi götürdü. Alkol ve madde, bana babamın acısını unutturmamış, sadece üstü örtülmüştü. Üstü örtülen şey, yanardağ gibi patladı ve çok daha büyük bir acı olarak geri döndü. Şampiyonken yürüyemez duruma gelmiştim. Maddenin verdiği mutluluk da uzun sürmedi, artık ihtiyaçtan içmeye, kendimi eve kapatmaya başlamıştım. Çevremde insan yok, iş yok, eski kariyerim yok. Gazetede çıkan resimlerime bakıyorum; elimde kupa, o ben değilim. Alkolün etkisiyle iki motor parçaladım. Sürekli kaybediyorum ve her şeyimi kaybediyorum... Mutlu olsam gam yemeyeceğim, diyeceğim ki kaybediyorum ama en azından çilem yok. Ama mutlu da değildim.
-Bırakmaya nasıl karar verdin?
Sağlığım da iyice bozulduktan sonra ablamın bir sözü tokat gibi patladı yüzümde: Bir gün yüzüme baktı ve "Bu sen değilsin" dedi. "Abla benim" dedim. "Hayır" dedi, "Benim kardeşim Bursa'da. Sporcu, mağazası var" dedi, anlattı uzun uzun. Bu sözlerden sonra kendi kendime bırakırım diye yola çıktım fakat artık bu çizgiyi aşmıştım... Burada insanlara vermek istediğim en büyük mesaj şu: bu iş vaka durumuna gelmeden çözümü bulmak gerek. İş işten geçtikten sonra çözümü bulsanız da artık hastasınız. Hastaydım ve yataklı tedavi gördüm. İlaçlarımı düzenli kullandım, irademe yeniden sahip oldum ama bütün bu süreç çok ızdıraplıydı. Ne gerek varmış halbuki. Tek bir hap, bir yudum içki beni nereden nereye getirdi...
-Belki babanın ölümünün getirdiği üzüntüye dayanamadığını hissettiğinde psikolojik destek alsaydın bunları hiç yaşamayacaktın..
Destek alsaydım, sabırlı davransaydım.. Ölüm herkesin başına gelecek. Annemi de kaybedebilirim. Ne yapacağım? Bir arkadaşım 3 yaşında çocuğunu kaybetti. Ne yapacak? Sadece yasını tutmak zorunda. Hayatın kanunu bu. Bunun karşısında alkole veya maddeye sığınmak acizlik. Ama bunu bugün anlıyorum ne yazık ki.
-O günlerde yanında bağımlılığı çok iyi bilen, çözümün burada olmadığını bilen, bugünkü sen gibi biri olsaydı?
Ben bu yüzden bugün bağımlılıkla her ortamda mücadele ediyorum. Bugünkü ben, o gün benim yanımda olsaydı, tercih etmek değil, çok uzağında dururdum, tam tersine "Daha güçlü olmam gereken zaman bu zaman" derdim, "Asıl şimdi şampiyon olmalıyım, şimdi kafamı kaldırmalıyım" derdim...
-Bir sporcunun alkol, sigara, hele hele uyuşturucu ve madde ile yan yana gelmesi imkansız gibi görünüyor...
İnsan öyle bir boşluğa düşüyor ki. Ben kendimi çok güçlü zannederdim. Fakat zayıfmışım ki bu tuzağa düştüm. Arkadaşlarımdan biri "Bir taneden bir şey olmaz, iç rahatlarsın" diye geldi ve kabul ettim.
-O arkadaşının madde kullandığını biliyor muydun?
Biliyordum ve çok da karşı çıkıyordum. Ailesi ile konuştum, geceleri taşıdım.. Benden saklı içmeye başlamıştı. Bir gün "Al sen de dene" dediğinde o kadar yorgun ve eziktim ki. Bir tane ile bir başladı, iki, üç, hadi bir şey olmaz, bugünü de atlatayım, bu sorunu da atlatayım derken daha işin başında bırakmak istiyorum fakat o beni bırakmıyordu.
Beynin illüzyonudur bu: "Sıkıntım bitsin bırakırım, yaz gelsin bırakırım.." İçki ve maddenin etkisi ile iki ölümcül motor kazası yaşadım. Kalbimin tam üzerinden bıçak darbesi aldım.. Sevgilim bugün biter, yarın biter diye çok bekledi. Baktı bitmiyor, terk etti. Oysa telin üzerinde yürümeye gerek yokmuş...
-Tahmin ediyorum alkol ve madde etkisi ile yaşadıkların o günlerde bugünkü kadar acıtmıyordu canını...
Tabii ki. Beyninizi öyle bir esir alıyor ki... Bağımlılık bu işte. Kavgalar çıkıyor. Adam karısını, çocuğunu öldürüyor... Alkol ve madde içindeki canavarı ortaya çıkarıyor. Gazetelerde günlerce yazıldı. Bir grup genç hap içtikten sonra Ankara Polatlı'ya kadar 6 kişiyi katletti ve kendilerine geldiklerinde "Biz ne yaptık?" dediler. Adı üzerinde uyuşturucu. Beyni uyuşturuyor... Sırtımdan bıçaklandım, ertesi gün "Bana ne oldu?" diye sordum hastanede. Mantıklı bir insan 8 tane eli bıçaklı sarhoş insanla kavga etmez. Bu intihardır. Kalbimin tam üzerinde bir bıçak yarası var. Ne bir sporcuya yakışır, ne bir üniversite mezununa, ne bir insana.. Ama bu öyle bir illüzyon ki adam sürünüyor hala ben alkolik değilim diyor. Esiri olmuşsun bir kere.
"Sanki bir filmde 4 yıl boyunca kötü karakteri oynadım"
Ağrı kesici bile kullanmayan ben, günde 7 tane hapla ayakta durur hale gelmiştim. Normalde motorsikletle Ankara'ya 8 saatte giderdim. İçe içe, 26 saat sonra gitmişim. Çünkü yol boyunca içip içip sızmışım. Afyon'da yoldan geçen tırların korkunç sesleri ile uyandım. Sarhoşluğun sersemliği ile içki aradım. Yarım şişe viski içtim kendime gelebilmek için. Yola devam edip bir istasyon buldum ve bira aldım. Bizim içtiğimiz alkol öyle bir safhaya geliyor ki saat, gün tanımıyor. Uyku, uykusuzluk tanımıyor. İş, görev, yol, yolculuk tanımıyor. Bayılana kadar devam, bayıldığın yerde dur, ayıldığında tekrar bayılana kadar iç. O arada yaşıyorsun işte.
-Kendine gelmek için neden içmeye ihtiyaç duyar ki bir insan?
Alkolizmin verdiği bir durum bu. Diğerlerinin "Akşam içtim, sabah kalktım" haline benzemez. Diyelim 4 saat uyuyorsun ve vücudunda alkol azalıyor. Uykunun ve alkolsüzlüğün verdiği sersemlikten kurtulmak için içmek zorundasın.
Madde, çocuğun eline şekeri verip ondan sonra kandırıp kolunu bacağını kırıp dilendirmek gibi bir şey. O kol kesilmiştir bir kere ve yeniden diksen de asla eskisi gibi olmaz. O yüzden bataklığa hiç bulaşmamak gerek. Denemek bile gereksiz. Zaten ilk deneyimler meraktır ve saçma sapandır.
-Bir kere denesem ne olur diyen birine ne dersin?
Bir arkadaşım "bir denesene" dedi ve başladım. Halbuki o gün uyusaydım evimde, bir soğuk duş alsaydım, bir film izleseydim, -ki hep onu yaptım hayatım boyunca- bütün bunlar yaşanmayacaktı. Ama arkadaşım dediğim insan "Bir kere denesene" dedi. Maddenin yaşattığı bir çıkışı var ama o çıkışın bir de inişi var. O da "bad trip" dediğimiz depresyon...
-Bad trip ne demek?
Madde etkisinde mutluluk, neşe, her şey güzel... Her madde aynı değil de ana hatları ile anlatayım. Ertesi gün, normal alkol alan biri gibi midenizde berbat bir tat ve baş ağrısı gibi hafif şikayetleriniz olmaz.
"Ben öldüm, ölmek istiyorum, bittim tükendim" diyorsunuz. Depresyonu var. Bağımlılık da burada başlıyor zaten. Ben bir kıza şahit oldum. Hayatında ilk kez içmiş. Çok neşeli birkaç saatten sonra eline kürdan almış, dişiyle dudağıyla oynuyor. Ağzı kan çanağı olmuş. Konuşmuyor... Bir ara uyuyakalmışım. Gözümü açtığımda kızın yüzü korkunçtu. Sanki o kız gitmiş yerine korkunç bir canavar gelmişti. Kıpkırmızı, bir avuç büyüklüğünde şişmiş ve dışarı çıkmış bir dudak... Kürdanla oymuş ağzının içini. Durumu hastanelik ama hastaneye de gidemiyoruz. Sürekli aynı cümleyi tekrar ediyor: "Ölmek istiyorum, ölmek istiyorum, ölmek istiyorum..." Tekrar hap içti, yarım saat sonra ne acı kaldı ne bir şey. Dudak sarkıyor ama gülüyor, "Bir şey olmaz" diyor. Buz koyuyoruz falan... Çözüm yok, 5 saat sonra yine aynı olacak.
SATAN DA VAR ÇALAN DA
-Sen nasıl yaşadın bu "bad trip"leri?
Bahsettiğim kişi bana bir taneyi verdi ve bir anda sıkıntılarım gitti, dünya coştu, diskonun ışıkları parladı, keyif almaya başladım... Maddenin zirvesini yaşadım fakat eve gittim oturdum ve çökmeye başladım. İçim karardı, sıkıldım. Eve kapattım kendimi. Hapın etkisi olduğunu anlamıştım. Baktım çıkamıyorum arkadaşımı aradım ve "Son bir kez daha ver, şu durumu atlatayım" dedim. İki tane ver, biri yedekte dursun derken aslında bağımlı hale gelmemin de ilk sinyalini vermişim meğer. İki tane daha aldım. yine aynı şey, tekerrür, tekerrür, tekerrür.. Derken 9 tane hap aldığımı biliyorum 6 saat içinde. İçicilerin yaptığı da bu. Sıkıntı durumundan kurtulup sadece normale dönmek için 9-10 hapı bir arada alan var.
-Para bulamayanlar ne yapıyor yoksunluk sırasında?
Fahişelik, hırsızlık yapanlar var. Bunlar zengin çocukları üstelik.
Fakirler için konuşmuyorum. Fakir olan satıp içeceğini temin ediyor.
Gariban çocuk nasıl içiyor biliyor musunuz? Misal ben diyorum ki mahalleye giremiyorum, bana 50 TL'lık alsana. İçinden 20 liralığını kendine ayırıyor. Piyasada böyle bir sürü çocuk var. Evde annesi ile konuşmuyor ama satıcıya "Anne" diyor, payını aldığı gibi da soluğu içmek için arkadaşlarının yanında alıyor.
Torbacı artık arkadaşındır
-Hiç yoksunluk yaşadın mı? Alkol veya maddeyi satın alamadığın ulaşamadığın durumlarda ne oldu?
Birlikte yaşadığım kadın gece uyuduğunda kredi kartını alır, içki stoklardım. Sabaha kadar içerdim, sabah o işe giderdi ve ben gündüz evde içmeye devam ederdim. O beni bir tane içiyor bilirdi ama çok daha fazlasını içerdim. Normalde bunu yapmam söz konusu bile olamaz. Ama alkolikseniz, bağımlıysanız kendinizi de çevrenizi de kandırmaya başlıyorsunuz.
-Maddeye kolay ulaşıyor muydun?
Başta çok sıkıntı çekiyorsun bulmak için, sonra kendi sosyal çevrenden uzaklaşıp o çevreye giriyorsun. Nasıl ki bir ressamın birçok ressam arkadaşı vardır, bağımlının da bağımlı arkadaşları oluyor. Madde sende yoksa, onda vardır, onda yoksa başkasında vardır... Torbacılar arkadaşın oluyor ve kurtulmak daha da zorlaşıyor. Çünkü elinin altında.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.