• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Haberler travmayı çoğaltıyor FİLİZ İÇKE ÖNAL

Haberler travmayı çoğaltıyor

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 22 Eylül 2009, 16:05
Psikolog Şenel Karaman'a göre, televizyon ve gazeteler aracılığıyla tanık olduğumuz sel ve deprem felaketleri, kapkaç ve cinayet haberleri bu olaylara doğrudan maruz kalmasak da içimizdeki birçok korkuyu tetikliyor Tıpta sıkça karşımıza çıkan bir sözcük olan travma; yerine göre hem fiziksel hem de ruhsal yaralanmalara işaret ediyor. Sel, deprem, bir yakının ani ölümü, tacize uğrama, kapkaç, gasp gibi olayların yanı sıra, sevgili tarafından terk edilme de psikolojik açıdan travma olarak kabul edilebiliyor. Psikolog Şenel Karaman'a göre travmayı bir şekilde hepimiz yaşıyoruz. Kimi insan bu deneyimden güçlenerek çıkıyor, kimi insan atlatamayıp profesyonel destek almak zorunda kalıyor. Destek alması gerektiğinin farkında bile olmadan bir ömür boyu travmanın gölgesinde yaşayanların sayısı da Karaman'a göre az değil.
-Travma Nedir?
Travma günlük hayatın akışını engelleyen bir "darbe"dir. Bireyin varlığını doğrudan tehdit eden, tüm yaşamını etkileyen, ani olarak ortaya çıkan ve korku veren her yaşantı travma olarak tanımlanır. Sevgili tarafından terk edilmekten depremde yakınlarını kaybetmeye kadar her türlü yaşam zorluklarını bu tanıma alıyoruz. Normal zamanlarda psikolojik bütünlüğümüz vardır, travmatik olay sonrası bu denge bozulur.
-Ama aynı şey değil. Sevgilisi tarafından terk edilmekle depremde yakınlarını kaybetmek aynı etkiyi mi gösterir?
Her olay ve durum herkesi aynı biçimde etkilemez. Bazı olaylar vardır ki deprem, trafik kazası, beklenmeyen ölümler gibi hepimizi derinden etkiler ve etkisi bir süre daha devam eder. Bazı olaylar ise herkesi farklı etkileyebilir. Öğretmenin sınıfta azarlaması bazılarında travmatik bir etki yaratırken bazıları ise bunu hiç önemsemeyebilir.
Önemli olan; yaşanan travmanın kişiyi nasıl etkilediğidir. Bir olay kişinin hayatındaki akışı engelliyorsa travmatik bir deneyim diyebiliriz.
-O zaman herkesin travmaları var...
Herkesin hayatında irili ufaklı travmalar vardır. Ülke olarak birçok travma yaşadık, yaşıyoruz. Ülkemizin kısa tarihine baktığınızda birçok olay görürsünüz. Terör, ekonomik kriz, askeri darbeler, depremler... İnsanlar bu olaylara doğrudan maruz kalmasalar bile izlerken travma yaşıyorlar. Medyanın etkisiyle birçok olay insanların gündemlerine giriyor. Günümüzde her bireyin başına gelen olumsuz deneyimler yanında medya aracılığı ile yaşadığı travmalar var. Televizyonda kapkaç mağdurunu izliyor. Onun korkularını, acılarını, öfkesini görüyor. Bunlar içimizdeki birçok olayı tetikliyor.
-Bunlar atlatılıyor mu?
Atlatanlar var. Benim gözlemim atlatamayanlar çok daha fazla. Araştırmalar da bu yönde sonuçlar veriyor. Marmara depremini yaşayanlar üzerinde yapılan bir araştırmada, yüzde 75'inin travma sonrası görülen rahatsızlıkları yaşadıkları görülmüş. Sokağa bakın; insanlar arasında dolaşın, kaygıyı, korkuyu, güvensizliği görürsünüz. Herkes bir şeylerden korkuyor. Her aile en az bir olaydan etkilenmiş; ya kanser var ya ekonomik kriz mağduru olmuş. Bunlardan kazanarak çıkmak lazım. Bunun için de farkındalık çok önemli. Travmatik bir olayın sonrasında bunların olduğunu görmeli. Bunu göremese başkalarına sarıyor, kendisine saygısını yitiriyor, durumu daha da kötüleştirecek alkol gibi rahatlatacağını varsaydığı alışkanlıklar ediniyor. Yaşadığı olay o kadar derinden etkiliyor ki baş etme mekanizmaları, becerileri geride, travmatik olay öncesinde kalıyor. Onlar tekrar harekete geçirdiğinde kendisini yenileyebiliyor, normal uyum sürecine girebiliyor. Bunu sağlayacak kültürel donanıma sahibiz. Bizim kültürümüz hemen hemen tüm olumsuz deneyimlerle baş edebilecek mekanizmalar üretmiş. Hepimiz bunları biliyoruz aslında. Ancak kültürel kırılmamız da var. Kültürümüz de travma yaşamış bir biçimde.
-Travmatik bir olaydan sonra kişide ne olur?
Travmatik olaydan sonra duygularımızda, düşüncelerimizde ve davranışlarımızda değişiklikler olur. Travma sonrası yoğun bir korku, endişe, çaresizlik ve suçluluk duyguları gibi psikolojik tepkiler ve fiziksel belirtiler; kalp atış hızında artma, göğüs, mide ağrıları gibi bedensel tepkiler görülür. Olayın şiddetine, türüne göre bu tepkiler çeşitlenir. Eğer deprem sonrası ise kişi için artık dünya güvenli bir yer değildir. Depremin tekrar edeceğinden korkar, evine giremez, kendisi ve sevdikleri için endişelenir, odaklanma sorunları yaşar. Diğer insanlarla sorunlar olmaya başlar. Yoğun bir öfke hissettiği için her rahatsız eden duruma tepki gösterirler. Ailesi ve iş yerindekilerle tartışmalar görülebilir. Bazı travmatik deneyimler var ki doğa tarafından yaratılmıştır. Doğal afetler bu gruba girer. Bazı travmatik olaylar ise kişiler tarafından yaratılmıştır. Bunların yıkıcı etkisi ve bireyin toparlanması daha uzun sürebilir.
-Başka kişiler tarafından yaratılan travmaların etkisi neden daha uzun sürüyor?
Doğanın getirdiğini bir süre sonra anlayabiliyorsunuz. Depremin tekrar olmayacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Ancak insan eliyle olanlarda durum farklı. Örneğin çocukluğunda bir yakını tarafından cinsel tacize uğramış birisi "Neden ben?" diyor. İşkence görenler, terk edilenler, yani bilerek ve isteyerek zarar verilen kişilerin bu durumdan çıkması zaman alabiliyor. Kimisi kendisini suçluyor. Kimisi diğerini ve toplumu suçluyor. Çoğu atlatamadığı için uzman desteği alıyor. Eğer alınması gerektiğini biliyorsa tabii. Bazıları bunu farkında bile değil. Hayatlarını yaşadıkları olayın etkisiyle sürdürüyorlar. Travmanın gölgesinde bir ömür geçiyor...

-Travma sonrası kişi nasıl bir duygusal süreç yaşar?
Travmatik bir olaydan sonra yaşananlar; tehlike yaratan bir duruma verilen normal ve sağlıklı tepkilerdir. Yani bir süre kişi korkar, kaygılanır, üzülür, uyuyamaz... Ancak bunu bir süresi vardır. Örneğin bir yakınını kaybetmiş kişi önce bir şok yaşar. Sonra sorgular; bir sürü soru geçer kafasından, daha sonra depresyon benzeri üzüntü belirtileri görülür. En sonunda da kabul eder. Bu süreç bizim kültürümüzde 40-50 gün olarak belirlenmiş. "40'ı çıktı, 52'si oldu" diyorlar örneğin. Bazı dini törenler yapılıyor. Bunu bir yas süreci olarak tanımlamış gelenekler.
Biz olaydan sonraki 2-3 ay içinde kişinin hissettiklerini akut tepkiler olarak görüyoruz ve normal buluyoruz. Kişinin de bunu normal görmesi önemli. Ama 3 ay geçmesine rağmen hala benzer duygular, düşünceler, tepkiler devam ediyorsa kronik olarak değerlendiriyoruz. Olayın ardından 6 ay gibi süre geçmiş ancak olay hala kişide canlılığını koruyorsa bir uzmana başvurması gerekir. Tıp dilinde "Travma Sonrası Stres Bozukluğu" olarak tanımlanan bir süreç kişinin uyumunu zorlaştırıyor.
-Kişi travmayı atlattığını nasıl anlayacak?

Akut dönem belirtileri kaybolmaya başlıyor ve kişi hayatına devam ediyor. Hatırlasa da etkisi çabuk geçiyor. İnsanların bir bölümü eskisi gibi oluyorlar. Hatta bir bölümü travmatik olaydan kazanarak çıkıyorlar. Yaşadıkları acının geçmesiyle birlikte yeni deneyimler elde ediyorlar. Olumsuz deneyimler birçok insanı güçlendiriyor. Daha önce öfkeli biri ise daha sakin olabiliyor. Ya da alkolü bırakanlar var. Acılar insana çok şey öğretiyor. Travmanın hem olumlu hem olumsuz anlamları var. "Bu olay bana ne öğretti?" Eğer kendimle, hayatla ilgili yeni düşüncelerim olmuşsa, farklı yönlerimi keşfetmişsem, uykum, beslenmem, işe gidip gelmem yoluna girmişse atlatmışım demektir.

YARIN: TRAVMA İLE NASIL BAŞ EDİLİR?



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.