Batsın bu dünya!
''Batsın Bu Dünya'' 1973 yılında Orhan Gencebay tarafından yapılan şarkıydı. Şarkı aynı yıl çıkan albüme de, adını vermişti. Funda Arar, Sibel Can, Adnan Şenses, Linet, Barış Akarsu, Neşe Karaböcek, Gripin gibi çeşitli şarkıcı ve gruplar tarafından da söylenmişti. Orhan Gencebay ile '' BİR ÖMÜR '' albümüne katılan şarkıcılar tarafından koro halinde icra edilmiş, ancak şarkı beraberinde çeşitli tartışmaları da, getirmesiyle, şarkı sözlerinin fiziksel olarak dünyanın batması istediği anlamını çıkaranlarca eleştirilmişti.. . ''KADEM''in Kadın ve Adalet Zirvesi'nde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan orta doğu da yaşanan krize atıfta bulunarak, batı ile yaşanan çifte standarta gönderme yapmış ve "Hani bizim Gencebayımız var ya, Batsın bu dünya' diyor ya, İşte !... sahiden batsın bu dünya" demişti.
Henüz daha ergen olduğumuz çağlarda ortaya çıkan bizim gençlik kuşağımızın bu şarkısı içimizdeki tüm isyan duygularını körüklerken, bir o kadar yüreklendirmişti. Öfke patlamaları yaşatmasına rağmen, yine her şeyi ''' SEVGİ '' olgusuyla birleştirmiştik. Duygusal çatışmalarımızı aşk ve tutkuya çevirmiştik. İkili ilişkiler önemliydi. Saygıda kusur etmekten korkardık. Orhan baba toplumun iç sesi olmasına rağmen yine de içimizden kötü tohumları ayıklamıştı. Biz büyüklerimizin kaşı gözü ile büyümüş bir nesildik. Bilgi eksikliğimiz olabilirdi ama cahil değildik. Yetinmeyi bilen kanaatkar bir ruhumuz vardı. Aç gözlülük ayıptı günahtı. Onur ve gurur önemliydi. Mahallemizin gençleri şimdiki deyimiyle kankamızdı. Abla ağabey ve kardeş kelimelerini sıkça kullanırdık. Teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi bilirdik. Komşu olmanın bir anlamı vardı. Kızlar evcilik oynayarak geleceğin annesi olmayı daha küçük yaşta öğrenirlerdi.
Son yıllarda dünyada yaşanan olaylar karşısında hayretler içinde kalıyoruz. Nerden nereye geldik dediğimiz garip bir yaşam kaosu içindeyiz. Teknoloji bizi bozdu mu yoksa biz mi şımardık? kimse anlamış değil. Freni patlamış bir araba gibi yuvarlanıyoruz. Bir yerlere çarpacağız da, sonumuz ne olur bilemiyoruz.
İnsan olmanın tanımı mı değişti yoksa? Sahi, neydi insan olmak? Sevginin tahtını sevgisizlik; mantığın, sağduyunun ve aydınlanmanın yerini korku ve cahillik aldığında, cehennemi kendi ellerimizle yeryüzündeki tüm canlılara yaşatmaya başladığımızda acaba hala sığabilecek miyiz o insanlık tanımına? Yeryüzünde düşünmeden, acımadan, sevgi göstermeden yaşamaya devam edebilecek miyiz?
Yoksa insanı insan olmaktan çıkaran tüm bu unsurlara karşı korkmadan savaş açmayı bilecek miyiz? Önce insan, sonra birey ve toplum olmanın anlamını ve farkını, evimizde, yurdumuzda ve dünyada yaşayıp yaşatabilecek miyiz?
Avustralya'da yangınlar, dünyayı etkisini altına alan korona virüs, ABD-İran gerilimi, Elazığ depremi, basketbol devi Kobe'nin feci ölümü ile sarsılan yüreklerimiz, Van'daki felaketle çığ altında kaldı. Tam bitti derken uçak pistten çıktı. Sosyal medyada ise 'felaket' tellallığı başladı! 2020'de kıyamet mi kopacak yoksa 'insanoğlu ektiğini mi biçiyor?' ''KORKU TÜNELİ'' ne girmiş gibiyiz. Nefesler tutulmuş her şey bitsin diye dua eder durumundayız.
Yeni nesiler için, bu dünya daha çooook gerekli. Haydi !...El ele tutuşalım. Dünyamızı sevgiyle kucaklayalım. Evet, çocuklarımız için, barış için, aşk için, sevgi için BATMASIN BU DÜNYA diyelim mi ?
Yürü fani dünya, sana gelende gülmüş var mıdır? (Yunus Emre)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.